Ebru sanatı nedir ve nasıl yapılır?,ebru boyasi nasil hazirlanir, ebru sanati nasil yapilir, ebru sanati nedir, ebruli nasil yapilir, ebruli sanati nasil yapilir
Ebru sanatı diğer tüm geleneksel el sanatları gibi sabır, sevgi ve devamlılık isteyen bir sanattır. Bu sanatla uğraşmaya karar verdiğinizde öncelikle sevginizi, ilginizi ve sabrınızı ölçmeniz gerekmektedir. Ebru sanatı senelerce dergâhlarda tasavvuf ehlince itibar görmüş manevi bir eğitim aracı olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla yalnızca el becerisine değil tefekkür ve murakabeye de dayanan bir sanattır.Ebru, yoğunluğu kullanılan muhtelif maddelerle arttırılmış bir sıvı üzerine topraktan elde edilmiş boyaların fırçalarla serpilmesi ile elde edilen desenin kâğıda aktarılması şeklinde gerçekleştirilen bir kitap ve kâğıt bezeme sanatıdır. Ebru tarih boyunca cilt ve hat sanatını destekleyici bir sanat olarak kullanılmıştır. Klasik cilt sanatında kitabın cildini kapağa bağlayan yan kağıt olarak, hat sanatında ise levhalarının kenar pervazlarında ve üzerinde hattın görünebileceği açık renklerde hazırlanmış hafif ebrulu kağıtlar aharlanarak kullanılmaktadır.
Necmeddin Okyay’ın bu sanata kazandırdığı çiçek desenli ebrularla birlikte ebrulu kâğıtlar yalnız başına çerçevelenerek duvarlarımızı süslemiş hat ve cilt sanatlarından bağımsız olarak da kabul görmeye başlamıştır.
Ebru yüzyıllar içinde gelişmiş belirli kuralları olan bir sanattır. Sanatçı ebru yaparken usulüne uygun çalışmalı, hava koşullarını doğru saptamaktan, boyaların ve kullanılacak suyun kıvamına kadar tekniğini sabırla geliştirmelidir ancak sonuçta ebrunun kendi kaderini belirlediği anı da saygıyla karşılamalıdır. İşte bu noktada ebru sanatının tasavvufi kimliği ortaya çıkıyor. Renklerin ve suyun kıvamının müdahale edilemez biçimde ortaya çıkardığı görsel manzaraya teslimiyet boyutu. Bunu tam anlamıyla cüz’i iradenin küllî iradeye teslimiyeti şeklinde açıklayabiliriz. Ayrıca ebru, yalnızca bir kâğıt üzerine geçirilebildiğinden, her ebru tekrar edilemez, tek ve eşsiz bir sanat eseri olma özelliğindedir.
Ebrunun Buhara’da doğup ipek yolu ile İran üzerinden Anadolu topraklarına geldiği bilinmektedir. İran kaynaklarında ise bu sanatın Hindistan’da doğup İran üzerinden Osmanlıya geçtiği ileri sürülmektedir. İslam sanatlarını genellikle İran’a mal etmeye çalışan batıda bile ebrunun isminin “Türk Kağıdı” ya da “Türk mermer kağıdı” şeklinde anılması ve ebru çeşitlerinin tüm dünyada Türkçe isimlerle telaffuz edilmesi bu sanatın Türk asıllı olduğunun önemli bir göstergesidir.
Tıpkı bu sanatın ilk olarak başladığı yer gibi Ebru isminin nereden geldiğiyle ilgili de çeşitli görüşler vardır. Ebru kağıdı üzerinde buluta benzeyen renk kümeleri meydana geldiği için Farsça bulut, bulutumsu manalarına gelen ebrî kelimesinden türediği bu görüşlerden sadece bir tanesidir. Yine Farsça su yüzü manasına gelen âb-rû dan geldiğini kabul edenler de vardır. Çağatayca hare gibi dalgalı ve damarlı, cüz ve defter kabı yapmak için kullanılan renkli kağıt manalarına gelen ebre kelimesinden geldiği görüşü de mevcuttur. Fakat el yazması olsun matbu olsun eski kaynak eserlerde genellikle ebrî kelimesinin kullanılması bulutumsu manasına ağırlık kazandırmaktadır.
Ebrunun ilk olarak hangi tarihten itibaren yapıldığını tam olarak söylemek mümkün değildir. Çeşitli cilt ve hat eserlerinde ebrûlar kullanılmış olmasına rağmen ebrû üzerinde herhangi bir tarih bulunmadığı için bu kitap ve hat levhaları ebrudan daha sonraki bir tarihte yapılmış olabileceğinden veya sonradan tamir görmüş ve değiştirilmiş olabileceğinden kullanılan ebrunun yapım tarihi konusunda kaynak kabul edilemezler. Bir ebrunun yapım tarihini kesin olarak söyleyebilmek için günümüzde yapıldığı gibi üzerine tarih atılarak yazı yazılmış olması gerekmektedir.
Bilinen en eski ebru şu an Topkapı sarayında bulunan Ârifi’nin 1539 tarihli “Guy-ı Çevgan” adlı eserinin sayfa kenarlarında görülmektedir. Bu eserin her yaprağının kenarları ebrulu olup tarihlendirme adına güvenilebilecek bir kaynak sayılabilir. Bu şekilde tarihlenebilen ebrular arasında Heratlı Mir Ali’nin İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde bulunan 1539 tarihli iki kıtasının bulunduğu ebrular, Uğur Derman koleksiyonunda bulunan 1554 yılına ait Hattat Malik-i Deylemi’nin talik yazısının altındaki hafif ebrulu kağıtve Fuzulî’nin Mutluluklar Bahçesi manasına gelen “Hadîkat-üs Süedâ” isimli eserinin bir kopyasında kullanılmış olan ebrular bulunmaktadır. Bu eski eserlerin yazıldığı tarih bilinse bile beraberinde kullanılan ebrulu kağıdın tarihi daha önce yapılmış olabilmesi sebebiyle tam olarak bilinemez.
Ebru ve ebruculukla ilgili en eski belge olan Tertib-i Risale-i Ebrî isimli 1608 tarihli elyazması eserde kendisinden Şebek lakabıyla bahsedilen Mehmet Efendi, adı bilinen en eski ebru sanatçısıdır. Bir ebrunun nasıl yapıldığı hususundaki bilgileri ihtiva eden bu eserdeki hemen hemen bütün teknikler bugün aynı şekilde hala kullanılmaktadır. Bu tarihte böylesine bir tekamül göstermiş olan bir sanatın birkaç yüzyıl öncesine kadar uzanması kuvvetle muhtemeldir.
Ebru sanatının tarihi boyunca hat sanatında olduğu gibi eser üzerine imza atma geleneği yakın zamana kadar olmadığından tarihi seyri boyunca ebru sanatçılarımızı isim isim belirlemek şansımız bulunmamaktadır. Bu nedenle sadece elimize ebruları ulaşan ve ebruya aşama kaydettirenler hakkında bilgiye sahibiz.
Şebek Mehmet Efendi’den sonra bilinen en eski ebru sanatçısı Ayasofya Camii İmam-Hatibi olması sebebiyle “hatip” ismiyle anılan Mehmet Efendi’dir. İç içe damlatılan renklerle oluşturulan halkalara iğne ile şekil vermek suretiyle yapılan ebruların mucidi olması sebebiyle bu şekilde yapılan ebrulara “hatip ebrusu” adı verilmiştir. Öncesinde yapılan ebrulardan farklı bir teknikle yapılan bu ebru çeşidi bazı araştırmacılar tarafından çiçekli ebrunun başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Hatip Mehmet Efendi evinde çıkan yangında eserlerini kurtarmak isterken yanarak vefat etmiştir.
Ebru, 19. yyda bu sanatı Buhara’da öğrenen Üsküdar Özbekler Tekkesi şeyhi Sadık Efendi ve babalarından bu sanatı öğrenen Ethem ve Nazif Efendi’lerle hayat bulmuş, Hattat Sami ve Aziz Efendi’lerle 20. yy’a taşınmıştır. 20. yy’da ise ebruyu günümüze taşıyan ve türk ebru sanatında en önemli gelişmenin kaydedilmesini sağlayan isim Necmeddin Okyay’dır. Ebruyu üstadı Ethem efendiden öğrenen Necmeddin Okyay kendisinden önce ilkel biçimde yapılan ve bugün tüm dünyanın gıpta ile seyrettikleri çiçekli ebruları icad ederek ebruculuk tarihimizde yeni bir tarz başlatmıştır. Bu sebeple çiçekli ebrulara “Necmeddin ebrusu” da denilmiştir. Kalıpla ve arap zamkıyla hazırladığı yazılı ebrularda ebru tarihinde bir ilktir. Ebru sanatı dışında mürekkebcilik, aharcılık, okçuluk, gülcülük, mücellitlik, hattatlık gibi pek çok sanata hakim olduğundan dolayı bin ilim sahibi anlamına gelen “hezarfen” lakabıyla anılmıştır.
Necmeddin Okyay oğulları Sami ve Sacid Okyay ve yeğeni Mustafa Düzgünman’a ebru sanatını öğretmiş, Mustafa Düzgünman da dayısından öğrendiği ebru sanatını 1941 yılından 1990 yılındaki vefatına kadar gerçek manasıyla devam ettirip öğrenciler yetiştirerek bu sanata önemli hizmetler vermiştir. Hocası Necmeddin Okyay’ın ebru sanatına kazandırdığı çiçekli ebru çeşitlerine papatyayı eklemiş ve ayrıca diğer çiçek şekillerini de ıslah etmiştir.
Yüzyıllar boyunca ebrunun birçok çeşidi yapılmıştır. En önemli ebru çeşidi olan ve kumlu ebru dışında tüm ebruların yapımında ilk işlem olarak uygulanan ebru battal ebrusudur. Boyaların fırça yardımıyla kitre üzerine serpilmesiyle oluşturulan ve üzerinde herhangi bir müdahalenin yapılmadığı ebru çeşididir. Yapılan işlem bakımından en basit ebru gibi görünmesine karşın aslında yapımı en zor olan ebru battal ebrusudur. Üst üste atılan boyaların ince ayarlarının yapılarak birbirleri üzerinde açılıp akmadan kağıda aktarılmasını sağlamak ustalık gerektiren bir iştir ve uzun soluklu bir çalışma gerektirir.
Battal ebrusunun en son atılan rengi neftli bir boyadan seçilerek yapılırsa neftli battal ismini alır. Yine battal ebrusunun üzerine fırçadaki boyanın fazlası sıkılarak mercimek büyüklüğünde boyalar serpilmesiyle elde edilen ebruya da serpmeli battal ebrusu diyoruz.
Battal ebrusu üzerinde biz adını verdiğimiz iğnenin çeşitli yönlerde keskin hareketlerle yürütülmesiyle yapılan ebruya gelgit ebrusu adı verilir. Gelgit ebrusu üzerine yine bir biz yardımıyla düzensiz hareketler yapılarak ortaya çıkan desen şal ebrusu adını alıyor. Gelgit ebrusu üzerine çeşitli kalınlıktaki taraklardan birinin gelgitin ters yönünde çekilmesiyle taraklı ebruyu elde ediyoruz. Taraklı ebru üzerine de gelgitte olduğu gibi şal hareketi yaparak taraklı şal ebrusu yapılıyor.
Daha önce de bahsettiğimiz gibi genellikle tüm ebruların başlangıcında battal ebrusu yapılıyor. Küçük damlalar halinde serpilmiş boyalarla yapılan battal ebrusu üzerine kenardan merkeze doğru helezon tarzında şekiller çizilerek yapılan ebrunun adı bülbülyuvasıdır.
Teknedeki kitreli suyun ebru yapıldıkça kirlenmesi ve sonunda kum gibi noktalar oluşturacak kıvama gelmesiyle kumlu ebru elde ediliyor. Kumlu ebru yapmak için boya hep aynı noktaya damlatılır ve orada kendi kendine yayılmaya başlar. Üst üste damlatılan boyalar sıkışıp yoğunlaştıkça çatlamaya ve üzerinde kumlu kılçığa benzer şekiller ortaya çıkmaya başlar. Kumlu ebru çok kıymet verilen ve aranan bir ebru çeşididir.
Tek bir boyanın farklı tonlarında hazırladığımız üç boya ile yapılan battal ebrusu, üzerine yapılacak hatip veya çiçekli ebrulara zemin teşkil edeceğinden zemin ebrusu diye anılır. Zemin ebruları, üzerinde yapılacak hatip veya çiçekli ebruların daha fazla ortaya çıkabilmesi için genellikle açık renkli boyalar kullanılarak yapılmaktadır.
Daha öncede bahsettiğimiz Ayasofya Camii hatibi Mehmet Efendi’nin ismiyle anılan hatip ebrusunu yapmak için zemin ebrusunun üzerine eşit aralıklarla ayarları yapılmış boyaları damlatarak iç içe halkalar elde ederiz. Bu halkaların üzerine istediğimiz sayıda renk ekleyerek bir iğne yardımıyla şekil vererek yürek, taraklı yürek, çark-ı felek, yonca gibi çeşitli hatip desenleriyapılmaktadır.
Genellikle hat levhalarının koltuk diye tabir edilen boşluklarında kullanılmak üzere küçük çiçeklerin yan yana sıralanması şeklinde yapılan ebrulara da koltuk ebrusu adı verilmektedir. Yine altta tek rengin tonlarıyla hazırlanmış zemin ebrusu üzerine yapılan lale, karanfil, menekşe, sümbül, gül, gelincik ve papatya gibi çiçeklerin tümüne çiçekli ebru adı verilmektedir.
Ebrû Sanatında Kullanılan Malzemeler
KİTRE
Üzerine boya serpilecek suya yoğunluk vermek üzere kullanılır. Beyaz ve topraksız olanı bilhassa aktarlarda "fiyor kitre" diye satılanı tercih edilir. Türkiye'nin her bölgesinde yabani olarak yetişebilen geven otunun havayla temas ettiğinde kemikleşen salgısıdır. Her bölgenin kitresi suya farklı bir kıvam verdiği için ne kadar suya ne kadar kitre konulacağı hakkında kesin rakamlar verilemez. Bu ölçü yani kitrenin kıvamı suya damlatılan boyanın bir bizle yürütülerek kitre üzerinde bıraktığı izle bulunur. Doğru ayarda, kitre içinde çekilen çubuk dışarı alınınca boyanın kitre üzerinde bıraktığı iz olduğu yerde kalmalı, ne çekiş istikametinde ileri ne de lastik gibi geri gitmemelidir. İlk denemede ortalama 7 litre suya 45 - 50 gr kitre konularak birkaç gece şişmesi beklenir. Zaman zaman karıştırılarak kitrenin erimesi hızlandırılır. 3-4 gün sonra sık dokulu tülbent benzeri bir bezden süzülerek içindeki erimemiş kitre parçacıkları, çöp ve diğer yabancı maddelerden arındırılır ve tekneye boşaltılır. Kıvamı yukarıda açıklandığı gibi kontrol edilir ve doğru kıvama gelene kadar su bardağı ile su ilave edilip iyice karıştırılır. İlâve edilen su miktarı ölçüsünce bir sonraki tekne için ıslatılan kitre miktarı azaltılır ya da su miktarı artırılır.
Tarih boyunca kitre yerine yine aktarlardan sağlanabilen salep, ithal salep, metil-selüloz, ayva çekirdeği, boytohumu, deniz kadayıfı gibi kıvam artırıcı malzemeler kullanılmıştır. Bunların hepsinin kıvam ayarları aynı şekilde yapılır ancak aynı kıvam ayarı için oluşturdukları yüzey gerilimleri farklı farklı olduğundan her biri için boyalara ilâve edilecek öd miktarları farklıdır.
Günümüzde hazırlanması, kullanılması ve muhafazası açısından en güzel netice veren malzeme deniz kadayıfıdır. Ebru yapımında kullanılan deniz kadayıfı İrlanda denizlerinden elde edilen kalitesi yüksek bir tür deniz yosunudur. 40 gr deniz kadayıfını 7 litre suya bir çırpıcı yardımıyla yavaş yavaş ilave edilir. Kadayıfın erimesini için yaklaşık 8 saat dinlendirilip eğer erimeyen parçalar varsa tülbentten süzülerek tekneye boşaltılır. Tıpkı kitredeki gibi suyun yoğunluk ayarı kontrol edilir. İlk hazırlandığında erime devam ettiğinden suyun katılaşma süreci yaşanır ve sık sık su ilave etmek gerekir, bir müddet kullanıldıktan sonra erime biter ve su aynı yoğunlukta kalır. Son dönemde ise sulanma devresine girer.
BOYALAR
Ebru yapımında suda erimeyen, asit ve kazein içermeyen ve ışıktan etkilenmeyen tamamen tabii boyar maddeler ve kimyasal ailesi metal oksitler olan toprak boyalar kullanılır. Türk ebrusunda yalnız tabii boyaların kullanılıyor olmasının en büyük sebebi, öncelikle ebrunun tarihi serüveni içerisinde ebrucuların boyalarını tabiattan elde etmekten başka yollarının olmaması ve son ebrucuların da ustalarını taklîd etmek ve ebru kâğıdını kalıcı kılmak endişesiyle aynı boyalarla ebru yapmaya devam etmeleridir. Çünkü hazır boyaların içerisine üretim sırasında çeşitli asitler ve kazein katılmakta, bu yabancı maddeler de, tecrübe edilerek görülmüştür ki, zamanla ebrulu kâğıda ve onun kullanıldığı kitap ya da levhaya zarar vermektedir.
Boyalar yaklaşık 50x50 cm boyutlarında düz bir mermer veya cam üzerinde dest-i seng (el taşı) adı verilen mermerden yapılmış bir malzemeyle ezilmek suretiyle kullanılır. Yaklaşık bir avuç dolusu boya, mermer veya camın ortasına yerleştirilir ve onun da ortası çukurlaştırılarak buraya bir miktar su konur ve yavaş yavaş karıştırmak suretiyle boya çamur hale getirilir. Destiseng, çamur haldeki boyanın üzerinde 8 çizer gibi dolaştırılarak boya ezilir. Dağılan boyalar zaman zaman bir spatula yardımıyla tekrar ortaya toplanır. Ezme işlemi süresi boyanın cinsine göre değişmektedir. Dolayısıyla şu kadar dakika veya şu kadar saat ezilmeli demek mümkün değildir. Ezme işlemini gerçekleştiren kişi boyanın her zerresini ezdiğine emin olmalıdır. Ayrıca partiküllerin çıkardığı sesin azalması da ezildiğine bir işarettir. Ezilme esnasında su ilave ettiğinizde bazı boya parçalarının plaka halinde suyun üzerinde yüzdüğünü görürsünüz, bu da ezildiğine işarettir. Boyamızın ezilme işlemi bittiğinde spatula yardımı ile bir kavanoza toplarız. Daha sonra içine biraz su ilave edip sulu bir ayran kıvamına getirip bir miktarda öd ilave ederiz. Bir iki hafta sık sık karıştırarak beklemesi daha iyi netice verebilir. Boyanın iyi ezilip ezilmediği ancak teknede anlaşılır. Bir müddet tecrübeden sonra ebrucu, hangi boyayı ne kadar ezeceğini öğrenir. Yeteri kadar sulandırıldığında ve doğru öd ayarı yapıldığında kumlanmadan açılan ve kâğıda akmadan geçirilebilen boya yeterince ezilmiş demektir.
Geleneksel Türk Ebrusu'nda kullanılan ana renkler şunlardır:
Beyaz
Siyah
Sarı Aşı Boyası
Kahverengi
Kırmızı
Lahor Çividi
Çivit Mavi
Bu renkler kullanılarak elde edilen ara renkler ise şunlardır ;
Aşı Boyası
+
Lahor Çividi
=
Koyu Kahverengi
Sarı
Lahor Çividi
Yeşil
Çivit Mavi
Kırmızı
Mor
Beyaz
Siyah
Gri
Beyaz
Lahor Çividi
Açık Mavi
Yukarıda sıralanan renkler, arzu nisbetinde birbirleriyle karıştırılarak her tür renk elde edilebilir.
Beyaz: Titan ve üstübeç karışımların elde edilir. Üstübecin çok temiz beyaz bir rengi ve örtme gücü vardır. Yağsız olanı beyaz boya yapmak için kullanılır. Zemin renklerinde, tonlamalarda çiçekli ebrularda kullanabilirsiniz.
Siyah: İsten yapılır. Ebruculukta ayarlanması zor olan en çok sorun çıkaran boyalardan biridir. Çok hafif olduğu için rengini değiştirmeyecek miktarda boya ilave edilebilir.
Sarı: Oksit sarı. İnorganik bir pigmenttir.
Aşı Boyası: Oksit kırmızı. İnorganik bir pigmenttir.
Kahverengi: Oksit kahverengi. Çeşitli tonları vardır. İnorganik bir pigmenttir.
Kırmızı: Suyla karışabilen pigment kırmızı. Organik bir pigmenttir. İnorganik olanı içerdiği kadmiyumdan ötürü zehirlidir.
Lahor Çividi: Pakistan'ın Lahor şehrinden elde edilen lahor çividi ya da bebe çividi adıyla bilinen ve bebeklerin ağzında oluşan aft hastalığının tedavisi için kullanılan ilacın hammaddesidir. Gevrek, taş gibidir. Bitkisel ve çok güçlü bir boyadır. Ebru boyaları içindeki tek bitkisel içerikli boyadır. Diğer boyalara nazaran hızlı ve iyi netice elde edilmesi, kendine özgü kadifemsi lacivert rengi, su miktarı arttırıldığında boncuk mavi rengi ve hoş kokusu ile vazgeçilemeyen boyalar arasındadır. Lahor çividi ile birçok renk skalası oluşturmak mümkündür. Kumlu, kılçıklı ebruda ve sap yeşili oluşturmada vazgeçilemez renkler arasındadır. Dövülerek toz haline getirilir ve diğer toz boyalar gibi ezilerek kullanılır.
Çamaşır Çividi: Beyaz çamaşırlar için ağartıcı olarak kullanılan mavi bir tozdur. Çamaşır çividinin yapılmış ebru üzerinde ele çıkma özelliğinden dolayı en yakın renk tonu olarak ezilmesi çamaşır çividine nazaran çok kolay olan suda çözülen, fakat suda erimeyen ve toprak özelliği gösteren mavi ultramarin pigment boyayı kullanmaktayız.
Boyalara eklenecek su ve ödün ayarı da şu şekilde yapılır; öncelikle kullanılacak kitrenin kıvam ayarı kontrol edildikten sonra boya ayarına ödü en az boyanın ayarıyla başlanır. Süt kıvamında sulandırılan boyanın içerisine, fırça kavanozun kenarına sıyrılıp tekneye serpildiğinde ebrucunun ustasından gördüğü miktar ölçüsünde açılana kadar öd ilave edilir. Ödü fazla olan boyaların ayarları da ödü az olan boyaların üzerine serpmek suretiyle yapılır. Çiçek ve hatip ebrusu yapımında kullanılacak olan boyaların ayarları ise zemin ebrusunun üzerine damlatmak suretiyle yapılır. Doğru öd ayarı ancak tecrübeyle elde edilebilir satırlarla izah edilebilecek bir konu değildir.
SIĞIR ÖDÜ
Kitre üzerine serpilen boyaların batmadan yüzebilmeleri için boyalara bir damlalık yardımıyla yüzey aktif asitler içeren sığır ödü katılır. Sığır ödünün içerisinde bulunan yüzey aktif asitler, kitrenin üzerindeki yüzey gerilimini kırarak boyanın kitre üzerinde batmadan açılmasını sağlarlar. Mezbahadan sağlanan sığır ödü, bir metal kaba boşaltılarak içinde su kaynayan başka bir kabın içine oturtulur. Aşağı yukarı 20 dakika sonra ödün üzerinde oluşan köpüklerle varsa yağ ve kan temizlenerek öd bir kavanoza alınır. Oda sıcaklığına geldikten sonra kullanılır. Boyalara bir damlalık yardımıyla ilâve edilir. Boyalara ilave edilecek sığır ödü miktarı, üzerinde ebru yapılan sıvının cinsine ve kıvamına göre değişir. Yüzey gerilimi en yüksek olan malzeme kitre, en düşük olan malzeme ise deniz kadayıfıdır. Aynı miktarda boyaya, aynı kıvamda kitre için deniz kadayıfına göre yaklaşık on misli sığır ödü ilâve etmek gerekir.
KAĞIT
Birinci hamur kâğıt tercih edilir. Islanınca yırtılmaması ve tekneye yatırırken de zorluk çıkarmaması için 80-90 gr. olanı uygundur. Kullanılacak teknenin boyutuna göre 35x50, 50x70, 70x100 cm gibi istenen boyutta temin edilen beyaz, sarı v.s. renkteki kağıtlar kullanılabilir.
TEKNE
Alüminyum, çelik, galvaniz, cam vs. malzemeden yapılmış arzu edilen boyutta tekneler ebru yapımında kullanılabilir. Uzun kenarlarından ebrucuya yakın olanına, ebruyu tekneden sıyırırken kağıdı çizmemesi için 2-3 mm kalınlığında bir mil kullanılabilir. Teknenin boyutlarını ebrulanacak kâğıdın boyutları belirler. Yüksekliği 5-6 cm olan teknenin eni kâğıt genişliğinde, boyu da kağıdın ıslanınca uzayacağı payı karşılamak üzere ebrulanacak kâğıdın boyundan yaklaşık yarım cm uzun olmalıdır.
FIRÇA
Ebru fırçası atın kuyruk kıllarının gül dalına sarılması ile yapılır. Kılların bağlanmasında oltaya iğne bağlarken kullanılan düğümsüz bağlama kullanılır. Fırça kavanozda dura dura kıvrılır ve bu kıvrık şekil, fırçanın sarım şeklinden dolayı ortasında oluşan boşlukla beraber Türk Battal deseninin ortaya çıkmasına sebep olur. Bu nedenle hazır yağlıboya ya da suluboya fırçaları Türk ebrusu yapımında kullanılmaz.
BİZLER
Tekneye boya damlatmak, yüzeyindeki boyaya şekil vermek için muhtelif kalınlıklarda "biz" adı verilen çubuklar kullanılır. Bizler, farklı kalınlıklarda tellerden ya da çivilerden imal edilirler ancak mutlaka paslanmaz malzemeden yapılmalarına dikkat edilmelidir.
NEFT
Çam terebentin esansı kendi kendine veya ağacın çizilmesiyle ile elde edilen bir sıvıdır. Terebentin esansı güzel kokulu, renksiz, yakıcı bir sıvıdır. İçine ilave edilen boyanın içerisinde suya atıldığında minik patlamaların oluşmasını sağlar. Eskiden Eğriboz adasından gelen çam nefti kullanılmasına rağmen artık bulunmamaktadır. Neftli ebru yapımında ancak tabii olanı kullanılır. Neft, ayrı bir kaba ayrılan boyaya damla damla istenen sonuç alınana kadar denenerek ilave edilir. Neftli boyaya batırılan fırça, daha sonra içine sokulacak boyanın da neftten etkilenmesine sebep olacağından iyice temizlenmeden normal boya kavanozuna sokulmaz.
TARAK
Her ebrucunun taraklı ebru yapmak üzere muhtelif diş aralıklarında yapılmış tarakları olmalıdır. Bu taraklar "boncuk iğnesi" denilen ince iğnelerin ya da tellerin düz bir tahta üzerine bir şekilde çakılarak, yapıştırılarak veya sıkıştırılarak monte edilmesiyle yapılır. Tarakların boyu teknenin eni ve boyundan bir miktar kısa, dişleri arasındaki mesafe ise bazı taraklarda sık (3-4 mm), bazı taraklarda ise seyrek (10-12 mm) olarak yapılır. Diş aralığı için bir kural bulunmamakta olup ebrucunun tercihi, arzulanan sonuç önemlidir. Sümbül ebrusunun yapımında kullanılan sümbül tarağı da bunların arasında sayılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder