Menü

ADS

13 Ocak 2011 Perşembe

Kurtuluş Savaşı'yla ilgili anılara örnekler

Kurtuluş Savaşı'yla ilgili anılara örnek,kurtulus savasi anilari, kurtulus savasi ile ilgili ani, kurtulus savasi ile ilgili anilar, kurtulus savasindan anilar, kurtulus savasiyla ilgili anilar


Kurtuluş savaşından bir anı 
Izmir kurtuldu, cok tatli bir yorgunluk,Ankara'ya hareket edecekler. Ertesi gun kompartimanin kapisini calar yaveri, açar yorgun, bitkin, kravatini yikamaktadir Ataturk.

Yaveri "ya pasam bu ne hal hic uyumadiniz herhalde niye boylesiniz" der.
"Ya çocuk kompartimanima yastikla battaniye koymayi unutmussunuz. Kolumu yastik yaptim agridi setremi yastik yaptim usudum bende uyumadim kalktim" der.

Yaveri; "aman pasam! Birimize haber vereydiniz hemen size bir yastikla battaniye getirirdik" der.
Ve bir ulke kurtarmaktan donen komutan soyluyor bunlari tarihi bir cevap der ki "Gec farkettim hepiniz en az benim kadar yorgundunuz.Hicbirinize kiyamadim.
Onemli olan benim uyumam degil milletimin rahat uyumasi"

Millet Malıdır oğul... - Kurtuluş Savaşı (Anı)

İLERDE Milli Eğitim Bakanı olan M. Necati Bey anlatıyor:‘Uzun yollarda kesintisiz süren bir akışla savaş alanlarına inen mübarek kağnı kafilelerine her zaman rast gelirdim. Görüntü hiç değişmezdi: Zayıf öküzlerin çektikleri cephane yüklü arabalar ve bunların başlarında yanık yüzlü, çıplak ayaklı kadınlar, ihtiyarlar hatta çocuklar. Çok defa yolun kenarına çekilir, onların geçişini gözlerim yaşararak seyreder, kağnıların gıcırtılarını ilahi bir musiki gibi dinlerdim.

Karlı bir gün Çerkeş önlerinde kağnılarla cephane taşıyan bir kadın kafilesine rast gelmiştik. Kafileye yaklaştık ve selamlaştık. Biz soğuktan yamçılar altında bile titrerken, tek yorganını arabaya örten bir ninenin çıplak ayaklarla karları çiğnediğini görünce içimde bir merhamet sızladı. Yorganını, arkasına sardığı peştamalın içinde ara sıra hıçkıran bir çocuğun üzerine değil de, niçin arabanın üzerine serdiğini sormak gereğini duydum.

KARDA ÇIPLAK AYAK

Sorumu garip bir tarzda karşıladı. Anlaşılan bu durumu konuşmaya değer bulmuyordu. Cevap beklediğimi anlayınca, kutsal bir şeye yaklaşır gibi kağnıya yaklaştı, yorganı aralayarak altındaki mermileri gösterdi:
‘Kar serpeliyor oğlum, millet malıdır, yazık, nem kapmasın.'

Uçlarından çekerek yorganı mermilere sıkı sıkıya sardı.

Az önceki merhametimden utandım.'
*************
1.Dünya ve Kurtuluş savaşı sırasında Yunuz oğlu Ahmet ile Yunuz Ahmet oğlu Mustafa cepheye giderler.Soyadı olmadıklarından babalarının veya lakapları ile anılırlar. Yunuzların Mustafa Hatice ninenin abisi,Ahmet ise babasıdır.Cephelerde tam 9 yılları geçer.
Baba-oğul buluşması şöyle gelişti;Ayrı ayrı cephelerde 9 yıl süren savaşta,Mustafa yanında patlayan bombada fırlayan şarapnel parçası ile bir gözünü kaybeder.Bu arada abi Mustafa Yunanlılara esir düşer,esaret 4 yıl sürer.Esaret döneminde ahırlarda aç,susuz ve rezil ortamlarda her türlü işkenceyi görürler.
Abi Mustafa'nın anlattığına göre; Yiyecek olarak esirlere ot ve yaprak yerler.Yunanlılardan bir ara ihtiyaç için izin alır.Biraz uzaklaştığında yerde yatmakta olan leş bulur.Bu leşten çiğ olarak biraz yer ve alabildiğini eski elbiselerine doldurarak tekrar aynı yere döner.Diğer esir askerler ile paylaşır.Daha sonra Yunan askerinin zaafından faydalanarak kaçar ve Selimiye kışlasına gider.Buradan da Zonguldak'a gönderilir.
Baba oğlun buluşması;Zonguldak'ta iki askerin sigara içtiğini ve muhabbet ettiklerini görür. Yanlarına yanaşır, bir sigara sarmalarını ister.Oturup muhabbete katılır.Hoş sohbet anında memleketler sorulmaya başlar.Baba Ahmet Bolu'nun Çarşamba ilçesi Kızık köyünden olduğunu söyleyince,oğlu Ahmet elindeki sigarayı atar ve babasına sarılır.Aradan tam 9 yıl geçmiş ve baba oğul tesadüf eseri Zonguldak'ta buluşmuşlardır.Ortam yavaş yavaş normale dönmeye başladığından,memleketlere dönmek üzere yola çıkarlar.Mustafa babasını at arabası ile yolcu ederken kendisi yürüyerek Bolu'ya gelir.Baba Ahmet Bolu'da beklemektedir.Oğul Mustafa Bolu'ya geldikten sonra,yine yürüyerek köyüne gider.Bir at temin eder ve gelir babasını Bolu'dan alarak köye dönerler.Geri kalan ömürlerini köylerinde reçberlik yaparak geçirirler.
Hatice ninenin gözleri yaşarıyor anlatırken.Bu memleketin kolay kazanılmadığını, Cumhuriyet kurulurken ve bağımsızlığımızı kazanırken vatanın her yerinde bedeller ödendiğini,vatana sahip olmamız gerektiğini söylüyor.
Hatice Nineni Ay olan kızlık soyadı evlendikten sonra Ayerlikaya olarak değişir.Bu aileden halen yaşamakta olan 30 aile var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder