Menü

ADS

25 Şubat 2011 Cuma

15. ve 16.Yüzyıl kaşifleri hakkında bilgi

15. ve 16.Yüzyıl kaşifleri hakkında bilgi verir misiniz?,15 16 yuzyil kasifleri, 15 16 yuzyilin kasifleri, 15 16 yuzyillardaki kasifler, 15 ve 16 yuzyildaki kasifler, 15 ve 16 yuzyilin kasifleri, 15 ve 16 yuzyillardaki kasifler, 15 ve 16 yuzyillardaki kasifleri, 15 ve 16 yuzyillarin kasifleri, ...


Coğrafi Keşifler Ve Kaşifler
Avrupalıların çeşitli sebeplerle 15.yüzyılın sonunda bilinmeyen ülkeleri bulmak için yaptıkları gezilere COĞRAFİ KEŞİFLER denir.

Çağlar boyunca yeni ve değişik yerler bulmak amacıyla heyecanlı ve tehlikeli yolculuklara çıkan insanlar bu maceralara türlü nedenlerle atılmışlardır.Zengin olmak,ticaret yapmak,ün kazanmak,serüven tutkusu,belirli dinsel inançları yaymak ya da ülkelerine yeni topraklar kazandırmak istemişlerdir.Hangi nedenle olursa olsun,dünyanın bilinmedik yerleri bize,kaşif adı verilen bu gezginlerce kazandırılmıştır.

KEŞİFLERİN NEDENLERİ

13.yüzyılda Moğollar Orta Asya’nın otlaklarında büyük bir imparatorluk kurdular ve ordularıyla Doğu ve Orta Avrupa’ya akınlar düzenlemeye başladılar.Papa,Moğol yöneticilere elçiler yolladı.Bunların bazıları Uzak doğuya kadar gitti.Tüccarlar doğu ile alışveriş yapmaya başladılar.

Bu gezgin tüccarların en ünlüsü Marko Polo’dur.Venedikli gezgin Marko Polo’nun,Uzak Doğu ülkelerinin zenginliğinden söz ederek Avrupa’da büyük merak uyandırması keşiflerin 1.nedeni olmuştur.

O dönemde insanlar bilmedikleri yörelerde korkunç köpek başlı ya da başsız insanların,yüzlerini güneşten saklayan,tek gözlü ve tek ayaklı garip yaratıkların olduğuna inanıyorlardı.O dönemde gemiciler kıyıdan uzaklaşmayı ve uzun yolculuklara çıkmayı kolay kolay göze alamıyorlardı. Dünya’nın düz olduğu inancı ve gemilerin ufuk çizgisini geçince boşluğa düşeceği inancı yaygındı.Denizcilerin karadan uzaklaştığında yönlerini bulamama korkusu (Magnetik) Pusula sayesinde çözüldü.

Avrupalı denizciler,daha uzun yolculuklara çıkmaya ve gerçeğe yakın haritalar yapmaya başladılar.

MARKO POLO

(1254-1324)Venedikli gezgin Marko Polo,Çin’e ve Asya’nın çeşitli yerlerine yaptığı gezilerde gördüğü yerleri ve edindiği izlenimleri anlatarak,Avrupa’nın Uzakdoğu uygarlıklarını tanımasını sağlamıştır.

Marko Polo tüccar bir ailenin çocuğuydu.Babası ve amcası Asya’ya ticaret amacıyla yaptıkları yolculuklarda Çin’e kadar gitmiş ve Pekin’de Hint-Türk imparatoru Kubilay Han’ın konuğu olmuşlardı.İtalya’ya dönüşlerinde papaya Kubilay Han’dan bir mektup getirerek,Han’ın Hristıyanlık konusunda bilgi edinmek isteğini ilettiler.İki yıl sonra 1271’de doğuya gitmek için yeniden yola çıkarken 17 yaşındaki Marko Polo’yu da yanlarına aldılar.

Denizyoluyla İskenderun körfezindeki Ayas’a gelen Pololar,Doğu Anadolu ve İran’dan geçerek Basra körfezinde Hürmüz Boğazına vardılar.Deniz yolculuğunu tehlikeli bularak daha güvenli olan İpek Yolu’nu izlemeye karar verdiler.İran ve Afganistan’ı geçip Pamir dağlarını aştılar. Kaşgar, Yarkent, Hotan,Gabi Çölü ve Kuzey Tibet’ten geçerek Çin’e ulaştılar. Onlardan sonra 600 yıl boyunca hiçbir Avrupalı bu yoldan geçemedi.

Marko Polo 3,5 yıl süren bu Asya yolculuğu sırasında gördüklerini sonradan öylesine ayrıntıyla anlatmıştır ki,geçtikleri yerleri neredeyse adım adım izlemek olanaklıdır.Polo’nun yazdıkları kuşaklar boyunca gerçek dışı,çekici öyküler olarak algılandı.Çok sonra Sir Henry Yule ve Sven Hedin gibi gezginler yazılanların doğru olduğunu ortaya koydu.

BAHARAT YOLU

Buhur yolu da denir.Kervanların geçtiği en eski yollardan birisidir.Bu yol Hadramut şehrinin Baharat ormanlarında başlar,Sibve nehrini geçer,Katban’dan Moarab ve Main’e vararak oradan Kızıldeniz’e paralel Neptilerin başşehri olan Petra’ya ve aynı zamanda Mekke’ye varırdı.Burada üç kola ayrılırdı:1.Filistin ve Finike limanlarına Sayda ve Şam şehirlerine; 2.Beyn-ül Nehreyn’den,Ninova’ya;3.’de Sina yarımadasından Mısır’a ulaşırdı.Görünüşte bu yolun can damarı Hadramut ve Yemen’di.Buralarda Moin ve Saba hükümdarları ve onların soyundan gelen Hamir padişahları baharat alışverişini tamamıyla kontrolleri altına almışlardı.Bu yolun çeşitli yerlerinde vergi almak için kaleler kurulmuştu.Çin Hindi’nden ve Afrika’dan ilaçlar,günlük ve baharat bu yoldan Arap yarımadasına gelirdi.Bu yolun adı bundan dolayı Baharat yolu olmuştu.Gemiciliğin Kızıldeniz’de gelişmesiyle Baharat yolu önemini yavaş yavaş kaybetti.

İPEK YOLU

Akdeniz kıyılarından Çin’e dek Asya’yı baştan başa katleden kervan yolu.Hristiyanlık tan önce kullanılan bu ticaret yolu adını,Çin’den gelen ve taşınan başlıca mal olan ipekten alır.Antakya ve Tir’ den başlayan İpek yolu,İran ve Afganistan’ın kuzeyini geçtikten sonra Pamir bölgesine ulaşıyor ve burada,’’Taş kule’’denen bir yerde Doğu ve Batıdan gelen kervanlar arasında alışveriş yapılıyordu.Bakra’da ayrılan bir kol Hindistan’a varıyor,bir başkası da bugünkü Rus Türkistan’ının güneyinden geçiyordu.Çin Türkistan’ında iki yol izleniyordu; Takla Makan çölü,kuzey ve güneyden geçiliyor,daha sonra da iki kol birleşerek Luoyang bölgesine ulaşıyordu.Batıyı Uzakdoğu’ ya,Hindistan’ ı da Çin’e bağlayan İpek yolu,felsefe akımlarıyla dinlerin (buddhacılık) yanı sıra sanat alanında da gelenek ve örneklerin (hallenistik sanat) iletilmesi ve değiş tokuşunda başrolü oynadı.

AMERİKA’NIN KEŞFİ

1492

KRİSTOF KOLOMB

AMERİGO VESPUCCİ (1507)

Yeni bir dünya keşfetme onuru kuşkusuz,gelmiş geçmiş en büyük denizcilerden biri olan Kristof Kolomb’a aittir.Ama burada da bir sorunla karşılaşır.Kolomb genellikle dendiği gibi,sadece efsanevi zenginliklerle dolu Hindistan’a giden bir yol mu arıyordu?Yoksa,Ortaçağ ütopyasından esinlenerek,belki de ‘’cennetin girişi’’ olduğunu düşündüğü yeni bir dünyanın bilinçli bir’’yaratıcısı’’ mıydı? Michel Lequenne,Kolomb’un başvurduğu kitapların sayfa kenarlarına düştüğü notları inceleyerek,bu ikinci varsayımı benimser.Kristof Kolomb son yolculuğunda(1502-1504)Amerika kıstağının bir bölümünün kıyılarını saptadı,ama daha önceden başka denizciler harekete geçmişti:Bristol’lü İngilizlerin hizmetinde çalışan Jean Cabot’un,daha 1497’de ‘’Vinland’’yolunu yeniden bulduğu sanılmaktadır. Cebral’ın güneye yaptığı yolculuğunsa kuşku ***ürür yanı yoktur: yolculuk,1500 yılında,gelecekteki Brezilya’nın bir bölümü olan ‘’Gerçek Haç Toprağı’’na,Portekiz kralı Manuel adına el konmasıyla sonuçlandı.Ayrıca,Lizbon sarayının,daha önce gönderilen,ama açıklanmamış olan bazı geziler sayesinde,söz konusu topraklarla ilgili bilgiler edinmiş olduğu düşünülebilir.

Nitekim,Tordesillas antlaşmasıyla(1494),Amerika’nın Eski dünyaya en yakın noktası olduğu sonradan anlaşılan bu kesimde keşfedilecek topraklar Portekiz’e verildi.Güney Amerika kıyılarının Patagonya’ya kadar eksiksiz keşfini,gene Portekizliler hesabına çalışan Amerigo Vespucci gerçekleştirdi.Saint Dieli bir coğrafyacı da,1507’de yayımladığı bir çalışmasında,Yeni Dünyaya pek de haklı olmayarak Amerigo’nun adını verdi. 1513’te Balboa’nın Amerika kıstağını aşarak Büyük okyanus kıyısına İspanya adına el koyması,keşif tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır.

KRİSTOF KOLOMB

(Yaklaşık 1451-1506)Ünlü kaşif Kristof Kolomb,Amerika kıtasının bulunmasına ve Avrupa’ya açılmasına öncülük etti.Bununla birlikte yeni kıta adını Kolomb’la aynı dönemde yaşamış ve1497 ya da1499’da Güney Amerika’ya ulaşmış olan Amerigo Vespucci adında bir İtalyan’dan aldı.Daha 11 yüzyılda Norveçli Leif Eriksson Kuzey Amerika kıyılarını dolaşmıştı,ama tarihte Amerika’nın keşfedilmesinin onuru Kolomb’a aittir.Ne var ki,Kolomb yepyeni bir kıta keşfetmiş olduğunun farkına varamamıştı.Onun amacı doğudaki baharat ve ipek gibi değerli malların batıya getirilebileceği güvenli bir ticaret yolu bulmaktı.12 Ekim1492’de Bahama adalarından birine çıktığında da bu düşüncesini gerçekleştirmiş olduğunu sandı.(Amerika kıtasını bulan Kristof Kolomb,yepyeni bir kıta keşfettiğinin farkına varamamıştı.)

Kristof Kolomb İtalya’nın Cenova limanında yaşayan yoksul bir dokumacının oğlu olarak dünyaya geldi.Avrupa’nın en işlek limanlarından biri olan Cenova’da tüccarlar çeşitli ülkelerle ticaret yapıyor,karayoluyla Hindistan’dan ve Uzakdoğu’dan gelen pamuk,kumaş ve baharattan başka İngiltere açıklarında avlanan balıkları da kurutulmuş ve tuzlanmış olarak satın alıyorlardı.Kristof Kolomb büyük bir olasılıkla Marko Polo’nun Çin gezisi anılarını okumuş, Leif Eriksson’un yüzyıllar önce yaptığı gizemli deniz yolculuğunun öyküsünü dinlemişti.

Gençliğinde Akdeniz’in doğusuna bir deniz yolculuğuna çıkan Kolomb,baharat ve ipek ticaretinin nasıl yapıldığını öğrenme olanağı bulmuştu.Daha sonra 1476’da kuzeyde İngiltere’ye ve İzlanda’ya kadar gittiği sanılmaktadır.Bu yolculuktan dönüşünde Portekiz’in başkenti Lizbon’a taşındı.O çağda bile hala Dünya’nın dümdüz olduğuna inanan birçok insan vardı.Kolomb ise Dünya’nın küre biçiminde olduğu düşüncesindeydi.Kolomb çeşitli Dünya haritalarının çizimine yardımcı oldu.Bu harita ve çizimlerde Dünya gerçekte olduğundan çok daha küçük,Asya ise çok daha büyük gösteriliyordu.Kolomb Asya’nın doğuya doğru çok fazla uzandığını,bu yüzden de İspanya’dan yola çıkıp batıya doğru yol alarak oldukça kısa bir zamanda Hindistan’a varabileceğini düşündü.’’Hindistan’ın uzaklığını da hesapladı;Hindistan’ın bulunduğu r sandığı yer aşağı yukarı Amerika’nın bulunduğu yere denk geliyordu.

Böyle bir yolculuğu tasarlayan ilk insan Kolomb değildi,ne var ki,o zamanki gemilerin küçüklüğü ve yeterli donanıma sahip olmayışı yüzünden böylesine uzun ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmayı kimse göze alamıyordu.1480’de artık deneyimli ve kendine güvenli bir denizci olan Kolomb ise Hindistan’a kısa sürede ulaşabileceğini kanıtlayacak bir keşif gezisine önderlik edebileceğine inanıyordu.

Bu yolculuk için gerekli gemileri ve parayı ancak İspanya ve Portekiz hükümdarları sağlayabilirdi.Kolomb ilk önce Portekiz Kralı 2 Joao’ya başvurduysa da önerisi reddedildi.İspanya’nın önemli bir bölümü Magripliler’in altındayken tahta çıkan Fernando ve Isabella ise Kolomb’u içtenlikle kabul ettilerse de,ülkenin içinde bulunduğu kargaşa yüzünden ona yardımcı olamadılar.

Kolomb haritacılık yapan kardeşi Bartolomeo’yla birlikte İngiltere ve Fransa krallarına başvurdu.Ama bu iki kraldan da yardım alamadı.Sonunda ilk başvurudan yedi yıl sonra İspanya kraliçesi Isabella , Kolomb’a yardım edeceğini bildirerek ona amiral sanı verdi.

AMERİGO VESPUCCİ

(1454-1512),İtalyan denizci.Medici ailesinin hizmetinde değişik işlerde çalıştıktan sonra 1491’de aynı ailenin İspanya’da Sevilla’da bulunan gemicilik şirketinde görevlendirildi.Bu dönemde Kristof Kolomb’la tanıştı.1499’da Alonso de Ojeda komutasındaki bir filoyla ilk keşif gezisine çıktı.Yeni bir sefer düzenleme isteğinin İspanya Krallığı tarafından reddedilmesi üzerine 1500’de Portekiz’in hizmetine girdi.Portekiz Kralı 1. Manuel adına 1501’de ikinci keşif gezisine çıkan Vespucci,Cabo de Santo Agostinho’ya ulaştıktan sonra Rio de Janeiro Körfezi’ni keşfetti.Daha sonra güneye yönelerek,1502’de Lizbon’a döndü.Bu gezi sırasında yeni bulunan toprakların Asya anakarasının parçaları olmadığını anlayan Vespucci,daha sonra mektuplarında bu topraklardan Munus Novus (Yeni Dünya)adıyla söz etti.1505’te yeniden İspanya’nın hizmetine giren Vespucci , Kristof Kolomb’un görevden alınmasından sonra 1508’de baş kılavuzluğa(pilotomayor)atandı.Yeni bulunan bölgelerin haritalarının yapılmasına ve denizcilerin yetişmesine katkıda bulundu.İlk olarak,1507’de Alman kozmograf ve haritacısı Martin Waldseemüller Cosmographiae insuperquatuor Americii Vespucii navigationes adlı eserinde yeni anakaranın keşfedilmesinin onurunun ona ait olduğunu yazmasından sonra bu anakara onun önadıyla anılır oldu.

DÜNYA’NIN DOLAŞILMASI

1519-1522

MACELLAN

DEL KANO

Macellan Ve Dünya’nın Dolaşılması

İspanya hesabına çalışmış portekizli denizci.(1480-Mactan ,Filipinler 1521).Macellan adının yazılışı kesinlikle bilinmemektedir.Macellan’ın doğum yeri konusuna gelince, çoğunluk Sabrosa üstünde dururken,sayıları hiç de az olmayan başka bilim adamları Oporto’yu ileri sürmektedir.Soylu bir aileden geldiği konusunda herkes birleşmektedir.Macellan önce, Portekiz donanmasına yazıldı;1505’te ilk defa Hindistan’a gitti;1506’da Kananur deniz savaşına katıldı ve yaralandı. 1507’de Lizbon’a döndü;1509’da Malakka’yı fethetmek amacıyla gönderilen Sequeira kumandasındaki donanma ile yeniden Hindistan yolunu tuttu,ama bu teşebbüs başarısızlıkla sonuçlandı;dönüşte gemisi battıysa da,Macellan yurduna dönmeyi başardı.1511’de kral naibi Albuquerque kumandasındaki donanmada,subay olarak üçüncü defa Hindistan’a doğru yola çıktı.Malakka’ya karşı girişilen bu başarılı sefer sırasında Francisco Serraro ile tanıştı.Serraro,ilk olarak kendisine,doğudan olduğu kadar batıdan da giderek Spezie adalarına varabileceği fikrini verdi.Macellan, 1512’de Lizbon’a döndü,1513’te Fas’ta savaştı ve dizinden yaralandı.(Bu yüzden sol ayağı sakat kaldı);getirilen malların bir kısmını satmakla suçlandı;suçsuzluğuna karar verilmesine rağmen,soylu sınıfın ve kralın gözünden düştü;daha sonraki yıllarda kurduğu hayalleri gerçekleştirmek için,kral Manuel1’in desteğini sağlamaya çalıştı,ama başaramadı.Kral ile görüşmeleri olumsuz sonuçlanınca,çevresiyle ilgisini keserek sessiz bir hayat sürmeye başladı;kendini kozmografya ve denizcilik çalışmalarına verdi;bu çalışmalar sırasında,dostu Serrao’nun ve astronom Ruy Faleiro’nun öğütlerinden,alman kozmografı Martin Behaim’in sezgilerinden yararlandı;bir tüccarın gönderdiği mektuptan Güney yarı kürede bir boğazın bulunduğunu haber aldı.Boğazın varlığına iyice inandıktan sonra,1517 sonbaharında Sevilla’ya gitti ve İspanya’nın hizmetine girdi;Diego Barbosa’nın kızı Beatriz ile evlendi.Diego Barbosa ve Beatriz’in kardeşi tarafından desteklendi.Yönetici Juan De Aranda Macellan’ın tasarısıyla ilgilendi ve onu Valladolid’de sonradan imparator olan Karl5 ile görüştürdü. Burgos piskoposu Fonseca’nın yardımı ile krallık meclisi Macellan’ı desteklemeye karar verdi.Ayrıca C.de Haro adlı zengin bir armatör Macellan’a para yardımı yapmayı kabul etti. 22 Mart 1518’de Karl5,Macellan’a bilinmeyen denizlerde dolaşma imtiyaz ve tekelini,sağlanacak gelirlerin yirmide biri ile keşfedilecek toprakların valiliğini verdi;sefer için,tayfaları ve kumandasıyla birlikte beş gemi hazırlattı.Sefer hazırlığı sırasında çeşitli güçlükler ortaya çıktı.(Macellan gemilerine ancak altmış Portekizli alabilecekti.);bununla birlikte Ruy Faleiro seferden vazgeçtikten sonra kral,denetlemek amacıyla yanlarna birkaç görevli kattı.

Ayrıca gemiler eski ve bakımsızdı.Gemilerin en büyüğü,kralın uzaktan akrabası olan soylu Juan de Cartagena kumandasındaki 120 t’luk San Antonio idi;amiral gemisi Trinidad 110,G. Quesada kumandasındaki Concepcion da 90 tonluktu.85 tonluk Victoria,seferin mali işlerini yöneten kaptan L. de Mendoza’nın,75 tonluk Santiago ise Joao Serrao kumandasındaydı.Tayfaların sayısı 265’ti.Bunlardan İtalyan Antonio Pigafetta seferin günlüğünü tuttu ve Macellan’ın sekreterliğini yaptı.Sefere katılanlar arasında Macellan’ın güvendiği başlıca kişiler şunlardı:kayınbiraderi Duarte Barbosa, Alvaro de Mesquita, J.Serrao, Gomez de Espinosa ve Hindistan seferinden beri yanından ayrılmayan sumatralı esir Enrique.10 Ağustos 1519’da beş gemi Sevilla’ dan kalkarak Sanlucar ’a gitti;olağanüstü yolculuk,20 Eylül’de Sanlucar’ dan başladı.Daha başlangıçtan itibaren kendilerine Juan de Cartagena’yı baş seçen İspanyollarla Macellan arasında seferi yürütme konusunda anlaşmazlık çıktı;ayrıca Don Juan kendini Macellan ile eşit görüyordu;oysa içine kapalı bir insan olan Macellan hiç kimseye açıklama yapmak istemiyor,tersine herkesin tartışmasız kendine boyun eğmesini istiyordu.Bu gergin ve düşmanca hava içinde,durumu tenkide kalkışan Juan de Cartagena,Macellan tarafından zincire vuruldu ve San Antonio’ nun yönetimi A. De Coca’ ya verildi.29 Kasım 1519’da Brezilya’ya,13 Aralık’ta da Rio Körfezi’ne ulaşıldı ve Güney Amerika kıyıları boyunca yola devam edildi.Ama Rio della Plata ağzındaki gezi büyük hayal kırıklığına yol açtı.Bununla birlikte Macellan, Trinidad adlı gemisiyle yolculuğa devam etti. 24 Şubat’ta San Mateo Körfezi’ne,Nisan 1520’de Patagonya’daki San Julian limanına ulaştı ve Güney yarı küresinde kış başladığı için,mevsimi burada geçirmeye karar verdi.

28 Kasım 1520’de Büyük Okyanus ’a çıktı.Macellan yanında kalanlara,verdikleri sözü hatırlatarak,kösele yemek zorunda kalsalar bile mutlaka yola devam etmek zorunda olduklarını hatırlattı.Büyük Okyanus ‘a çıktıktan sonra süren üç aylık yirmi günlük yolculuk,büyük yokluk ve güçlükler içinde geçti.Talih eseri olarak deniz çok sakindi.Onun için Macellan bu denize Pasifik Okyanus’ u adını verdi.Pasifik’teki yolculuk sırasında üzerinde hayvan veya insan yaşamayan adalardan başka bir şeye rastlamadılar.İskorbüt hastalığından yirmi kadar adamı öldükten sonra Macellan 6 Mart 1521’de bir adaya vardı.Kısa bir süre sonra,Filipin adalarını buldu ve bu adalara San Lazaro adını verdi.Bu adalardan birinde kölesi Enrigue yerlilerin konuştuğu dilden birkaç kelime anlayınca,Macellan Molük adalarına vardıklarını sandı.7Nisan da üç gemi Cebu ya ulaştı,burada Macellan,kral Humabon ile görüşerek dost oldu;kral Humabon Katolikliği ve İspanyol hakimiyetini kabul etti;daha sonra Cebu’ nun karşısındaki Mactan adasının kralıyla yapılacak bir savaşta,krala yardım edeceğine söz verdi;yanına altmış adam alarak kumsalda ilerlemeye başladı.Ok yağmuruna tutulunca İspanyollar şalupalara doğru çekilmek zorunda kaldılar ve diz boyu su içinde savaştılar;ağır zırhlar giymiş olan Macellan adamlarının geri çekilmesini sağlamak için öne atıldı,yaralanarak suya yıkıldı ve öldürüldü.Cesedi alınamadı.Macellan’ın ölümünden sonra,kumandayı Duarte Barbosa ve Serrao aldılar;ama Cebu kralı,onları tuzağa düşürerek birçok adamları ile birlikte öldürttü.Başsız kalan tayfalar demir aldılar;bu arada El Cano’nun yönetimine verilen Concepcion,düşman eline geçmesin diye tayfalar tarafından batırıldı;Gomez de Espinosa,Trinidad’ın El Cano ise Victoria’nın kaptanlığına getirildi.Trinidad Büyük Okyanusu yeniden aşmayı denedi ve bütün tayfaları ile battı;buna karşılık El Cano kumandasındaki Victoria,Hint Okyanusuna ulaştı;Güney Afrika burnunu tekrar döndükten sonra,6 Eylül 1522’de gemi yalnız on sekiz tayfayla San Lucar’a geldi.Karl5,Valladolid’ de parlak bir törenle denizcileri kabul etti;oysa San Antonio’dan kaçan tayfalar daha önce İspanya’ya ulaşmışlar ve olayları değiştirerek anlatmışlardı.Yolculuğun başarısı İspanyol El Cano’ya mal edilmiş olmasına rağmen,Pigafetta,kısa süre içinde bütün Avrupa’da tanınan ünlü bir seyahatname yazdı ve Macellan’ın gerçek yeteneklerini ortaya koydu.Macellan bugün insanlık tarihinin en ünlü denizcilerinden sayılmaktadır.Kristof Kolomb insanlığa yeni bir dünya armağan etmişti.Macellan ise,insan iradesinin imkansız gibi görünen teşebbüslerin üstesinden gelebileceğini ispatlamıştı.

MACELLAN BOĞAZI

Güney Amerika kıtasını,güneyindeki Tierra del Fuego Adası’ndan soğuk ve fırtınalı Macellan boğazı ayırır.Büyük Okyanus ile Atlas Okyanusu’nu birleştiren bu suyolu,Arjantin sınırları içinde kalan doğudaki en uç bölümü dışında,hemen hemen tümüyle Şili toprakları içinde yer alır.Genişliği üç ile otuz iki km arasında değişen,beş yüz altmış km uzunluğundaki sonradan kendi adını taşıyacak olan bu boğazı Portekizli kaşif Ferdinan Macellan,Ekim bin beş yüz yirmide bulmuştur.

Macellan boğazı iki bölüme ayrılabilir.Atlas Okyanusu’ndan güneybatıya doğru uzanan birinci bölüm alçak,turbalık bir alandan geçer.Büyük koyun sürülerinin yetiştirildiği bu bölgede İngiliz şirketlerinin işlettiği ve İskoç çobanlarının çalıştığı çok sayıda koyun çiftliği vardır.Üretilen çok büyük miktarlardaki koyun eti ve yün bölgedeki tek büyük kent olan Punta Arenas’a gelir ve oradan dışarı gönderilir.Macellan boğazı Punta Arenas’ı geçtikten hemen sonra sağa doğru keskin bir dönüş yapar ve kuzey batıya doğru uzanarak Büyük Okyanusa ulaşır.Oldukça düz olan bu ikinci bölüm,yer yer çok daralarak yüksek ve dik kayalıklı,çıplak adaların arasından geçer.Sert akıntılar ve aniden çıkan şiddetli rüzgarlar nedeniyle boğazın bu dar bölümü yelkenli gemiler için tehlikelidir.Bu nedenle on dokuzuncu y.y.’da yelkenli gemiler,yolu üç yüz yirmi km kısaltan Macellan Boğazı’ndan geçmek yerine,genellikle Horn Burnu’ndan dolanıp giderlerdi.

DEL CANO

(Juan Sebastian)İspanyol gemicisi.(Guetaria 1476 doğ.?-öl.1526)Macellan seferine katılan gemilerden Concepcion’a kumanda etti.Sefere katılan son gemiyi Avrupa’ya ulaştırdı. (1522).Dünya turunu yapan ilk Avrupalı gemicidir.Karl 5 tarafından, Valladolid’de büyük saygı gösterisiyle karşılandı; üzerinde bir Dünya resmi ve Primus Circumdedisti me yazısı bulunan armalar,imparator tarafından kendisine verildi. Hükümdarın dostluğunu kazanarak 1525’te Malaka adalarına doğru ikinci bir keşif yolculuğuna çıkmakla görevlendirildi; 26 Mayıs 1526’da Macellan boğazını geçti;ama Büyük Okyanusu ikinci kez geçerken öldü.

Coğrafi Keşifler, 15. yüzyıl ve 16. yüzyıllarda Avrupalılar tarafından yeni ticaret yollarının bulunması amacıyla başlattıkları ve yeni okyanusların ve kıtaların bulunmasıyla gerçekleşmiş olan keşifleri ifade eder. Bilimsel bir merak ve yeni ufukların keşfedilmesi duygusu sözkonusu olmakla birlikte temelde bu keşifler özellikle 15.yüzyıldan itibaren açık bir şekilde ekonomik nedenlerden kaynaklanmıştır.İlk keşif denemeleri, Atlantik Okyanusu ve Afrika kıyılarına doğru, 14. yüzyılın başlarında Fransız ve Cenevizli gemiciler tarafından yapılmıştır.Kanarya Adaları ve Azor Adaları keşfedilmesi, bu girişimlerin sonucudur.

Keşiflerin belli başlı nedenleri

* Avrupa'da cografya bilgilerinin artması ve gemicilik deneyiminin çogalması, pusulanın ögrenilmesi.

* Avrupanın kendinde olmayan ama Dogu uygarlıklarında olduğunu bildikleri zenginliklere (baharat, ipek ve diger maddi kaynaklara) ulaşmak için yeni, kısa ve ucuz yol arayışı.

* Özellikle İspanyol ve Portekiz krallıklarınca, değerli madenlere ulaşılması için gemicilerin desteklenmesi.

* Hiristiyanlık dininin ve Avrupa kültürünün yaymak istenilmesi.

* Artan bilgilerin de etkisiyle dünyanın tanınmak istenilmesi.

Keşifler

Kristof Kolomb (1451-1506), 1492'de Amerika Kıtası'na ulaştığında, gerçekte Asya'ya ulaşma arayışı içindeydi. Hem daha ucuz hem daha kısa yoldan asya'ya ulaşma arayışı içindeydi.Çünkü buradan baharat ve benzeri maddeleri ucuz ve hızlı taşımak gibi bir sorun sözkonusuydu.Dünyanın Pek çok yerinin keşfedilmesinde buna benzer ekonomik sebepler belirleyici olmuştur çoğu kez. Portekizli gemici Bartelmi Diyaz'ın Ümit Burnu'nu bulmasından sonra Vasko dö Gama, buradan dolaşarak Hint Okyanusu ve Hindistan'a ulaştı. Portekizli Macellan ve Del Kano, dünyayı dolaşarak geçtiler ve bunun sonucunda dünyanın yuvarlaklığına dair kesinleştirici sonuclara ulaşmışlardır. Venedikli gezgin Marko Polo( 1254-1324) Asya gezilerinin anlatımlarıyla Avrupa'nın Dogu uygarlıklarını tanımasını sağlamıştır.

Keşiflerin sonuçları

Coğrafi keşifler, Reform ve Rönesans hareketlerinin etkileriyle gelişmiş oldukları gibi kendileri de bu hareketlerin gelişimini etkilemişlerdir. Bu keşifler sonucunda Avrupa yeni kıtalara yayılma ve onların zenginlik kaynaklarını ele geçirme olanağı elde etmiştir. Avrupa düşüncesi ve kültürü, evrensel bir değer olarak bu süreçten itibaren yayılmaya ve egemen kılınmaya başlanmıştır. Bunu yaparken Avrupalılar, yerli halkları ve yerel yaşamı dağıtmış ve hatta yok etmiş, avrupa kültürünü egemen kılma sürecini şekillendirmiştir.Hem doğal hem de kültürel farklılıkları yok eden bir süreç olmuştur bu. Klasik Sömürgecilik olarak bilinen sömürgecilik süreci bu dönemle başlamıştır.

Bunun yanı sıra, coğrafi keşiflerin sonucunda, sözkonusu dönemdeki öteki bilimsel devrimlerle de birleşerek tüm bir dünyayı/evreni kavrayış tarzı değişime uğramıştır. Bu kavrayış değişikliği sonucunda ve bu süreçte dünyanın düz değil yuvarlak olduğu, kendi etrafında ve güneşin etrafında döndüğü, evrenin merkezi olmadığı ortaya çıkmış, bunların sonucunda tüm bir evren kavrayışı değişime ugramıştır.Kopernik devrimi denilen zihniyet değişikliginin kaynaklarından birisinin de coğrafi keşifler olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Keşiflerin Osmanlı devleti açısından önemi

Bu keşiflerle Osmanlının elinde bulunan İpek ve Baharat yolu önemini kaybetmiş. Yeni ticaret yolları bulunmuş. Buda Osmanlı Devletinin vergi gelirlerinin azalmasına yol açmıştır.Tüm bunlar Osmanlı devletini maddi açıdan kötü etkilemişti.

Daha doğrusu ; osmanlı devleti ve diğer müslüman devletler zarara uğrayıp, ellerindeki malların değerleri gitmiştir.

Coğrafi Keşiflerin Türk Dünyası Üzerindeki Etkileri Coğrafi Keşifler, bütün insanlığı etkilemiştir. Bu yönüyle evrensel bir özelliğe sahiptir. Akdeniz Limanları, Coğrafya Keşifler sonucunda önemini kaybetti. Ancak 1869'da Süveyş Kanalı'nın Fransızlar tarafından açılmasıyla bu limanlar yeniden önem kazanmıştır.

Coğrafi Keşifler, Müslüman ülkeler açısından büyük zararlara neden olmuştur. İslam ülkeleri yoksullaşmış, Türkistan Hanlıkları giderek zayıflamış ve Ruslar karşısında gerilemiştir. Osmanlı İmparatorluğu, İpek ve Baharat Yollarına hakim olmasına rağmen yolların değişmesinden dolayı umduklarına ulaşamamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, ticaret faaliyetlerini yeniden geliştirebilmek için Avrupalı devletlere kapitülasyonlar vermek zorunda kaldı.

Ayrıca Osmanlı topraklarında kervan yolları boyunca faaliyet gösteren halk ve zanaatkârlar işsiz kaldı. Bu durum, Osmanlı Devleti'nde ekonomik sıkıntılara ve Celali İsyanları'na zemin hazırlamıştır.

Osmanlı Devleti, Hint ticaret yolunun hakimiyeti için Portekizlilerle, Akdeniz hakimiyeti için de İspanyollarla mücadele etti. Endonezya'da savunma ve koruma savaşları yapan Osmanlı Devleti, Hıristiyan Avrupa karşısında Doğu Kalkanı haline gelmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder