Atasözleri 1
1. Aba vakti aba, yaba vakti yaba: Her şey zamanında
alındığında ihtiyaçlarımızı giderir. İhtiyacımız olmayan bir şeye gereksiz
olarak masraf yaparak, farklı ihtiyacımızı almazsak hataya düşer, sıkıntı
çekeriz. Gereken zamanda gereken ihtiyacını alan insanlar asla yanılmazlar;
sorunla karşılaşmazlar.
2. Abanın kadri yağmurda bilinir: Bir şeyin gerçek değeri,
ancak ona çok ihtiyaç duyulduğu zaman iyi anlaşılır.
3. Abdalın dostluğu köy görününceye kadardır: Çıkarı dolayısıyla yakınlık
gösteren kimse, işini yürütecek başkalarını bulduğunda sizinle ilgisini keser.
4. Acele işe şeytan karışır: Düşünüp taşınmadan ivedi
olarak yapılan işten iyi sonuç alınamaz.
5. Acele kalkan nedametle oturur: Acele ile yapılacağı
zannedilen işler iyi sonuç vermez, pişmanlıklara sebep olur.
6. Acemi katır kapı önünde yük indirir: beceriksiz ve anlayışsız
kişi kendisine yaptırılan işi en önemli yerinde bırakır.
7. Acı patlıcanı kırağı çalmaz: Değersiz şeyler, olumsuz
etkilerden zarar görmez. Çünkü zarar görecek bir yanları kalmamıştır.
8. Acı söz insanın dininden, tatlı söz yılanı deliğinden
çıkartır: Gönül
alıcı, okşayıcı sözlerle karşımızdakinin inadı yenilebilir.
9. Acıkan doymam, susayan kanmam sanır: Bir şeyi uzun süre elde
edemeyen kimse, daha sonra o şeyden ne kadar çok edinirse edinsin yine
kendisine yetmeyeceği kanısında bulunur.
10. Acıkmış kudurmuştan beterdir: uzun süre bir nesnenin
yokluğunu çeken kimse, onu gördüğünde büyük bir istekle ona saldırır.
11. Acından ölmüş yok, tokundan ölmüş çok: Aç kalmakla kimse ölmez,
özellikle belli zamanlarda aç kalmak insanı öldürmez, belki de sağlıklı
olmasını sağlar. Çok yemek ise kişiyi çalışamaz duruma getirir. Hatta kişi
dişleri ile mezarını kazar. Dengesini bozar, ölüme sürüklenebilir.
12. Aç ayı oynamaz: Kendisinden iş beklenilen kimseden emeğinin karşılığı
esirgenmemelidir.
13. Aç köpek fırın deler: Aç kimse karnını doyurmak için önüne çıkan
engellerin tamamını aşar ve isteğini elde eder.
14. Aç tavuk kendini buğday ambarında sanır: İnsanlar, yokluğunu,
yoksulluğunu çektikleri şeyler için olmayacak hayaller, düşler kurar.
15. Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine de uyuyamamış: 1) Aç olan kimse, kendisine
ne kadar rahatlık sağlanırsa sağlansın, dinlendirilemez. 2) Bir şeye ihtiyaç
duyan kimse, ancak onun giderilmesiyle rahata kavuşturulabilir.
16. Açık yaraya tuz ekilmez: Acısı henüz taze olan bir
kimsenin üzüntüsü, birtakım söz ve davranışlarla artırılmamalıdır.
17. Açın karnı doyar gözü doymaz: Tutkulu olduğu konuda insan
doyumsuzdur, yetinmek bilmez.
18. Adam adam kıymetini, sarraf altın kıymetini bilir: Sarraf nasıl mesleği gereği
olarak altının kıymetini iyi bilirse olgun, kişilik sahibi, karakterli kişi de
kendi niteliklerini taşıyan kimselerin değerini bilir, takdir eder.
19. Adam kıtlığında keçiye Abdurrahman Çelebi derler: Bazı zamanlarda toplumların
belli kesimlerinde değerli olgun kimseler bulunmayabilir. İşte bu zamanda daha
az kıymetli, daha az yetenekli kişiler bunların yerini almaya çalışırlar.
20. Adam iş başında belli olur: Kişinin değeri yaptığı işle
belli olur. İşinde gösterdiği başarı, başarıdan dolayı şımarmayış ve etrafına
karşı saygılı davranış o kişinin değerini belli eder.
21. Adam olana bir söz yeter: İyi yetiştirilmiş bir insana
bir söz söylemek kâfidir. O kimse, söyleneni tekrar ettirmeden yerine getirir.
İyi yetiştirilmemiş kişi ise tekrar tekrar söylenen sözleri uygulamakta ihmal
gösterir. Söyleneni bir defada yapmak yetişmiş insan olmanın göstergesidir.
22. Adam oluncaya kadar daha dokuz fırın ekmek ister: Bir toplumda olgun kişi
olmak için birçok tecrübe kazanmak gerekmektedir. Kişinin kusursuz bir
davranışa sahip olması bazen çok zaman alır. Hele yeteneksiz kişilerin bu
duruma gelmeleri daha da çok zaman alır.
23. Adama dayanma ölür, ağaca dayanma kurur: Kişi başarı sağlamak için
bazı destekler ister. Hiçbir destek devamlı olmaz. Kişi başkasına değil, kendi
yeteneğine güvenmelidir.
24. Adamın adı çıkacağına canı çıksın: Toplum içinde insan her zaman dürüst ve anlayışlı davranmalıdır.
Toplumun çıkarını gözetmelidir. Böyle yapmaz da kendi çıkarını gözetirse,
başkalarına kötülük yapar, kötülük isterse kötü bir nam bırakır. Bu nam kişi
öldükten sonra da devam eder. Hatta çocuklarına bile geçer, etki eder. Bunun
içindir ki kişi adını kötüleyecek her davranıştan özellikle kaçınmalıdır.
25. Adamın yere bakanından suyun sessiz akanından kork: Sessiz, sakin tavırlı,
duygularını belli etmeyen kişilerin bu hallerine bakıp da sakin ve sessiz
olduklarına karar vermek doğru değildir. Etkilendikleri olaylara ne zaman,
nasıl cevap verecekleri hiç belli olmaz. Belki de kendilerinden hiç umulmayan
davranışları gösterebilirler.
26. Ağaç yaş iken eğilir: Bilgi edinmenin en iyi zamanı kişinin
öğrenmeye en yatkın olan genç yaşlardaki zamanlarıdır. Bu yaşlar kişiye en iyi
şekil verilebilen çağlardır.
27. Ağaç kapı kapandıysa altın kapı açılır: Umut insanlar için en önemli
etkileyicidir. İnsanlar her zaman umutlarını korumalı, umutlarının kaybolmaması
için türlü sebepler bulmalıdırlar. Çünkü kişi her şeyini kaybettiğini
zannettiği hallerde bile, hiç ummadığı zaman, kaybettiğini zannettiği şeylerden
çok daha kıymetlisini kazanabilir. Yeter ki kaçan fırsatı, üzüntü sebebi yapıp
ümidini kaybetmesin.
28. Ağaç yaprağı ile güzeldir: Kişi yakınları ile başarıya ulaşabilir. Yapılan işler ne kadar
elbirliğiyle olursa, o işten ne kadar çok kişi gurur ve mutluluk duyarsa o
kadar güzel ve etkili olur. Yapraksız ağaç nasıl güzellikten uzaksa bütün
halinde yapılmayan işler de öyle zevksiz olur. Paylaşılmayan başarı ve
mutluluk, güzel değildir.
29. Ağaca balta vurmuşlar, sapı bendendir demiş: Hayatta insana en acı gelen,
etkilendiği kötülüklerin çok iyi tanıdıklarından gelmesidir. Pek çok iyilik
yaptığımız yakınlarımızın günün birinde, hiç ummadığımız bir zamanda ve şekilde
yaptıkları kötülükler bize çok ağır gelir.
30. Ağacı kurt, insanı dert yer: Dıştan hiç belli olmadan
içten içe ağacı kemiren kurt, o ağacın kurumasına veya birden devrilmesine
sebep olur. Dert de insan için öyledir. Kişi derdini başkasına açmalı onlardan
derman aramalıdır. Derman aranmayınca bulunamaz. Eğer böyle yapmazsa günün
birinde dertlerini bölüşecek kimseyi bulamadığından moral bakımından yıpranır,
hırpalanır, çöker. Yıkılır gider.
Atasözleri Bilgi
Yarışması 3
1. At sahibine göre kişner: Yönetilen veya buyruk
altında çalışan kişi, tutumunu ya da çalışmasını yöneticisinin tavrına göre
ayarlar. Bu sebeple yönetilen değil yöneten, çalışan değil çalıştırıcı daha
önemlidir.
2. Ateş düştüğü yeri yakar: Bir felâket ya da üzücü olay
gerçek anlamda ona uğrayana, yalnızca ilgili kimselere acı verir; onların
yüreklerini yakar. Başkalarının, uzak kimselerin duydukları acı, gösterdikleri
üzüntü ise yüzeyseldir; kalıcı değil, gelip geçicidir.
3. Ateş ile barut yan yana durmaz: Bir arada bulunmaları çok
tehlikeli görülen şeyler birbirinden uzak bir yerde tutulmalıdırlar.
4. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz: Bir olay ya da durumun
varlığı, gerçekten ortada olup olmadığı, belirtisinin görülmesiyle anlaşılacak
bir şeydir. Eğer meydanda bir belirti varsa, olay veya durum da var demektir.
5. Atılan ok geri dönmez: Kimi zaman iyi düşünüp
taşınmadan, olacakları hesaplamadan bazı eylemlere girişir ve sonuçta pişman
olur insan. O anda ilk durumuna dönmek ister ama bu mümkün değildir. Çünkü olan
olmuş, iş işten geçmiştir çoktan.
6. Ayağa gelmedik taş, başa
gelmedik iş olmaz:
Hayat öyle
pürüzsüz, gailesiz değildir. İnsanoğlu yaşadığı hayat süresince çeşitli
engeller, güçlükler ve olaylarla karşılaşır. Sıkıntılara, çeşitli felâketlere
uğrar. Kimi zaman tersi de olmaz değildir, rahata ve mutluluğa da kavuşur.
7. Ayağını yorganına göre uzat: Dengeli yaşamak isteyen insan mutlaka
gelirini, giderine göre ayarlamalıdır. Harcamalar geliri aşmamalı, imkânlar
zorlanmamalıdır. Aksine bir hareket bütçeyi sarsar, dengeyi bozar, insanı
sıkıntıya sokup rahatsız eder.
8. Ayranım ekşidir diyen olmaz: herkes sattığı malı, kendi işini, tutumunu ve
davranışını över.
9. Az veren candan, çok veren maldan: varlıklı olmayan kimsenin
yardım veya armağan olarak az şey vermesi büyük fedakârlıktır, varlıklı
kimsenin vereceği armağan ve yardımlar fedakârlık sayılmaz.
10. Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz: Kim ki elindekinden hoşnut
olmuyor, onu yeter bulmuyor, onunla yetinmiyor, daha fazlasını istiyor ve onu
hor görüp geri çeviriyorsa büyük bir hata işliyor demektir. Çünkü çoklar,
azların (küçük şeylerin) birikmesiyle meydana gelir. Küçük şeylere sahip
çıkmayan, onların birikmesiyle olmuş olan çoğu da kaybetmiş sayılır.
11. Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar: Dürüst, doğru, iyi ve güzel
vasıflarını doğuştan getiren insan, ne denli bozuk, elverişsiz ortamlarda
bulunursa bulunsun niteliklerini kaybetmeyip korur. Bu durum nesneler için de
geçerlidir.
12. Bağa bak üzüm olsun, yemeğe yüzüm
olsun: Bir
kişi bir şeyden verim bekliyor, fayda temin etmek istiyorsa gereken çabayı
göstermeli; gerekli harcamalardan kaçmamalı, o şeye iyi bakmalıdır. Aksi
takdirde o şeyden yararlanmaya yüzü olmaz.
13. Bakmakla usta olunsa kediler kasap
olurdu: Öğrenmenin
esası denemeye ve yapmaya dayanır. Bir şey, başkasının yaptığı işe bakılarak
öğrenilemez. Eğer bilgi ve becerinin de kazanılmasının yapmaya dayandığı
düşünülürse, bir işin öğrenilmesinin seyretmeye değil, bizzat denemeye ve o iş
üzerinde çalışmaya bağlı olduğu daha açıkça görülür. Ustalık da ancak böyle
elde edilir.
14. Bal demekle ağız tatlanmaz: Bir şeyin yalnızca adını
etmekle, onun hakkında tatlı sözler söylemekle o şeye kavuşulmaz. Önemli olan
gerekli girişimlerde bulunup onu ele geçirmek için uğraş vermektir.
15. Balık baştan kokar: Gerek bir aile, gerek bir
topluluk ve gerekse bir ülkede baştaki yöneticilerin niyetleri ve tutumları
bozuksa o yerdeki her şey de bozuk ve düzensiz olur. Ortada değerini koruyan
bir şey kalmaz.
16. Balta değmedik ağaç olmaz: Hayat öyle çetrefilli bir
yoldur ki, zorluk, felâket ve acılarla karşılaşmayan, bir zarar görmeyen kimse
yoktur.
17. Baş nereye giderse ayak oraya gider: Küçükler çoklukla büyükleri
taklit ederler. Onlara özenir, onların yaptıklarını yapmaya çalışırlar. 2. Bir
ülkede iş başında bulunanlar, bir iş yerini yönetenler nasıl hareket edip bir
yol izlerlerse, yönetilenler de onlar gibi davranıp onları takip ederler.
18. Başa gelen çekilir: Ne kadar istersek isteyelim
kimi felâketleri, kötü durumları önleyemeyiz; üstümüze çöken acılara
katlanmaktan başka bir şey gelmez elimizden. Bu durumda yapılacak tek şey
sabırlı olmak, sıkıntılara katlanmayı bilmektir.
19. Başını acemi berbere teslim eden,
pamuğunu cebinde taşısın: Bir
işin yapılmasını tecrübesiz, beceriksiz, ustalığı olmayan kişilere teslim eden,
meydana gelebilecek zararlara katlanmaya da hazır olmalıdır.
20. Bedava sirke baldan tatlıdır: Emek verilmeden, karşılığı ödenmeden ele
geçirilen şeylerin kıymeti ne kadar düşük olursa olsun kişinin pek hoşuna
gider.
21. Besle kargayı, oysun gözünü: Kimi nankör, kötü niyetli,
sütü bozuk kimseler vardır ki, hiç de lâyık olmadıkları hâlde sen onlara iyilik
yaparsın, onlar da sana fenalıkla karşılık verirler.
22. Beş parmak bir değildir: Gerek bir aile içinde gerekse bir toplulukta beraber
bulunanların arasında zekâ, davranış, yetenek, yaradılış yönünden ayrım
bulunur.
23. Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez: Bıçak ya da herhangi bir silâhın açtığı yara
bir süre sonra iyileşir, vücutça onulur. Ama dilden çıkan kötü ve acı sözlerin
gönülde açtığı yara, bıraktığı izi kolay kolay kapanmaz; her hatırlamada
yeniden açılır, insana üzüntü verir.
24. Bilinmedik aş, ya karın ağrıtır ya
baş: Bilmediğimiz, yararına kesin
olarak inanmadığımız şeyleri yemek çok kere ziyan verebilir. Bunun için
bildiğimiz besinleri yemek, bildiğimiz işleri yapmak daha yararlıdır.
25. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp: Toplumlarda insanların her şeyi bilmelerine imkân
yoktur. Her şeyi bilmemek bunun içindir ki kusur veya eksiklik olarak kabul
edilmez. Ancak bir konuyu öğrenmeden ve önceden bilgi sahibi olmadan yapmaya
kalkışmak hatalıdır. Bunun için gayret göstermemek hatadır. Bu hatalara düşecek
olursak zararlı veya yanlış işler yapmak zorunda kalırız. Bundan dolayı akıllı
kişiler bilmediklerini sorar, öğrenir, hata yapmak durumunda kalmazlar.
26. Bir çöplükte iki horoz ötmez: Bir toplumun yönetiminde iki lider olmaz. İki
liderle yönetilen toplumlarda anlaşmazlık çokça olur. Topluluk da ileriye giden
bir toplum olmaktan çıkar, huzursuz bir toplum hâline gelir.
27. Bir koltukta iki karpuz taşınmaz:
Önemli işleri
birer birer yapmakta yarar vardır. Hepsi birden yapılmak istenirse başarılı
olmak zordur.
28. Bir musibet bin nasihatten yeğdir: Bir kişi yanlış yolda ise başına gelen birçok olay
ile ilgili nasihatler fayda vermez. Başına gelen bir kötü iş, bir yıkım onun
aklını başına getirir. Doğru yola gelir.
29. Bir tutam ot deveye hendek atlatır: Ufak bir para veya iyilik insana güç işler yaptırır.
30. Bol bol yiyen, bel bel bakar: Bugünün yarını da vardır. Savurganlık yapıp
elindekini bol bol harcayan, düşünceli davranıp ilerisi için bir şey bırakmayan
kimse, yarın geçimini temin edecek bir şey bulamaz. Başkalarına muhtaç olur,
onun bunun eline bakar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder