1. Düz Yazı Türleri
Duygu, düşünce ve hayallerin sözlü ya da yazılı olarak, etkileyici bir
şekilde anlatma isteği edebiyatın doğmasına neden olmuştur. Edebiyatın oluşumu
içerisinde yazının biçim ve içerik özelliklerine o yazının türü denmektedir.
1.1. Masal
Olağanüstü olaylarla süslü, olağanüstü kişilerin başından geçen, zaman ve
yer kavramları belirli olmayan hayalî olayların anlatıldığı yazılara masal denir.
» Masalda eğiticilik ve öğreticilik esastır.
» Masallardaki olaylar gerçeğe uymaz.
» Kahramanlar olağanüstü özelliklere sahiptir.
» Masalın geçtiği yer ve zaman belirsizdir.
» Masallar tekerlemeyle başlar.
» Masaldaki karakterler; cinler, periler, devler
ve hayvanlar olabilir.
» Masalların sonunda iyiler ödüllendirilir,
kötüler cezalandırılır.
» Ulusal konulara yer verilmez, evrensel konular
ve mesajlar içerir.
1.2. Fabl (Öykünce)
İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insan özelliği verilerek
başlarından geçen olayların insanlara ibret dersi verecek şekilde anlatıldığı
kısa yazılara fabl denir.
» Sonunda ders verme amacı güden yazılardır.
» Genellikle hayvanlar ve bitkiler konuşturulur.
» Fabl kahramanları insanlar gibi düşünür,
insanlar gibi konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır.
» Dünyanın en ünlü fabl yazarları Ezop, La
Fontaine ve Beydeba’dır.
Örnek
» Yengeç ana, yavrusunu sürekli uyarıyormuş:
– Şunu böyle yapma, bunu böyle yapma! Öyle eğri büğrü yürüme, doğru dürüst
yürü!.
Canına tak eden yavru yengeç, anasına şöyle demiş:
– Peki, sen doğru dürüst yürü önümden de ben de yürümek nasılmış öğreneyim!
1.3. Hikâye (Öykü)
Olmuş veya olabilecek olayları belli bir plan çerçevesi içinde yer ve
zamana bağlı olarak anlatan yazı türüne hikâye (öykü) denir.
» Yaşanmış ya da yaşanabilir olaylar anlatılır.
» Dar bir zaman dilimini kapsar.
» Olayla ilgili yer ve zaman bellidir
» Romana göre kısa eserlerdir.
» Karakter sayısı azdır.
» Serim, düğüm ve çözüm bölümlerinden oluşur.
» Kısa soluklu eserlerdir.
» Olay, başlangıçtan sonra doğru giden bir olayın
bir anlık parçasıdır.
1.4. Roman
Toplumların ve fertlerin başından geçmiş veya geçmesi mümkün olayları geniş
olarak, ayrıntılarıyla anlatan yazı türüne roman denir.
» Yaşanmış ya da yaşanabilir olaylar anlatılır.
» Geniş bir zaman dilimini kapsar.
» Olayla ilgili yer ve zaman bellidir.
» Hikâyeye göre uzun eserlerdir.
» Karakter sayısı fazladır.
Hikaye ile Roman Arasındaki Farklar:
» Hikâye türü, romandan daha kısadır.
» Hikâyede temel öge olaydır. Romanda ise temel
öge karakter, yani kişidir. Hikâyeler olay üzerine kurulur, romanlar ise kişi
üzerine kurulur.
» Hikâyede tek olay bulunmasına karşılık romanda
birbirine bağlı olaylar zinciri vardır.
Romandaki olaylardan her biri hikâyeye konu olabilir.
» Hikâyede kahramanların tanıtımında ayrıntıya
girilmez, kahramanlar her yönüyle tanıtılmaz. Romandan farklı olarak hikâyede
kişiler sadece olayla ilgili yönleriyle anlatılır. Bu yüzden hikâyelerdeki
kişiler bir karakter olarak karşımıza çıkmaz.
» Öyküde, olayın geçtiği yer (çevre) sınırlıdır ve
ayrıntılı olarak anlatılmaz. Romanlarda olaylar çok olduğu için olayların
geçtiği çevre de geniştir. Bu çevreler çok ayrıntılı olarak anlatılır.
» Hikâyeler kısa olduğu için anlatım yalın,
anlaşılır ve özlüdür. Romanlarda ise anlatım daha ağır ve sanatlıdır.
1.5. Efsane (Söylence)
Halkın duygu, düşünce ve hayal dünyasında doğarak ağızdan ağıza dolaşan,
gelenek ve göreneklerin oluşumunu etkileyen hikâyelere efsane denir.
» Hayal gücünün ürünü ve bilinen en eski türdür.
» Eski dönemlerde tabiat olaylarının nedenlerini
bilmeyen insanlar, bu olayları açıklama gereği hissetmişlerdir. Yağmurun
yağması, gök gürültüsü, şimşek çakması gibi birçok olayı kendilerine göre
yorumlamışlar, efsaneler vasıtasıyla bunlara açıklık getirmişlerdir.
» Efsanelerde kahramanlar Tanrı, ruh, melek gibi
kavramlar bazen de taş, kaya, dağ gibi doğa parçası unsurlardır. Bu kahramanlar
hikayelerde kişileştirilir(teşhis) ve konuşturulur(intak).
Efsane ile Destan Arasındaki Farklar:
» Destanlardaki olayları tarih sayfalarında
bulmamız mümkündür. Ama bunu efsane için her zaman söyleyemeyiz.
» Destanlar genellikle şiir (manzum) biçiminde
yazılırken, efsaneler düz yazı (nesir) biçimindedir.
» Destanlar milletlerin yaşamış olduğu önemli olayları konu alır. Bu bakımdan bu önemli olayları bir tarihi gerçeklik olarak görebiliyoruz. Ancak bunu bütün efsaneler için söylememiz mümkün değildir.
» Destanlar milletlerin yaşamış olduğu önemli olayları konu alır. Bu bakımdan bu önemli olayları bir tarihi gerçeklik olarak görebiliyoruz. Ancak bunu bütün efsaneler için söylememiz mümkün değildir.
» Efsanelerin benzerlerini başka milletlerde de
bulabiliriz. Fakat destanlar milli oldukları için benzerleri olamaz, sadece bir
millete aittirler.
Efsane ile Masal Arasındaki Farklar:
» Masallar tamamen olağanüstü, olağandışı olayları
anlatırken efsaneler toplumsal olaylarla ilgili insanların doğaüstü olaylara
karşı verdiği savaşı anlatır.
» Masallar her zaman mutlu sonla biterken
efsaneler her zaman mutlu sonla bitmez.
» Masalın amacı eğiticilik, efsanenin amacı ise bazı olaylara açıklık getirmektir.
» Masalın amacı eğiticilik, efsanenin amacı ise bazı olaylara açıklık getirmektir.
1.6. Anı (Hatıra)
Yaşanmış olayların, üzerinden zaman geçtikten sonra yazıldığı yazı
türüne anı (hatıra) denir.
» Bir kişinin yaşadığı veya tanık olduğu olaylar
anlatılır.
» Yazar, olayları kendi bakış açısından anlatır.
» Geçmişe ışık tutar.
» Tarihsel olayların öğrenilmesine katkıda
bulunur.
1.7. Günlük (Günce)
Düzenli bir biçimde yazılan, tarih atılan günlük notlara, bir yazarın
yaşamı boyunca günü gününe yazdığı yazılara günlük denir.
» Olaylar günü gününe, tarih belirtilerek yazılır.
» Kısa yazılardır.
» Kaleme alan kişinin yaşamından izler taşır.
» İçten ve sevecendir. Anlatımda “iç konuşma”
yöntemi kullanılır.
Günlük ile Anı Arasındaki Farklar:
» Günlükte olaylar günü gününe yazılırken anı da
geçmişteki olaylar anlatılır. Bir bakıma günlük geleceğe yönelik, anı ise
geçmişe yöneliktir.
1.8. Gezi Yazısı (Seyahatname)
Gezilip görülen yerlerin ve o yerlerle ilgili izlenimlerin anlatıldığı
yazılara gezi yazısı denir.
» Gezilip görülen yerler edebî bir üslupla
anlatılır.
» Yazarın duygu ve düşüncelerini içerebilir.
» Gözlem gücüne dayanır.
» Anlatılanlar gerçektir, hayal ürünü değildir.
Örnek
Evliya Çelebi’nin Seyahatname ’sinde anlattığı Amasya’yı gezmeye
gidiyorduk. Yolculuğumuz on-on iki saat sürdü. Otobüs şoförü bizi şehrin
göbeğinde indirdi. Amasya, bütün güzelliğiyle gözümüzün önündeydi artık.
Yeşilırmak, şehrin tam ortasından geçiyor. Şehrin bir yanında Amasya Kalesi bir
yanında Ferhat Dağı var. Amasya Kalesi’nin eteklerinde Yeşilırmak boyunca
uzanan Safranbolu evlerine benzeyen tarihî Yalıboyu evleri var. Hemen arkasında
ise Kral Kaya Mezarlıkları… Şehir, sanki açık hava müzesi. Şehri kuş bakışı
görmek için Çakallar Tepesi’ne çıktık. Tarih kokan muhteşem bir şehir sanki
ayaklarımızın altındaydı.
1.9. Tiyatro
Dram, komedi, trajedi gibi sahnede oynanmak üzere yazılan edebiyat
türlerinin ortak adına tiyatro denir. Ayrıca yazılan eserlerin
sahnede oynanmasına ya da bu tür eserlerin oynandığı binaya da tiyatro denir.
» Genellikle oynanmak için yazılır. Okunmak için
yazılan tiyatro türleri de vardır.
» Olayları oluş hâlinde gösterir.
» Konuşma ve eyleme dayanan bir türdür.
» İnsana ders vermek, onu düşündürmek onu yorum
yapmaya yönlendirmek amacı taşır.
» Tiyatronun unsurları: “Yazar, eser, oyun ve seyirci”dir.
» Tiyatronun temel ögeleri: “Olay, yer, zaman ve kişiler”dir.
Tiyatro Terimleri
Opera: Orkestra eşliğinde söylenen, tüm
sözleri bestelenmiş oyun.
Operet: Yergi içerikli, konuşmalı ve
şarkılı bölümleri birbirini izleyen hafif eğlenceli oyun.
Vodvil(Entrika komedisi): Yalnızca güldürme amacı güden, karmaşık olaylar ve yanlış anlamalar üzerine kurulan, beklenmedik bir şekilde biten komedi türüdür.
Vodvil(Entrika komedisi): Yalnızca güldürme amacı güden, karmaşık olaylar ve yanlış anlamalar üzerine kurulan, beklenmedik bir şekilde biten komedi türüdür.
Pandomim(mim): Sessiz hareketler, jestler, yüz
ifadeleri ve kostümler yoluyla duyguları, düşünceleri anlatmaya yarayan tiyatro
çeşididir.
Suflör: Tiyatroda, kuliste bulunarak
oyunculara sözlerini fısıltıyla söyleyip hatırlatan yardımcı.
Temsil: Bir tiyatro eserinin oynanması.
Diyalog: Kişilerin karşılıklı konuşmaları.
Monolog: Bir kişinin tek başına konuşması.
Kulis:Sahne arkası.
Fars:Toplumdaki düzensizlikleri alaylı anlatımla yeren,
daha çok halk zevkini okşayan kaba güldürü.
Feeri:Kişileri melek, cin, peri…olan sahnelenmiş
masal. Bu türde halk efsanelerinden yararlanılır.
Skeç:Kısa yazılmış, güldürme amaçlı oyun.
Skeç:Kısa yazılmış, güldürme amaçlı oyun.
Melodram:Bestelenmiş dramdır.
Kabare: Güncel, toplumsal konuları
eleştirel bir tavırla yansıtan, izleyici ile içlidışlı olunan oyunlardır.
Drama: Bir tiyatro metninin oyuncular
tarafından sahnede canlandırılmasıdır.
Dublör: Tiyatro ve sinemada bir rolün
yedek oyuncusudur.
Fasıl: Bölüm,
tiyatroda perdenin karşılığıdır.
Jest: Sanatçının
bütün hareketlerine verilen ad.
Mimik: Kaş, göz, yüz hareketleriyle bir
duygu ve düşüncenin anlatılmasıdır.
Mizansen: Oyuncuların sahnedeki
hareketlerine denir.
Rejisör: Bir piyesi sahneye koyan kişidir.
Sahne: Oyunun her bölümüne verilen ad.
Senaryo: Bir oyunun ve filmin bütün
ayrıntılarıyla yazıldığı metindir.
1.10. Biyografi (Yaşam Öyküsü)
Tanınmış, eserler yazmış, ün bırakmış kişileri tanıtmak amacıyla yazılan
yazılara biyografi denir.
» Önemli şahısların hayatı başkası tarafından anlatılır.
» Anlatılan kişinin hayatı tarih sırasına göre ele
alınır.
» Kurgusal değildir, gerçekçidir.
» Üçüncü kişinin ağzıyla anlatılır.
Örnek
» Faruk Nafiz ÇAMLIBEL, 18 Mayıs 1898 tarihinde
İstanbul’da doğdu. Kayseri, İstanbul ve Ankara’da öğretmenlik yaptı.
İstanbul’dan milletvekili seçildi. “Anayurt” adında bir dergi çıkardı.
Türkçenin gelişmesine büyük katkıları oldu. 8 Kasım 1973’te vefat etti.
Eserlerinden bazıları şunlardır: Çoban Çeşmesi, Han Duvarları…
1.11. Otobiyografi (Öz Yaşam Öyküsü)
Bir insanın, kendi hayatını kendisinin yazdığı eserlere otobiyografi denir.
Biyografilerde kişinin hayatı, çalışmaları başkası tarafından yazılırken
otobiyografilerde kişi kendisini anlatır, yazar.
» Kaynak olarak kişi kendisini ve aile büyüklerinden aldığı bilgiyi kullanır.
» Birinci kişinin ağzıyla anlatılır.
Örnek
KENDİMİN POPÜLER TARİHİ
1960’larda 6’ncı ayın 16’sında saat 6’yı 56 geçe, 06 trafik kodlu şehirde
doğdum. Bu altılar hayatım boyunca peşimi bırakmadı. Bir ailenin tek çocuğuyum.
Can Bartu’dan ad koymuşlar bana. Dolayısıyla tutacağım takımı seçme şansım
kalmadı. 1964 yılında kreşe vermişler beni. Yedi yaşıma geldiğimde okumayı
öğrendim…
1.12. Deneme
Bir yazarın herhangi bir konu üzerinde, özel görüş ve düşüncelerini
iddiasız, kesin kurallara varmaksızın anlattığı yazılara deneme denir.
» Denemede konu sınırlaması yoktur. Yazar, istediği
konuyu ele alıp işleyebilir.
» Yazarın anlattıklarını kanıtlama kaygısı yoktur.
» Yazar kendisiyle konuşuyor gibi bir anlatım
kullanır. Daha doğrusu kendi içiyle yaptığı konuşmaları yazıya geçirir.
» Anlatılanlar kesin bir sonuca bağlanmaz.
» Denemede alabildiğine kişisellik ve kendine
özgülük vardır.
» Dünya edebiyatında Montaigne, Türk edebiyatında
ise Nurullah Ataç bu türün en önemli temsilcisidir.
Örnek
Gönlümüzün güzelliği sevgi ise beynimizin güzelliği de düşünebilme
yeteneğimizdir. O yeteneği her an, her dakika kullanmalıyız. Unutmayalım ki
düşünen insan, özgür insandır. Kişi düşünebiliyorsa pek çok sorununu çözecek,
pek çok şeyi bilecektir. Onun için bir karar alırken annenizin, babanızın, çevrenizdekilerin
görüşlerini alın ama o görüşleri de sorgulayın. Sonra da oturup kararınızı
kendiniz alın. Bu durumda eziyetler de güçlükler de size aittir artık. Karar
alırken sorumluluk almayı da bilin. İşte bu, büyümek ve olgunlaşmaktır. Aynı
zamanda özgür olma yolunda atılan ilk adımdır.
1.13. Söyleşi (Sohbet)
Yazarın, gündelik olaylarla ilgili düşüncelerini, okuyucu ile karşı karşıya
oturup konuşuyormuş gibi içten bir hava içinde yazdığı yazılara sohbet denir.
» Karşılıklı konuşma havası içinde yazılır.
» Belirli konusu yoktur. Yerine ve zamanına göre
sıkıcı olmayan her şey sohbet konusu olabilir.
» Gazete ve dergi yazılarıdır.
» Yazarın kendi kişisel düşüncesi ağırlıktadır.
» En önemli özelliği, samimi bir üslupla kaleme
alınmasıdır.
» Yazarın öğretme ve kanıtlama amacı yoktur.
1.14. Mektup
Bir düşünce, duygu veya dileğin iletilmesi amacıyla yazılan yazılara mektup denir.Hısım,
akraba, eş-dost ve tanıdıklar arasında yazılır. En önemli özelliği
gizliliğidir.
Mektupta uyulması gerekenler:
Tarih: Kâğıdın sağ üst köşesine, hitapla
aynı sıraya yazılır. Tarihten önce mektubun yazıldığı yer yazılır.
Hitap: Hitap mektubun başlığıdır. Hitap
bir iki sözcükten uzun olmamalı, aradaki sevgi, saygı, içtenlik derecesi bu bir
iki sözcükte toplanmış olmalıdır. Hitaptan sonra virgül (,) işareti koymayı
unutmamak gerekir.
Giriş: Mektubun yazılış nedeni bu bölümde
belirtilir. Giriş birkaç cümleliktir.
Gelişme: Mektubun söyleşi bölümüdür.
Verilecek haberler, sorulacak sorular bu bölümde yer alır.
Sonuç: Bu bölümde mektup yazılan kimsenin
ve tanıyorsak o ailedekilerin durumu, sağlığı sorulur. Kendi durumumuzdan haber
veriler. İyi dileklerle mektup bitirilir. Mektubun sağ alt köşesine ad, soyad
yazılıp imzalanır. Kâğıt özenle katlanıp zarfa konularak zarf kapatılır.
1.15. Dilekçe
Bir isteği, bir şikâyeti duyurmak veya bir konuda bilgi vermek, bilgi
istemek için yazılan başvuru yazısına dilekçe denir.
Dilekçe Yazarken Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar:
» Dilekçeler, konularına göre uzun veya kısa
olabilir. Konular kısa ve öz olarak belirtilir.
Gereksiz ayrıntılara yer verilmez.
» Dilekçelerde ciddi, ağırbaşlı bir dil
kullanılır. Anlatımın yalın ve duru olmasına özen gösterilir.
Süslü, yapmacık, laubali ifadelerden kesinlikle kaçınılmalıdır.
» Dilekçeler; çizgisiz, beyaz dosya kâğıdına
daktiloyla (bilgisayarla) veya dolmakalemle, okunaklı el yazısıyla
yazılmalıdır. Dilekçe yazarken kâğıdı iyi ortalamak gerekir.
» Sağ üst köşeye (kâğıdın üst kısmından belli bir
aralık bırakıldıktan sonra) tarih yazılır.
» Dilekçe hangi kuruma veriliyorsa, bu makamın adı
başa yazılır. Kurum adının sağ altına kurumun bulunduğu şehir adı yazılır.
» Daha sonra konunun belirlendiği metin bölümüne
geçilir. Bu bir şikâyetdilekçesiyse, şikâyet sağlam kanıtlara
dayandırılmalıdır. Eğer iş isteme dilekçesiyse, öğrenim durumu, yaş, kısa bir
özgeçmiş, kurumca aranan seçkin nitelikler açık seçik belirtilmelidir.
» Ardından arz bölümüne geçilir. Bu bölümde
dilekçede bir durum belirtiliyorsa, son cümle “… Bilgilerinize saygılarımla
sunarım/arz ederim.”, bir istek belirtiliyorsa “Gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim.” gibi ifadeler kullanılarak dilekçenin metin kısmı
tamamlanır.
» Dilekçe bitiminde sağ alt köşeye dilekçe
sahibinin ad ve soyadı yazılır ve altına imza atılır.
» Sol alt köşeye açık adres yazılmalıdır.
» Adresin altına eğer varsa dilekçemizde
başvurulanla ilgili ekler “Ek 1:…,2…” şeklinde alt alta belirtilerek yazılır.
2. Şiir
(Nazım) Türleri
Duygu, hayal ve düşüncelerin bir düzene bağlı olarak, çekici bir dil ve
ahenkli mısralar içinde aktarılmasına şiir denir. Şiir, bir
ana duygu etrafında yazılır. Diğer türler gibi şiir de bir plana sahiptir.
Ancak her ölçülü ve kafiyeli metin, şiir değildir. Şiirde “duygu” temel
unsurdur ama duygunun dışında “düşünce” ve “hayal” de vardır. Şiirde “sanat”
ögesi ağır basar. Bu bakımdan şiirde sözcük seçimi öne çıkar. Aslında şiir,
sözcüklerin ahenk oluşturacak şekilde bir araya getirilmesinden oluşur.
Her şiirin bir başlığı vardır. Başlığın, şiirde anlatılanlarla uyumla
olması gerekir. Şiirde her bir satıra dize (mısra) denir.
Şiiri yazarken her dizenin başındaki harf büyük harfle yazılır.Dört dizelik
kümelere kıta (dörtlük) denir. İki dizeden oluşan kümelere
de beyit adı verilir.Şiir yazana şair denir. Halk
şiiri yazan ve bunu çalıp söyleyene de ozan denir. Günümüzde
ise şair yerine ozan sözü de kullanılmaktadır.
Her şiirin belli bir konusu, üslubu vardır. Kimi aşk, ayrılık konusunu
işler, kimi okura bir bilgiyi özlü bir şekilde verir, kimi ise birini eleştirir.
İşte şiirlerin bunlara göre sınıflandırılması şiir türlerini ortaya koyar.
Bunlar Yunancadaki adlarıyla adlandırılır: Lirik, Epik, Didaktik, Pastoral,
Satirik. Tanzimat’tan sonra oluşan bu adlandırmadan önce Türk şiiri, nazım
şekillerine göre sınıflandırılırdı: Gazel, Kaside, Şarkı, Koşma, Destan,
Varsağı, Mani, Ağıt vb.
2.1.
Lirik (Duygusal) Şiir
İçten gelen heyecanları coşkulu bir dille anlatan duygusal şiirlere lirik
şiir denir. Bu şiirlerde “sevgi, özlem, ayrılık” gibi konular işlenir.
Örnek
» Nasıl acıkırsa susarsa insan
Öyle sevdim bir memleket kızını
Bir şey bu aşkın artırdı hızını
Aramıza dağlar deryalar koyan
Bu dörtlükte olduğu gibi lirik şiirde hayal, duygu ve coşkunluk birinci
plandadır.
2.2. Epik (Destansal) Şiir
Kahramanlık, yiğitlik, savaş konularını işleyen ya da tarihsel bir olayı
coşkulu bir anlatımla işleyen şiirlere epik şiir denir.
Örnek
Bizdik o hücumun aşkıyla kanatlı
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle
Bu dörtlükte olduğu gibi epik şiirler, okuyanlarda vatan ve millet sevgisi
oluşturur.
2.3. Didaktik (Öğretici) Şiir
Belli bir düşünceyi kabul ettirmek veya belli bir konuda öğüt, bilgi
vermek, ahlaki bir ders çıkarmak için yazılan öğretici şiirlere didaktik
şiir denir.
Örnek
Piknik, gezi yaparken
Çöp bırakma geride
Çayırlarda yürürken
Zarar verme çiçeğe
Bu dörtlükte kişilerde çevre bilinci oluşturma amaçlanmıştır. Şair, şiir
yolu ile okuyucusunu çevre konusunda bilinçlendirmeyi amaçlamıştır
NOT: Fabl da didaktik şiir sayılabilir.
Bu türde amaç, insanların hatalarını düzeltmek, onlara yol göstermektir.
Fabllardaki düşsel unsurlar birer araçtır. Asıl hedeflenen ise ahlaki derstir.
İnsan dışındaki varlıklara insana ait özellikler verilerek, bu varlıklar öyle
hareket ettirilir.
2.4. Pastoral Şiir (Doğa Şiiri)
Doğa güzelliklerini; orman, yayla, dağ, köy ve çoban yaşamını ve bu hayata
duyulan özlemi ifade eden şiir türüne pastoral şiir denir.
Örnek
Gümüş bir dumanla kapandı her yer
Yer ve gök bu akşam yayla dumanı
Sürüler, çeşmeler, sarıçiçekler
Beyaz kar, yeşil çam, yayla dumanı
2.5.
Satirik Şiir (Yergi Şiiri)
Toplum hayatındaki aksayan yönlerin,
düzensizliklerin; insanların çeşitli konulardaki beceriksizliklerinin ve zayıflıklarının
anlatıldığı yergi şiirlerine satirik şiir denir. Bu şiir türü,
Halk edebiyatında “taşlama”; Divan edebiyatında “hicviye”; günümüz edebiyatında
ise “yergi” adıyla bilinir.
Örnek
Cüzdanı görseler itin boynunda
“Buyur baş sedire it ağa.” Derler
Eğer paran yoksa senin koynunda
“Defol git şuradan kurbağa!” derler
Bu dörtlükte insana değil de paraya önem
verilmesi eleştirilmekte, toplumsal bir sorun dile getirilmektedir.
2.6. Mani
Başta aşk olmak üzere hemen her konuda yazılabilen bir halk edebiyatı nazım
türüdür.
» Anonim halk edebiyatının en yaygın şeklidir.
Söyleyeni belli değildir.
» Genellikle yedi heceli bir dörtlükten oluşur.
Ama mısra sayıları 5,6,7,8 hatta 14 olan maniler de vardır.
» Uyak düzeni aaxa şeklindedir.
» Manilerin ilk iki dizesi uyağı doldurmak ya da
temel düşünceye bir giriş yapmak için söylenir.Bunlara
doldurma dizeler denir.Temel duygu ve düşünce son iki dizede ortaya çıkar.
Örnek
Bahçelerde saz olur.
Gül açılır yaz olur.
Ben yârime gül demem,
Gülün ömrü az olur.
Deniz geçer sal değil.
Sözlerim masal değil.
Gönül çarşıda pazarda,
Satılacak mal değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder