PARÇADA ANLAM
Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir olayı tam olarak anlatabilmek için bir araya getirilen cümleler topluluğuna paragraf denir.
1. Paragrafta Konu: Konu, yazarın mesajını okuyucuya ulaştıran bir araçtır. Yani yazının yazılış amacı değil, amaca götüren bir araçtır.
ÖRNEK: Herkes lider olamaz. Kitleleri peşinden sürükleyip götürebilmek için birçok olumlu niteliğin bir kişide toplanması gerekir. Bilgi, çalışkanlık, disiplin, karizma, iyi hitabet, güçlü sezgiler… Bu nitelikler de yetmez. Ayrıca lider çok okumalı, çok çalışmalıdır. Toplum için fedakârlıkta bulunmalıdır.
Konu: Bu parçanın konusu liderin özellikleridir.
ETKİNLİK 1: El halısında desen, göz değmesin diye nazar bon-cuğu; serilen eve bolluk getirsin diye bereket ağacı; birlik ve beraberlik, dirlik ve düzen getirsin diye zincir hâline getirilmiş halkalar şeklinde gösterilir.”
Konu:
2. Paragrafta Ana Düşünce: Parçada okuyucuya verilmek istenen asıl düşünceye ana düşünce denir. Bir parçanın yazılmasının amacı ana düşüncedir, parçanın konusu da parçanın yazımı için araç niteliğindedir.
ÖRNEK: Aydınlatılan karanlıklar düşünülecek olursa insanlığın aldığı yol hiç de küçümsenemez. Binlerce yıldır süren bu bilgi yolculuğu hep Güneş’e yöneldi. Ne var ki Güneş, hep ufuk çizgisinin üzerindeydi. İnsanoğlu ufuk çizgisine yaklaştıkça o hep uzaklaştı. Bu süreç böyle sürüp gidecek.
Ana düşünce: Gelişmenin ve ilerlemenin sonu yoktur.
ETKİNLİK 2: Oyun, çocukların ruhsal eğitiminde önemli bir yer tutar ve gelişmelerini sağlar. Oyundan ve oyuncaklardan mahrum bazı çocukların, gelecekte asık yüzlü, somurtkan ve çekilmez kişiler oldukları görülmüştür. Oyunlar, aşırı olmadığı sürece, çocuklar için vazgeçilmez eğlence kaynaklarıdır.
Ana Düşünce:
3. Paragrafta Yardımcı Düşünce: Parçada ana düşünce ortaya konurken bu düşünceyi açıklayıcı ve destekleyici nitelikte başka düşüncelerden yararlanılır. İşte parçada ana düşünceye zemin oluşturan bu düşüncelere yardımcı düşünce denir.
Dört ayaklı bir sandalye düşünün. Bu ayaklardan hiçbiri tek başına bir sandalyeyi oluşturmaz. Ancak dördü bir araya geldiğinde sandalye oluşur ve kullanılır duruma gelir. İşte parçadaki yardımcı düşüncelerin her biri, sandalyenin ayaklarından biri gibidir ve bunlar ana düşünceyi ayakta tutar.
ÖRNEK: Yetişkin bir insanın sözvarlığı (kelime haznesi), aile çevresi dışındaki ilişkilerinden etkilenir. Çocuklukta görüldüğü gibi annenin dilindeki ses özellikleri korunsa bile öğrenim, iş, meslek ilişkileri, hatta evlilik sonucunda, başka çevrelerden kimselerle birlikte yaşama dolayısıyla, sözvarlığı büyük ölçüde değişmeye uğrar. Bu yüzden yetişkin insanın dil, sözvarlığı, seçilen sözcükler açısından annenin dilinden farklı olabilir.
Ana düşünce: "Bir insanın söz varlığı ilişkilerine bağlı olarak değişir."
Parçadaki Yardımcı Düşünceler ise:
a. Dil, başlangıçta yakın çevreden öğrenilir.
b. İnsan yaşlandıkça sözvarlığındaki değişme azalır.
c. Anneden öğrenilen dil, toplumsal ilişkilerde yetersiz kalır.
d. Kişinin dil gelişiminde ailenin önemli bir yeri vardır.
ETKİNLİK 3: Benim için, okunmuş bir kitap, artık fethedilmiş demektir. O kitabı bir daha elime almam. Artık o kitap orijinalliğini kaybetmiştir, içerisinde ne olduğunu bilirim. Kütüphanemdeki kitapların bir kısmı bana vaktimi çalmaktan başka bir şey vermemiştir. Yani bu tür kitapları okumak bir gram şeker için bir çuval keçiboynuzu çiğnemeye benzer. Buna rağmen ne bir kitabımı elimden çıkartır veya satarım ne de kitaplığımdan çıkarır depoya atarım.
Konu: Kitap
Ana fikir: Kitapların yazar için çok değerli olduğudur.
Yardımcı fikirler:
a.
b.
c.
d.
4. Parçada Başlık: Konuyu en iyi şekilde kapsayıp yansıtan ve birkaç sözcükten oluşan sözcük grubuna başlık denir.
Başlık; » İlgi çekici ve düşündürücüdür. » Konu hakkında bilgi verir. » Ana düşünceyi çağrıştırır. » Parçanın bütünü okunduğunda daha iyi kavranır.
ÖRNEK: Bir yazarın bütün ustalığı, iyi tarif ve iyi tasvir et-mekten ibarettir. Yazılan şeyin doğal, kuvvetli ve güzel olması için gerçeği ifade etmesi gerekir. Okuduğunuz bir eser sizi fikirce yükseltir, içinizi asil duygularla doldurursa, onu değerlendirmek için başka bir ölçü aramayınız. Eser iyidir ve usta elinden çıkmıştır.
Başlık: Usta Yazar
ETKİNLİK 4: Duygular davetsiz misafire benzerler. Kimisi vaktinden erken gelir, kimisi geç. Ne erken gelene git diyebilirsiniz ne de geç gelene. Kimisi buzdan bir yatak gibi soğuk ve ürpertici, kimisi de kuş tüyü yorgan gibi yumuşak ve sıcak. Kimisi kurşun gibi yakar, kimisi menekşe gibi kokar.
Başlık:
5. Parçanın Anahtar Kelimeleri: Bir cümlenin veya sözün yansıtmak istediği anlam için en büyük ipucunu veren ana kavram veya kelimeye anahtar kelime denir.
ÖRNEK: Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır. Bu ise aynı zamanda düşünce ufkunu geliştirip geniş bir görüş açısı sağlayarak olayları inceleme yeteneği kazandırır. Ayrıca okuyan kişiler çok okumanın beraberinde getirdiği zengin kelime dağarcığına sahip oldukları için, etkileyici ve güzel konuşarak hitap ettikleri kişilerde etki de uyandırırlar.
Bu metindeki “okumak, öğrenmek, güven, düşünce ufku, kelime dağarcığı” gibi sözler anahtar kelimedir.
1.Tanımlama: Bir kavram veya varlığın ne olduğunun açıklanmasına tanımlama denir. Tanım, “Bu nedir?” sorusuna cevap verir.
ÖRNEK: Destanlar, tarihten önce ve tarihin başlangıcı sıra-sında bir milletin geçirdiği maceraları, yetiştirdiği kahramanları; doğa, evren ve toplum olayları hakkında düşündüklerini ve bunlar karşısında aldığı vaziyetleri anlatan din ve kahramanlık hikâyeleridir.
2. Karşılaştırma: Birden fazla varlık ya da kavram arasındaki benzerlik veya farklılıkları ortaya koymak için kullanılan an-latım yoluna karşılaştırma denir.
ÖRNEK: Konuşma ile yazma farklıdır. Konuşma geçicidir, yazma kalıcı. Konuşma anlıktır, yazma sonsuz. Yazıya geçirilen her şey olduğu gibi korunur. Konuşma ise saman alevi gibi söylendiği anda yitip gider.
3. Örneklendirme: Bir düşüncenin somut hâle getirilerek daha anlaşılır kılınması için anlatılan konuyla ilgili örnekler ver-ilmesine örneklendirme denir.
ÖRNEK: Bir yerde sabit civata gibi dönüp duranların ne kendilerine faydaları vardır, ne çevredekilere. Oysa dünyaya bakalım; her şey değişir, durmadan yol alır. Su, buhar olur, yağmura dönüşür; tohum, baş verir, çiçeğe durur; civciv, pek cılız doğar, kocaman bir horoz olur. Dünyada hiçbir şey durmaz. Bu doğanın bir parçası olan insan neden dursun?
4. Tanık Gösterme: Yazarın, savunduğu düşüncenin doğruluğuna okuyucuyu inandırabilmek için tanınan ve görüşlerine itibar edilen kişilerin sözlerinden alıntı yapılmasına tanık gösterme denir.
ÖRNEK: Deneme, büyük iddialar içermez. Daha çok duyguya, sezgiye, birikime ve akla dayanır. Denemede yazar kendi birikimini, içinden gelenleri özgürce aktarır. Bu nedenle Nurullah Ataç deneme için: “Deneme insanın kendi ülkesidir.” der. Bu görüşe katılmamak elde değildir.
5. Sayısal Verilerden Yararlanma: Düşüncenin kanıtlanabilmesi için istatistiksel bilgilerden, anketlerden ya da grafiklerden yararlanılmasıdır.
ÖRNEK: Ormanlar, dünyamızın akciğerleri gibidir. Ağaç ve ormanın insan hayatına doğrudan ve dolaylı o kadar çok faydası vardır ki… Aklıma gelen birkaçını sıralayayım isterseniz. O zaman ne demek istediğimi daha iyi anlamış olursunuz. Tabiatın harika, sessiz süpürgeleri ormanlar yaratılmasaydı yaşadığımız dünya tozdan geçilmeyecekti. 1000 m² ladin ormanı yılda 32 ton, kayın ormanı 68 ton ve çam ormanı ise 30-40 ton tozu hüp diye emebilir ve havadaki zehirli gazları da filtre eder.”
ETKİNLİK: Aşağıdaki paragraflarda hangi düşünceyi geliştirme yolunun kullanıldığını yazınız.
1. Bence ölümsüzlüğün sırrı, başkaları için iyi işler yapmadadır. Atatürk’ü düşünelim. Ölümünün üzerinden yıllar geçtiği halde, yaptıkları ve başardıklarıyla dimdik ayakta duruyor. Sade bizim ülkemizde mi? Hayır, bağımsızlık savaşlarında yol gösterdiği nice mazlum ülkede aynı şekilde yaşıyor.
……………………………………………………………………………………..…..
2. Adapazarı Şeker Fabrikası 1953’te işletmeye açıldı. Kuruluşta günde 1800 ton olan pancar işleme kapasitesi 1980’de 6000 tona çıkarıldı. Bu büyük bir gelişme.
…………………………………………………………………………………..…….
3. Sanat, insanın doğada bulduklarıyla yetinmemesi, dünyayı istediği biçimde yeniden yaratmaya kalkışmasıdır, denebilir. Bunun içindir ki Bacon: “ Sanat, doğaya katılmış insandır.” der. Bununla hem sanatın doğadan ayrı bir şey hem de insanın kendi beğenilerinin, tutkularının, duygu ve düşüncelerinin, kısaca kendi kişiliğinin doğaya yansıması olduğunu anlatmak ister.
……………………………………………………………………………………………
4. Dostluk; kötülüklerden, saldırılardan, horlanmalardan sizi esirgeyenlerin yürek gücüdür. Dost güzeldir, iyidir, esirgeyendir, koruyandır. Dost, gönül kapılarını ardına kadar size açan, bir ölçüde hoş gören bağışlayandır; gerektiğinde de kötü yanlarınızı, eylemlerinizi, eleştirmesi gereken ama onurunuza hep saygılı kalandır.
…………………………………………………………………………………………..
5. Dostluk; kötülüklerden, saldırılardan, horlanmalardan sizi esirgeyenlerin yürek gücüdür. Dost güzeldir, iyidir, esirgeyendir, koruyandır. Dost, gönül kapılarını ardına kadar size açan, bir ölçüde hoş gören bağışlayandır; gerektiğinde de kötü yanlarınızı, eylemlerinizi, eleştirmesi gereken ama onurunuza hep saygılı kalandır.
……………………………………………………………………………………………..
ANLATICI TÜRLERİ
Olay anlatımına dayalı metinlerde olayları, kişileri, mekânı okurlara anlatan kişiye anlatıcı denir. Metinlerde anlatım iki tür anlatıcı aracılığıyla yapılır:
A. BİRİNCİ KİŞİ AĞZIYLA ANLATIM ( I. Tekil Anlatıcı )
Anlatıcı, olayı yaşayan kişidir. “Ben, biz” sözlerini kullanır.
Örnek: Kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı yavaşça açtım. İçeri girdim. Evin çok düzenli olduğunu gördüm. Sessizce bir köşeye geçip oturdum ve arkadaşımı beklemeye başladım.
B. ÜÇÜNCÜ KİŞİ AĞZIYLA ANLATIM ( III. Tekil Anlatıcı )
Anlatıcı, olayı dışarıdan gözlemleyen kişidir. “O, onlar” sözlerini kullanır.
Örnek: Kapıya doğru yürüdü. Kapıyı yavaşça açtı. İçeri girdi. Evin çok düzenli olduğunu gördü. Sessizce bir köşeye geçip oturdu ve arkadaşını beklemeye başladı.
Bu metinde yazarın, ilkbaharın gelişinden duyduğu mutluluğu hangi cümle daha iyi anlatmaktadır? (2010 SBS)
A) Çiçeklenen ağaçlara bakıyorum.
B) Hele şükür geldi!
C) Bu, coşkunluk değil de ne?
D) Bahçedeki söğüt bu hâlde.
2. Kitaplarımı peş peşe yayımlarken bir noktada şunu kavradım: Bir yazarın sadece yaptığı işlerle değerlendirilmesi bence ciddi bir yanlış. Bir o kadar da yapamadıklarına, düşünü kurup gerçekleştiremediklerine bakılmalı, diye düşünüyorum.
Bu parçada, yazarın asıl anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir? (2012 PYBS)
A) Her yazar, toplum tarafından anlaşılmayabilir.
B) Bir yazar, ancak bütün eserleri okunarak değerlendirilebilir.
C) Yazarların eserleri, hayallerinden daha önemlidir.
D) Yazarları, yalnızca yaptıklarıyla değerlendirmemek gerekir.
3. Çocuklara hayata dair ipuçları veren kitaplar, bazen işleri çok kolaylaştırabiliyor. Çocuk, kitaptaki kahramanla çoğu zaman bir duygudaşlık kuruyor. Üstelik aynı hikâyeden, karşılaştığı sorunlar için başka çözümler de üretebiliyor. Dolayısıyla böyle kitaplar...
Bu paragraf, konusuna göre aşağıdakilerin hangisiyle tamamlanmalıdır? (2012 PYBS)
A) çocukları hayata hazırlıyor.
B) yetişkinler tarafından da okunuyor.
C) çocukların fiziksel gelişimlerine yardımcı oluyor.
D) resimleriyle dikkat çekiyor.
4. Aslında şiirin, genel olarak sanatın tek bir tarifi vardır; o da “sanatın, güzelliğin ifadesi olması” gerçeğidir. Bu tarif Tolstoy’undur ve sanatın neyin hizmetinde olması gerektiğini çok açık bir şekilde ifade etmektedir.
Bu paragrafta aşağıdaki düşünceyi geliştirme yollarından hangisi kullanılmıştır? (2011 PYBS)
A) Tanımlama
B) Karşılaştırma
C) Tanık gösterme
D) Sayısal verilerden yararlanma
5. 1564-1616 yılları arasında yaşayan Shakespeare (Şekspir), doğduğu kasabada hayata gözlerini kapadığında, insanlığın tüm güzelliklerini ve tüm çirkinliklerini dantel gibi işlediği 37 tiyatro oyunu ve 156 şiir bırakır geride. Bu eserlerine bakıldığında, söz dağarcığının 65 bini aştığı görülmektedir.
Bu paragrafın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır? (2012 PYBS)
A) Örnekleme
B) Karşılaştırma
C) Tanık gösterme
D) Sayısal verilerden yararlanma
6. Evliya Çelebi denildiğinde çoğumuzun aklına iki kelime gelir. Birincisi onun kültürümüze armağan ettiği “Seyahatname”si, diğeri de “Seyahatname”de var olduğu bilinen aşırı “abartı”dır. Evet, Çelebi’nin üslubunda bir abartma vardır ancak o bunu asla gerçekleri çarpıtma sınırına vardırmaz. Çelebi’nin abartılı satırları, ya okuyucunun ilgisini çekmek için söylediği ya da başkalarından duyduğu düşündürücü sözlerden ibarettir.
Bu parçada, “Seyahatname”yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir? (2012 PYBS)
A) Çok bilinen bir eser olduğuna
B) Neden abartılı ifadeler taşıdığına
C) Halkın anlayacağı bir dille yazıldığına
D) Merak uyandırıcı cümleler içerdiğine
7. Yemek benim için önemlidir. Kim demiş resme koyamazsın diye! Resimlerime sadece peynirleri değil; kirazları, haşlanmış fasulyeleri, yumurtaları ve ekmekleri de yerleştirdim.
Bu metin aşağıdaki soruların hangisine cevaptır? (2012 PYBS)
A) Resimde ışığa önem verir misiniz?
B) Resimlerinizde hangi renklere yer verirsiniz?
C) Resimlerinizde yiyeceklere yer vermenizin sebebi nedir?
D) Resim çizmeye nasıl başladınız?
8. Burada ilkbahar, kırkikindi yağmurlarıyla başlar. Sabah parlak ve mavi bir gökyüzünde, ısıtmayan soğuk bir güneş görünür. Saat daha on biri bulmadan, doğudan mı batıdan mı bilmem, bir kara bulut belirir; on dakika sonra bardaktan boşanırcasına bir yağmur, şakır şakır, durmadan yağar.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir? (2012 PYBS)
A) Bulutların rengi
B) Şehir manzarası
C) Kırkikindi yağmurları
D) Gökyüzünün parlaklığı
9. Bundan iki yıl önce bir eylül sabahıydı. İstanbul’un surları arasında tek başıma dolaşıyordum. Böyle gezintileri daima Yahya Kemal ile yapardım. Tanıyanlar bilir ki Yahya Kemal ile beraber olmak, onu dinlemek, bir lezzettir. Fakat onunla İstanbul içinde dolaşmak... İşte bu, vazgeçilmeyecek büyülü bir şey olur. Çünkü büyük şair, bu şehrin sesini, soluğunu duyanlardandır.
Bu metnin anahtar kelimeleri aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir? (2012 PYBS)
A) Eylül, böyle, İstanbul
B) Yahya Kemâl, ile, önce
C) Daima, içinde, tanıyanlar
D) Yahya Kemal, İstanbul, gezinti
10. Aşağıdakilerin hangisinde anlatım, üçüncü kişi ağzından yapılmıştır? (2011 PYBS)
A) Büyükannemin anlattığı masallar, çocukluğumun neşe kaynaklarıydı.
B) Son doğum gününün ardından iyice büyüdüğüne kanaat getirerek bir işe başvurmuştu.
C) Hayvanlar âleminin en güzel türü ne diye sorulursa hiç düşünmeden kelebek diye yanıtlarım.
D) Bütün sevdiğim kitaplar, gerçek karakterlere ait küçük mutluluk ve hayal kırıklıklarından bahsediyor.
11. Bana sorarsanız, insanlık keşiflerinin en büyüğü olarak tekerleği gösteririm. Sanat şekilleri içinde de bence en büyük keşif tiyatro... Tekerlek, nasıl bitmeyen mesafeler üzerinde sonsuz bir dönüşse tiyatro da durmayan zamanın, bütün madde ve hareketiyle, küp biçimi bir kavanoz içinde dondurulmasıdır.
Bu metinde aşağıdakilerden hangileri birbiriyle karşılaştırılmıştır? (2011 PYBS)
A) Tekerlek – tiyatro
B) İnsanlık - sanat
C) Zaman – kavanoz
D) Madde – hareket
12. Şehirler takas mekânlarıdır, tıpkı bütün ekonomi kitaplarında anlatıldığı gibi. Fakat bu değiş tokuşlar yalnız ticari değildir. Kelime, kültür, anı vb.nin de değiş tokuşlarıdır.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? (2011 PYBS)
A) Ticarette insan ilişkilerinin önemi büyüktür.
B) Şehirler insanların birbirleriyle alışveriş yaptıkları yerlerdir.
C) Takasın nasıl yapıldığı ekonomi kitaplarında anlatılır.
D) Ekonomi kitaplarında öncelikli olarak şehirlere yer verilir.
13. Son psikiyatrik çalışmalar, insanın belirli kişilik özellikleriyle doğduğunu, bunların çevre koşullarıyla arttığını veya azaldığını gösteriyor. İkiz çocuklarda yapılan gözlemlerde, aynı çevresel koşullarda doğup büyüdükleri hâlde, ikizlerden birinin sakin, diğerinin daha hareketli olması da bu yönde anlamlı bir bulgudur.
Bu parçanın anahtar kelimesi aşağıdakilerden hangisidir? (2011 PYBS)
A) Bulgu
B) Gözlem
C) İkiz çocuklar
D) Kişilik özellikleri
14. Londra’dan Paris’e döndükten sonra yine günlüklerini yazmaya devam eder. Yalnızlık anlarında, günlükleri onun sığınağıdır. Rahatça konuşabildiği tek yer bu defterin sayfalarıdır.
Bu parçaya göre “rahatça konuşabilmek” aşağıdakilerden hangisini ifade eder? (2010 SBS)
A) Akıcı bir biçimde yazabilmek
B) İçinden geçenleri açıkça anlatabilmek
C) Fikirlerini başkalarıyla paylaşabilmek
D) İnsanlarla çekinmeden sohbet edebilmek
15. Aşağıdaki olaylardan hangisi, üçüncü kişi ağzıyla anlatılmıştır? (2010 SBS)
A) Akşama kadar bu köşede bekledi. Ara sıra ayağa kalkıp dizlerini ovuşturuyor, sonra tekrar çömelerek kafasının içindeki sisli boşluğa gözlerini çeviriyordu.
B) Hepimiz sabırsızlanıyorduk. Sonunda akşama doğru ta uzakta, bir toz bulutu içinde sürünün yaklaştığını görünce sevincimizden bağırmaya başladık.
C) Her sabah çam kokulu yollardan geçip okula giderdik. Okuldan dönüşte arkadaşlarımızla bir araya gelir, o kocaman oyun bahçemize yani doğaya koşardık.
D) Birkaç gün sonra, kuşun delmeye çalıştığı ağacın yanına gittim. Ağaca, bir cevizden biraz büyükçe ve çok düzgün yuvarlak bir delik açmış olduğunu gördüm.
16. “Garibim;
Ne bir güzel var avutacak gönlümü,
Bu şehirde,
Ne de bir tanıdık çehre;
Bir tren sesi duymaya göreyim,
İki gözüm,
İki çeşme.”
Orhan Veli Kanık
Bu şiirin ana duygusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sevinç
B) Hayranlık
C) Merak
D) Yalnızlık
17. Bir akşam, aldığını geri vermeyen bir arka16. daşı, Nasrettin Hoca’ya “Senden bir dileğim var.” demiş. Hoca, adamın gene para isteyeceğini anlayarak “Dilekler karşılıklı, önce benim bir dileğim var, sen onu yerine getir, sonra kendi dileğini söyle.” demiş. Arkadaşı “Tamam.” deyince Hoca söylemiş dileğini: “Gözünü seveyim, benden borç para isteme!”
Bu metinde aşağıdaki ögelerden hangisi yoktur? (2009 SBS)
A) Olay B) Yer C) Zaman D) Şahıs
18. Bir dostum, yaşlı ahbabıyla apartmanın 9. merdivenlerini çıkıyormuş. Yaşlı adam her basamağı çıkışında bir kere durur, dudakları arasından bir şeyler mırıldanırmış. Dostum da onun yeni bir basamağı aşmaya girişmesini sabırsızlıkla beklermiş. Yaşlı adam dostuma dönerek: “Benim bu mırıldanışım, sana biraz garip görünüyor değil mi? Hakkın var. Ben her basamağı aştığımda şükrederim. Sen şimdi bunun manasını anlayamazsın. Fakat bir gün gelecek, sen de merdiven basamağını aşmanın şükretmeye değer bir durum olduğunu anlayacaksın!” demiş.
Bu metinde yaşlı adamın şükretmesine neden olan düşünce aşağıdakilerden hangisidir? (2009 SBS)
A) Zorluklarına rağmen başarılan işin değeri bilinmelidir.
B) Yardım eli uzatanlara teşekkür edilmelidir.
C) Başkalarını anlamak için insan, kendini onların yerine koymalıdır.
D) Yaşananlardan sonuç çıkarılmalı, ders alınmalıdır.
19. Bu başka bir şey. Yaşama olumlu tarafından bakmakla, umutları diri tutmakla ilintili, sevgi denen şey... Her insanda doğuştan var olan bir özellik. Sevgi dolu ortamlarda gelişir, sevgisiz ortamlarda körelir. Sevgi dolu insan her varlığı sever. Ya da şöyle söyleyeyim: Bir çiçeği seven, insanı nasıl sevmez?
Yazar, insanın doğadaki her varlığı sevebilmesini aşağıdakilerden hangisine dayandırmıştır? (2009 SBS)
A) Sevgi dolu ortamda yetişmesine
B) Yaşamı olduğu gibi görmesine
C) Varlıkların özelliklerini bilmesin
D) Kendini tanıyıp geliştirmesine
Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir olayı tam olarak anlatabilmek için bir araya getirilen cümleler topluluğuna paragraf denir.
1. Paragrafta Konu: Konu, yazarın mesajını okuyucuya ulaştıran bir araçtır. Yani yazının yazılış amacı değil, amaca götüren bir araçtır.
ÖRNEK: Herkes lider olamaz. Kitleleri peşinden sürükleyip götürebilmek için birçok olumlu niteliğin bir kişide toplanması gerekir. Bilgi, çalışkanlık, disiplin, karizma, iyi hitabet, güçlü sezgiler… Bu nitelikler de yetmez. Ayrıca lider çok okumalı, çok çalışmalıdır. Toplum için fedakârlıkta bulunmalıdır.
Konu: Bu parçanın konusu liderin özellikleridir.
ETKİNLİK 1: El halısında desen, göz değmesin diye nazar bon-cuğu; serilen eve bolluk getirsin diye bereket ağacı; birlik ve beraberlik, dirlik ve düzen getirsin diye zincir hâline getirilmiş halkalar şeklinde gösterilir.”
Konu:
2. Paragrafta Ana Düşünce: Parçada okuyucuya verilmek istenen asıl düşünceye ana düşünce denir. Bir parçanın yazılmasının amacı ana düşüncedir, parçanın konusu da parçanın yazımı için araç niteliğindedir.
ÖRNEK: Aydınlatılan karanlıklar düşünülecek olursa insanlığın aldığı yol hiç de küçümsenemez. Binlerce yıldır süren bu bilgi yolculuğu hep Güneş’e yöneldi. Ne var ki Güneş, hep ufuk çizgisinin üzerindeydi. İnsanoğlu ufuk çizgisine yaklaştıkça o hep uzaklaştı. Bu süreç böyle sürüp gidecek.
Ana düşünce: Gelişmenin ve ilerlemenin sonu yoktur.
ETKİNLİK 2: Oyun, çocukların ruhsal eğitiminde önemli bir yer tutar ve gelişmelerini sağlar. Oyundan ve oyuncaklardan mahrum bazı çocukların, gelecekte asık yüzlü, somurtkan ve çekilmez kişiler oldukları görülmüştür. Oyunlar, aşırı olmadığı sürece, çocuklar için vazgeçilmez eğlence kaynaklarıdır.
Ana Düşünce:
3. Paragrafta Yardımcı Düşünce: Parçada ana düşünce ortaya konurken bu düşünceyi açıklayıcı ve destekleyici nitelikte başka düşüncelerden yararlanılır. İşte parçada ana düşünceye zemin oluşturan bu düşüncelere yardımcı düşünce denir.
Dört ayaklı bir sandalye düşünün. Bu ayaklardan hiçbiri tek başına bir sandalyeyi oluşturmaz. Ancak dördü bir araya geldiğinde sandalye oluşur ve kullanılır duruma gelir. İşte parçadaki yardımcı düşüncelerin her biri, sandalyenin ayaklarından biri gibidir ve bunlar ana düşünceyi ayakta tutar.
ÖRNEK: Yetişkin bir insanın sözvarlığı (kelime haznesi), aile çevresi dışındaki ilişkilerinden etkilenir. Çocuklukta görüldüğü gibi annenin dilindeki ses özellikleri korunsa bile öğrenim, iş, meslek ilişkileri, hatta evlilik sonucunda, başka çevrelerden kimselerle birlikte yaşama dolayısıyla, sözvarlığı büyük ölçüde değişmeye uğrar. Bu yüzden yetişkin insanın dil, sözvarlığı, seçilen sözcükler açısından annenin dilinden farklı olabilir.
Ana düşünce: "Bir insanın söz varlığı ilişkilerine bağlı olarak değişir."
Parçadaki Yardımcı Düşünceler ise:
a. Dil, başlangıçta yakın çevreden öğrenilir.
b. İnsan yaşlandıkça sözvarlığındaki değişme azalır.
c. Anneden öğrenilen dil, toplumsal ilişkilerde yetersiz kalır.
d. Kişinin dil gelişiminde ailenin önemli bir yeri vardır.
ETKİNLİK 3: Benim için, okunmuş bir kitap, artık fethedilmiş demektir. O kitabı bir daha elime almam. Artık o kitap orijinalliğini kaybetmiştir, içerisinde ne olduğunu bilirim. Kütüphanemdeki kitapların bir kısmı bana vaktimi çalmaktan başka bir şey vermemiştir. Yani bu tür kitapları okumak bir gram şeker için bir çuval keçiboynuzu çiğnemeye benzer. Buna rağmen ne bir kitabımı elimden çıkartır veya satarım ne de kitaplığımdan çıkarır depoya atarım.
Konu: Kitap
Ana fikir: Kitapların yazar için çok değerli olduğudur.
Yardımcı fikirler:
a.
b.
c.
d.
4. Parçada Başlık: Konuyu en iyi şekilde kapsayıp yansıtan ve birkaç sözcükten oluşan sözcük grubuna başlık denir.
Başlık; » İlgi çekici ve düşündürücüdür. » Konu hakkında bilgi verir. » Ana düşünceyi çağrıştırır. » Parçanın bütünü okunduğunda daha iyi kavranır.
ÖRNEK: Bir yazarın bütün ustalığı, iyi tarif ve iyi tasvir et-mekten ibarettir. Yazılan şeyin doğal, kuvvetli ve güzel olması için gerçeği ifade etmesi gerekir. Okuduğunuz bir eser sizi fikirce yükseltir, içinizi asil duygularla doldurursa, onu değerlendirmek için başka bir ölçü aramayınız. Eser iyidir ve usta elinden çıkmıştır.
Başlık: Usta Yazar
ETKİNLİK 4: Duygular davetsiz misafire benzerler. Kimisi vaktinden erken gelir, kimisi geç. Ne erken gelene git diyebilirsiniz ne de geç gelene. Kimisi buzdan bir yatak gibi soğuk ve ürpertici, kimisi de kuş tüyü yorgan gibi yumuşak ve sıcak. Kimisi kurşun gibi yakar, kimisi menekşe gibi kokar.
Başlık:
5. Parçanın Anahtar Kelimeleri: Bir cümlenin veya sözün yansıtmak istediği anlam için en büyük ipucunu veren ana kavram veya kelimeye anahtar kelime denir.
ÖRNEK: Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır. Bu ise aynı zamanda düşünce ufkunu geliştirip geniş bir görüş açısı sağlayarak olayları inceleme yeteneği kazandırır. Ayrıca okuyan kişiler çok okumanın beraberinde getirdiği zengin kelime dağarcığına sahip oldukları için, etkileyici ve güzel konuşarak hitap ettikleri kişilerde etki de uyandırırlar.
Bu metindeki “okumak, öğrenmek, güven, düşünce ufku, kelime dağarcığı” gibi sözler anahtar kelimedir.
DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI
Parçada anlatılanları daha anlaşılır hâle getirmek, okuyucuyu etkilemek, onun ilgisini çekmek gibi amaçlarla bazı yardımcı yöntemler de kullanılabilir.1.Tanımlama: Bir kavram veya varlığın ne olduğunun açıklanmasına tanımlama denir. Tanım, “Bu nedir?” sorusuna cevap verir.
ÖRNEK: Destanlar, tarihten önce ve tarihin başlangıcı sıra-sında bir milletin geçirdiği maceraları, yetiştirdiği kahramanları; doğa, evren ve toplum olayları hakkında düşündüklerini ve bunlar karşısında aldığı vaziyetleri anlatan din ve kahramanlık hikâyeleridir.
2. Karşılaştırma: Birden fazla varlık ya da kavram arasındaki benzerlik veya farklılıkları ortaya koymak için kullanılan an-latım yoluna karşılaştırma denir.
ÖRNEK: Konuşma ile yazma farklıdır. Konuşma geçicidir, yazma kalıcı. Konuşma anlıktır, yazma sonsuz. Yazıya geçirilen her şey olduğu gibi korunur. Konuşma ise saman alevi gibi söylendiği anda yitip gider.
3. Örneklendirme: Bir düşüncenin somut hâle getirilerek daha anlaşılır kılınması için anlatılan konuyla ilgili örnekler ver-ilmesine örneklendirme denir.
ÖRNEK: Bir yerde sabit civata gibi dönüp duranların ne kendilerine faydaları vardır, ne çevredekilere. Oysa dünyaya bakalım; her şey değişir, durmadan yol alır. Su, buhar olur, yağmura dönüşür; tohum, baş verir, çiçeğe durur; civciv, pek cılız doğar, kocaman bir horoz olur. Dünyada hiçbir şey durmaz. Bu doğanın bir parçası olan insan neden dursun?
4. Tanık Gösterme: Yazarın, savunduğu düşüncenin doğruluğuna okuyucuyu inandırabilmek için tanınan ve görüşlerine itibar edilen kişilerin sözlerinden alıntı yapılmasına tanık gösterme denir.
ÖRNEK: Deneme, büyük iddialar içermez. Daha çok duyguya, sezgiye, birikime ve akla dayanır. Denemede yazar kendi birikimini, içinden gelenleri özgürce aktarır. Bu nedenle Nurullah Ataç deneme için: “Deneme insanın kendi ülkesidir.” der. Bu görüşe katılmamak elde değildir.
5. Sayısal Verilerden Yararlanma: Düşüncenin kanıtlanabilmesi için istatistiksel bilgilerden, anketlerden ya da grafiklerden yararlanılmasıdır.
ÖRNEK: Ormanlar, dünyamızın akciğerleri gibidir. Ağaç ve ormanın insan hayatına doğrudan ve dolaylı o kadar çok faydası vardır ki… Aklıma gelen birkaçını sıralayayım isterseniz. O zaman ne demek istediğimi daha iyi anlamış olursunuz. Tabiatın harika, sessiz süpürgeleri ormanlar yaratılmasaydı yaşadığımız dünya tozdan geçilmeyecekti. 1000 m² ladin ormanı yılda 32 ton, kayın ormanı 68 ton ve çam ormanı ise 30-40 ton tozu hüp diye emebilir ve havadaki zehirli gazları da filtre eder.”
ETKİNLİK: Aşağıdaki paragraflarda hangi düşünceyi geliştirme yolunun kullanıldığını yazınız.
1. Bence ölümsüzlüğün sırrı, başkaları için iyi işler yapmadadır. Atatürk’ü düşünelim. Ölümünün üzerinden yıllar geçtiği halde, yaptıkları ve başardıklarıyla dimdik ayakta duruyor. Sade bizim ülkemizde mi? Hayır, bağımsızlık savaşlarında yol gösterdiği nice mazlum ülkede aynı şekilde yaşıyor.
……………………………………………………………………………………..…..
2. Adapazarı Şeker Fabrikası 1953’te işletmeye açıldı. Kuruluşta günde 1800 ton olan pancar işleme kapasitesi 1980’de 6000 tona çıkarıldı. Bu büyük bir gelişme.
…………………………………………………………………………………..…….
3. Sanat, insanın doğada bulduklarıyla yetinmemesi, dünyayı istediği biçimde yeniden yaratmaya kalkışmasıdır, denebilir. Bunun içindir ki Bacon: “ Sanat, doğaya katılmış insandır.” der. Bununla hem sanatın doğadan ayrı bir şey hem de insanın kendi beğenilerinin, tutkularının, duygu ve düşüncelerinin, kısaca kendi kişiliğinin doğaya yansıması olduğunu anlatmak ister.
……………………………………………………………………………………………
4. Dostluk; kötülüklerden, saldırılardan, horlanmalardan sizi esirgeyenlerin yürek gücüdür. Dost güzeldir, iyidir, esirgeyendir, koruyandır. Dost, gönül kapılarını ardına kadar size açan, bir ölçüde hoş gören bağışlayandır; gerektiğinde de kötü yanlarınızı, eylemlerinizi, eleştirmesi gereken ama onurunuza hep saygılı kalandır.
…………………………………………………………………………………………..
5. Dostluk; kötülüklerden, saldırılardan, horlanmalardan sizi esirgeyenlerin yürek gücüdür. Dost güzeldir, iyidir, esirgeyendir, koruyandır. Dost, gönül kapılarını ardına kadar size açan, bir ölçüde hoş gören bağışlayandır; gerektiğinde de kötü yanlarınızı, eylemlerinizi, eleştirmesi gereken ama onurunuza hep saygılı kalandır.
……………………………………………………………………………………………..
ANLATICI TÜRLERİ
Olay anlatımına dayalı metinlerde olayları, kişileri, mekânı okurlara anlatan kişiye anlatıcı denir. Metinlerde anlatım iki tür anlatıcı aracılığıyla yapılır:
A. BİRİNCİ KİŞİ AĞZIYLA ANLATIM ( I. Tekil Anlatıcı )
Anlatıcı, olayı yaşayan kişidir. “Ben, biz” sözlerini kullanır.
Örnek: Kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı yavaşça açtım. İçeri girdim. Evin çok düzenli olduğunu gördüm. Sessizce bir köşeye geçip oturdum ve arkadaşımı beklemeye başladım.
B. ÜÇÜNCÜ KİŞİ AĞZIYLA ANLATIM ( III. Tekil Anlatıcı )
Anlatıcı, olayı dışarıdan gözlemleyen kişidir. “O, onlar” sözlerini kullanır.
Örnek: Kapıya doğru yürüdü. Kapıyı yavaşça açtı. İçeri girdi. Evin çok düzenli olduğunu gördü. Sessizce bir köşeye geçip oturdu ve arkadaşını beklemeye başladı.
PARÇADA ANLAM TESTİ
1. Gün ışığına, bahar esintisine, yeşeren toprağa, çiçeklenen ağaçlara bakıyorum. Yeniden baharı görebilmenin şükürleriyle... Budanmış, tek gövde kalmış ağaçlardaki yaprakların gövdeden fışkırmasına bakıyorum. Bahçedeki söğüt bu hâlde. Bu, coşkunluk değil de ne? Bu tepeden tırnağa donanış, yeniden hayata kavuşma anlamında. Hele şükür geldi! Hem de birdenbire!Bu metinde yazarın, ilkbaharın gelişinden duyduğu mutluluğu hangi cümle daha iyi anlatmaktadır? (2010 SBS)
A) Çiçeklenen ağaçlara bakıyorum.
B) Hele şükür geldi!
C) Bu, coşkunluk değil de ne?
D) Bahçedeki söğüt bu hâlde.
2. Kitaplarımı peş peşe yayımlarken bir noktada şunu kavradım: Bir yazarın sadece yaptığı işlerle değerlendirilmesi bence ciddi bir yanlış. Bir o kadar da yapamadıklarına, düşünü kurup gerçekleştiremediklerine bakılmalı, diye düşünüyorum.
Bu parçada, yazarın asıl anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir? (2012 PYBS)
A) Her yazar, toplum tarafından anlaşılmayabilir.
B) Bir yazar, ancak bütün eserleri okunarak değerlendirilebilir.
C) Yazarların eserleri, hayallerinden daha önemlidir.
D) Yazarları, yalnızca yaptıklarıyla değerlendirmemek gerekir.
3. Çocuklara hayata dair ipuçları veren kitaplar, bazen işleri çok kolaylaştırabiliyor. Çocuk, kitaptaki kahramanla çoğu zaman bir duygudaşlık kuruyor. Üstelik aynı hikâyeden, karşılaştığı sorunlar için başka çözümler de üretebiliyor. Dolayısıyla böyle kitaplar...
Bu paragraf, konusuna göre aşağıdakilerin hangisiyle tamamlanmalıdır? (2012 PYBS)
A) çocukları hayata hazırlıyor.
B) yetişkinler tarafından da okunuyor.
C) çocukların fiziksel gelişimlerine yardımcı oluyor.
D) resimleriyle dikkat çekiyor.
4. Aslında şiirin, genel olarak sanatın tek bir tarifi vardır; o da “sanatın, güzelliğin ifadesi olması” gerçeğidir. Bu tarif Tolstoy’undur ve sanatın neyin hizmetinde olması gerektiğini çok açık bir şekilde ifade etmektedir.
Bu paragrafta aşağıdaki düşünceyi geliştirme yollarından hangisi kullanılmıştır? (2011 PYBS)
A) Tanımlama
B) Karşılaştırma
C) Tanık gösterme
D) Sayısal verilerden yararlanma
5. 1564-1616 yılları arasında yaşayan Shakespeare (Şekspir), doğduğu kasabada hayata gözlerini kapadığında, insanlığın tüm güzelliklerini ve tüm çirkinliklerini dantel gibi işlediği 37 tiyatro oyunu ve 156 şiir bırakır geride. Bu eserlerine bakıldığında, söz dağarcığının 65 bini aştığı görülmektedir.
Bu paragrafın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır? (2012 PYBS)
A) Örnekleme
B) Karşılaştırma
C) Tanık gösterme
D) Sayısal verilerden yararlanma
6. Evliya Çelebi denildiğinde çoğumuzun aklına iki kelime gelir. Birincisi onun kültürümüze armağan ettiği “Seyahatname”si, diğeri de “Seyahatname”de var olduğu bilinen aşırı “abartı”dır. Evet, Çelebi’nin üslubunda bir abartma vardır ancak o bunu asla gerçekleri çarpıtma sınırına vardırmaz. Çelebi’nin abartılı satırları, ya okuyucunun ilgisini çekmek için söylediği ya da başkalarından duyduğu düşündürücü sözlerden ibarettir.
Bu parçada, “Seyahatname”yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir? (2012 PYBS)
A) Çok bilinen bir eser olduğuna
B) Neden abartılı ifadeler taşıdığına
C) Halkın anlayacağı bir dille yazıldığına
D) Merak uyandırıcı cümleler içerdiğine
7. Yemek benim için önemlidir. Kim demiş resme koyamazsın diye! Resimlerime sadece peynirleri değil; kirazları, haşlanmış fasulyeleri, yumurtaları ve ekmekleri de yerleştirdim.
Bu metin aşağıdaki soruların hangisine cevaptır? (2012 PYBS)
A) Resimde ışığa önem verir misiniz?
B) Resimlerinizde hangi renklere yer verirsiniz?
C) Resimlerinizde yiyeceklere yer vermenizin sebebi nedir?
D) Resim çizmeye nasıl başladınız?
8. Burada ilkbahar, kırkikindi yağmurlarıyla başlar. Sabah parlak ve mavi bir gökyüzünde, ısıtmayan soğuk bir güneş görünür. Saat daha on biri bulmadan, doğudan mı batıdan mı bilmem, bir kara bulut belirir; on dakika sonra bardaktan boşanırcasına bir yağmur, şakır şakır, durmadan yağar.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir? (2012 PYBS)
A) Bulutların rengi
B) Şehir manzarası
C) Kırkikindi yağmurları
D) Gökyüzünün parlaklığı
9. Bundan iki yıl önce bir eylül sabahıydı. İstanbul’un surları arasında tek başıma dolaşıyordum. Böyle gezintileri daima Yahya Kemal ile yapardım. Tanıyanlar bilir ki Yahya Kemal ile beraber olmak, onu dinlemek, bir lezzettir. Fakat onunla İstanbul içinde dolaşmak... İşte bu, vazgeçilmeyecek büyülü bir şey olur. Çünkü büyük şair, bu şehrin sesini, soluğunu duyanlardandır.
Bu metnin anahtar kelimeleri aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir? (2012 PYBS)
A) Eylül, böyle, İstanbul
B) Yahya Kemâl, ile, önce
C) Daima, içinde, tanıyanlar
D) Yahya Kemal, İstanbul, gezinti
10. Aşağıdakilerin hangisinde anlatım, üçüncü kişi ağzından yapılmıştır? (2011 PYBS)
A) Büyükannemin anlattığı masallar, çocukluğumun neşe kaynaklarıydı.
B) Son doğum gününün ardından iyice büyüdüğüne kanaat getirerek bir işe başvurmuştu.
C) Hayvanlar âleminin en güzel türü ne diye sorulursa hiç düşünmeden kelebek diye yanıtlarım.
D) Bütün sevdiğim kitaplar, gerçek karakterlere ait küçük mutluluk ve hayal kırıklıklarından bahsediyor.
11. Bana sorarsanız, insanlık keşiflerinin en büyüğü olarak tekerleği gösteririm. Sanat şekilleri içinde de bence en büyük keşif tiyatro... Tekerlek, nasıl bitmeyen mesafeler üzerinde sonsuz bir dönüşse tiyatro da durmayan zamanın, bütün madde ve hareketiyle, küp biçimi bir kavanoz içinde dondurulmasıdır.
Bu metinde aşağıdakilerden hangileri birbiriyle karşılaştırılmıştır? (2011 PYBS)
A) Tekerlek – tiyatro
B) İnsanlık - sanat
C) Zaman – kavanoz
D) Madde – hareket
12. Şehirler takas mekânlarıdır, tıpkı bütün ekonomi kitaplarında anlatıldığı gibi. Fakat bu değiş tokuşlar yalnız ticari değildir. Kelime, kültür, anı vb.nin de değiş tokuşlarıdır.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? (2011 PYBS)
A) Ticarette insan ilişkilerinin önemi büyüktür.
B) Şehirler insanların birbirleriyle alışveriş yaptıkları yerlerdir.
C) Takasın nasıl yapıldığı ekonomi kitaplarında anlatılır.
D) Ekonomi kitaplarında öncelikli olarak şehirlere yer verilir.
13. Son psikiyatrik çalışmalar, insanın belirli kişilik özellikleriyle doğduğunu, bunların çevre koşullarıyla arttığını veya azaldığını gösteriyor. İkiz çocuklarda yapılan gözlemlerde, aynı çevresel koşullarda doğup büyüdükleri hâlde, ikizlerden birinin sakin, diğerinin daha hareketli olması da bu yönde anlamlı bir bulgudur.
Bu parçanın anahtar kelimesi aşağıdakilerden hangisidir? (2011 PYBS)
A) Bulgu
B) Gözlem
C) İkiz çocuklar
D) Kişilik özellikleri
14. Londra’dan Paris’e döndükten sonra yine günlüklerini yazmaya devam eder. Yalnızlık anlarında, günlükleri onun sığınağıdır. Rahatça konuşabildiği tek yer bu defterin sayfalarıdır.
Bu parçaya göre “rahatça konuşabilmek” aşağıdakilerden hangisini ifade eder? (2010 SBS)
A) Akıcı bir biçimde yazabilmek
B) İçinden geçenleri açıkça anlatabilmek
C) Fikirlerini başkalarıyla paylaşabilmek
D) İnsanlarla çekinmeden sohbet edebilmek
15. Aşağıdaki olaylardan hangisi, üçüncü kişi ağzıyla anlatılmıştır? (2010 SBS)
A) Akşama kadar bu köşede bekledi. Ara sıra ayağa kalkıp dizlerini ovuşturuyor, sonra tekrar çömelerek kafasının içindeki sisli boşluğa gözlerini çeviriyordu.
B) Hepimiz sabırsızlanıyorduk. Sonunda akşama doğru ta uzakta, bir toz bulutu içinde sürünün yaklaştığını görünce sevincimizden bağırmaya başladık.
C) Her sabah çam kokulu yollardan geçip okula giderdik. Okuldan dönüşte arkadaşlarımızla bir araya gelir, o kocaman oyun bahçemize yani doğaya koşardık.
D) Birkaç gün sonra, kuşun delmeye çalıştığı ağacın yanına gittim. Ağaca, bir cevizden biraz büyükçe ve çok düzgün yuvarlak bir delik açmış olduğunu gördüm.
16. “Garibim;
Ne bir güzel var avutacak gönlümü,
Bu şehirde,
Ne de bir tanıdık çehre;
Bir tren sesi duymaya göreyim,
İki gözüm,
İki çeşme.”
Orhan Veli Kanık
Bu şiirin ana duygusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sevinç
B) Hayranlık
C) Merak
D) Yalnızlık
17. Bir akşam, aldığını geri vermeyen bir arka16. daşı, Nasrettin Hoca’ya “Senden bir dileğim var.” demiş. Hoca, adamın gene para isteyeceğini anlayarak “Dilekler karşılıklı, önce benim bir dileğim var, sen onu yerine getir, sonra kendi dileğini söyle.” demiş. Arkadaşı “Tamam.” deyince Hoca söylemiş dileğini: “Gözünü seveyim, benden borç para isteme!”
Bu metinde aşağıdaki ögelerden hangisi yoktur? (2009 SBS)
A) Olay B) Yer C) Zaman D) Şahıs
18. Bir dostum, yaşlı ahbabıyla apartmanın 9. merdivenlerini çıkıyormuş. Yaşlı adam her basamağı çıkışında bir kere durur, dudakları arasından bir şeyler mırıldanırmış. Dostum da onun yeni bir basamağı aşmaya girişmesini sabırsızlıkla beklermiş. Yaşlı adam dostuma dönerek: “Benim bu mırıldanışım, sana biraz garip görünüyor değil mi? Hakkın var. Ben her basamağı aştığımda şükrederim. Sen şimdi bunun manasını anlayamazsın. Fakat bir gün gelecek, sen de merdiven basamağını aşmanın şükretmeye değer bir durum olduğunu anlayacaksın!” demiş.
Bu metinde yaşlı adamın şükretmesine neden olan düşünce aşağıdakilerden hangisidir? (2009 SBS)
A) Zorluklarına rağmen başarılan işin değeri bilinmelidir.
B) Yardım eli uzatanlara teşekkür edilmelidir.
C) Başkalarını anlamak için insan, kendini onların yerine koymalıdır.
D) Yaşananlardan sonuç çıkarılmalı, ders alınmalıdır.
19. Bu başka bir şey. Yaşama olumlu tarafından bakmakla, umutları diri tutmakla ilintili, sevgi denen şey... Her insanda doğuştan var olan bir özellik. Sevgi dolu ortamlarda gelişir, sevgisiz ortamlarda körelir. Sevgi dolu insan her varlığı sever. Ya da şöyle söyleyeyim: Bir çiçeği seven, insanı nasıl sevmez?
Yazar, insanın doğadaki her varlığı sevebilmesini aşağıdakilerden hangisine dayandırmıştır? (2009 SBS)
A) Sevgi dolu ortamda yetişmesine
B) Yaşamı olduğu gibi görmesine
C) Varlıkların özelliklerini bilmesin
D) Kendini tanıyıp geliştirmesine
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder