Leonardo da Vinci Gibi Düşünmek
(Michael J. Gelb)
KİTABIN ADI : Leonardo da Vinci Gibi Düşünmek
KİTABIN YAZARI : Mıchael J.GELB
KİTABI ÇEVİREN : Tuncer BÜYÜKONAT
YAYINEVİ : Beyaz Yayınları
BASIM TARİHİ : Temmuz 1999
KİTABIN YAYIM MAKSADI
Çağımız insanlarının Rönesans erkekleri ve kadınları olabilmeleri için, yani kişisel ve profesyonel olarak nasıl daha yaratıcı ve dengeli olabilecekleri hakkında geliştirilmiş DA VINCI egzersizlerini anlatmak maksadı ile yayınlanmıştır.
KİTABIN ÖZETİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Bu bölümün girişinden sonuna kadar; kişinin aslında sandığından daha iyi bir beyine sahip olduğu, kendi yeteneklerini küçümsediği anlatılıyor. Burada insanın teorik olarak sınırsız bir öğrenme ve yaratıcılık yeteneğine sahip olduğu, düşünüldüğü gibi yaşandıkça bu yeteneklerin körelmediği, aksine yaşandıkça öğrenme ve yaratıcılık yeteneklerinin daha kolay ve esnek bir şekilde geliştirilebildiği anlatılmaktadır. Bu yeteneklerin geliştirilebilmesi için hayatı boyunca bir çok alanda çalışmalar yapan, Rönesans döneminin kurucularından olan, çağının ve tüm çağların yetiştirdiği en iyi ressam, heykeltıraş, mimar, mucit, mühendis, bilim adamı kısaca gelmiş geçmiş en büyük deha olan Leonardo da Vinci’nin örnek alınması gerektiği savunulan hayatı detaylı olarak anlatılıp, yaptığı çalışmalar incelenmektedir.Kısaca bu bölümde hayatı ve yaptıkları ile bir deha olarak kabul edilen Leonardo da Vinci’nin insanın öğrenme ve yaratıcılık yeteneklerini geliştirmesinde örnek alınabilecek bir şahsiyet olduğu anlatılmaktadır.
İKİNCİ BÖLÜM
Bu bölümde Da Vinci’nin yaptığı çalışmalar esnasında tuttuğu notlar üzerinde yapılan incelemeler sonucunda oluşturulmuş yedi Da Vinci prensibi açıklanmaktadır. Kitabın ana teması bu bölümde anlatılmıştır.
Bu prensipler aslında çoğu insanın hayatında zaman zaman uyguladığı, fakat her zaman bir arada uygulamadığı, prensip haline getirmediği hususlardır. Bunların her zaman hatırlanarak geliştirilip uygulanması ile, insanın hayatının daha düzenli, daha kolay ve daha yaratıcı hale getirilmesinin kaçınılmaz olduğu açıklanmıştır. Bu prensipler özetle şöyledir.
1. CURIOSITA : Yaşama doymak bilmeyen bir merak ve devamlı öğrenme için acımasız bir arayış anlamına gelir. Prensibi açıklayıcı olarak ” Büyük beyinler büyük sorular sorarlar” cümlesini kullanabiliriz. Da Vinci ruhunun dinamosu devamlı olarak öğrenme arayışında olmaktır. Bunun için hiçbir konu, hiçbir dal ayrımı yapmaksızın, çevremizdekilerin düşünecek ve söyleyeceklerinden çekinmeden, merakımızı kaybetmeden sormak, araştırmak, öğrenmek gereklidir. Leonardo bu konuda ” Tıpkı demirin kullanılmama nedeniyle pas tutması ve durgun suyun kokuşması veya soğuğun buza dönüşmesi gibi, kullanılmadığı sürece zekamız ziyan olur.” demiştir.
2. DIMASTRAZIONE : Bilgiyi deneme yolu ile test etme, sebatkarlık ve hatalardan ders alma arzusu anlamına gelir. Öğrenmek tek başına yeterli değildir. Öğrenilen her şey mutlaka denenerek test edilmeli, doğruluğuna ondan sonra karar verilmelidir. Bunun için bizden önce ortaya atılmış her türlü teoriye, bize sunulmuş her türlü bilgiye ilk başta şüpheli yaklaşmalı, onu elimizdeki ve elde edebileceğimiz imkanlarla yeniden test etmeli, daha önce yapılmış hataların farkına vardığımızda üstüne giderek doğru bildiğimizi ispata çalışmalıyız.
Tüm zamanların en büyük dahisi kabul edilen Leonardo bile büyük hatalar ve şaşırtıcı gaflar yapmıştır. Kendiside bu konuda “Bana öyle geliyor ki bütün kesin kanaatlerin anası olan deneye dayanmayan, kökeni veya vasıtaları birinci elden, denenmemiş veya beş duyudan biriyle sınanmamış bilimler yararsız ve hatalarla doludurlar” demiştir. Bunun için hatalardan, önümüze çıkan güçlüklerden ders alarak, öğrendiğimiz her yeni bilginin doğruluğunu mutlaka test edip ondan sonra hafızalarımıza kazımamız gerekir.
3. SENSAZIONE : Duyguların özellikle hayati deneyimlerin bir aracı olan görüşün devamlı olarak rafine edilmesi anlamına gelir. Bir önceki bilginin test edilmesinin esas olduğu açıklanmıştı. İşte bu testlerin yapılması insanın görme, duyma, tat alma, dokunma ve hissetme duyuları ile yapılır. Bu testlerin başarılı olması için bu duyguları geliştirmek esas olmalıdır. İnsanın doğduğu gibi duyularını sabit tutması başarıyı tökezler. Bu amaçla duyularımıza hitap eden her türlü dış etkeni algılama, anlama ve öğrenme çalışmaları, pratikleri yapmalıyız. Müzik dinlemeli, resim çizmeli, müzeler gezmeli, kitap okumalıyız. Değişik yiyecek ve içecekler tatmalı, çevremizdeki her şeye dokunmalı, canlı, cansız varlıkları hissetmeli, onları tüm beden ve duyularımızla algılamaya çalışmalıyız.
4. SFUMATO : Belirsizliği, paradoksu ve kararsızlığı kucaklama arzusu anlamına gelir. Güçleri uyandırıp deneyimleri artırırken ve duyular geliştirilip kesinleştirilirken mutlaka bilinmeyenlerle karşılaşılacaktır. İşte insanın zihnini bu belirsizliklere karşı açık bulundurması yaratıcı potansiyelini serbest bırakmasının tek ve en güçlü gizidir. Gelişen dünyada başarılı olmak için belirsizlikler altında çalışmaya alışmalıyız. Paradoksla karşılaştığımızda sükunetimizi koruyarak etkili ve sağlıklı bir zihne sahip olabiliriz. Kısaca koşulların her gün değiştiği dünyamızda her an bir şeylere şaşırmaya, fazla heyecan göstermemeye ortaya belirginlerden çok belirsizlikler çıkacağına kendimizi hazırlamalı ve alıştırmalıyız.
5. ARTE/SCIENZA : Bilim ve sanat, mantık ve hayal arasındaki dengenin geliştirilmesi, “Bütün Beyin” ile düşünme anlamına gelir. Prensibin özü kişinin beyninin tümünü kullanmasıdır. Hiçbir insan tek bir yeteneği veya birkaç yeteneği olan biri değildir. Her insan doğuştan her türlü yeteneğe sahiptir. Yaşadığı ortam, koşullar, çevresindeki insanlar, kişinin beyninde ilgili bölümlerin gelişmesine neden olur. Fakat asıl olan insanın kendisinin beyninin tümü ile düşünerek tüm yeteneklerini geliştirmesidir. Bunun için günlük yaşamda yaptığımız her şeyi çok yönlü düşünmeliyiz. Onunla ilgili her türlü ince ayrıntıya girmeliyiz. Elimizdeki işi hem bilim hem de sanatsal olarak değerlendirip, bilim ve sanat kurallarına uygun ve aynı zamanda mantık kurallarına uygun ve hayal gücümüzü zorlayıcı şekilde ortaya koymalıyız. Mesela bir at resmi çizeceğimiz zaman hayal gücümüzü çalıştırmalı, mantığımıza uygun çizmeliyiz. Çizerken sanatsal açıdan bakmalı ama bilimsel olarak at anatomisine uygun çizmeliyiz.
6. CORPORALITA : Zerafetin her iki elide aynı şekilde kullanabilmenin fitressin ve dengenin sağlanması anlamına gelir. Kişinin başarılı olması için öncelikle kendisiyle barışık olması gerekir. Bunu sağlayacak bir etkende insanın sağlıklı, zarif ve dengeli bir vücuda sahip olmasıdır. Bunun için kişinin sahip olduğu fiziki yapısını geliştirmesi gerekir. Bunu sağlamak amacıyla kişi; stresten uzak durmalı, zihnini şen tutmalı, dengeli bir beslenme yapmalı, uykusunu düzenli olarak almalı, zerafetine dikkat etmeli ve sağlığını korumalıdır. Kısaca tüm organlarının düzenli ve dengeli çalışmasına dikkat etmeli, organlarının kullanım kapasitelerini devamlı ve metotlu olarak geliştirmektir.
7. CONNESIONE : Bütün olanların ve her şeyin ilişkisini anlamak ve değerlendirmek, sistemli düşünme anlamına gelir. Bu prensip daha önce sayılan altı prensibin sebep ve sonuçlarını ilişkilendirmeyi, bir arada değerlendirmeyi anlatır. Kısaca yaşadığımız her şeyi bir biriyle olan ilişkisini anlama çalışmalı, her şeyi bir arada değerlendirmeliyiz. Bu bölümde anlatılan yedi Da Vinci prensibini hayata uygularken şu sorular sorulmalıdır;
- Doğru soruları soruyormuyum?
- Hatalarımdan ve tecrübelerimden ders alma yeteneğimi nasıl geliştirebilirim, düşünme bağımsızlığımı nasıl geliştirebilirim?
- Yaşım ilerlerken duyularımı keskinleştirmek için planım nedir?
- Yaşamın paradokslarını göğüslemek için yaratıcı gerilimi muhafaza yeteneğimi nasıl geliştirebilirim?
- İşte ve evde bütün beynimle düşünebiliyor muyum?
- Vücut ve zihnin dengesini nasıl geliştirebilirim?
- Yukarıdaki bütün unsurlar nasıl birbirine uyar? Her şey her şeye nasıl bağlanır?
Dünyanın uzmanlaşma ve dallarına ayrılma yolunda hızla ilerlediği bir dönemde, yaratıcının verdiği yaratıcılık özelliklerimizi geliştirerek, yaşamımızı kolaylaştırmaya olan ihtiyacımızı bize sağlayacak Da Vinci ruhunu kullanmak hiçte zor olamayan bir yöntemdir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İkinci bölümde yaratıcılığın geliştirilmesi için uygulanacak yedi prensip anlatılmıştı. Bu son bölümde de örnek olarak kabul edilen, büyük dahinin yine kendi düşüncelerinden ve çalışmalarından yola çıkarak hazırlanmış çizim yapabilmeyi öğretici bir dizi metotlardan bahsedilmektedir. Leonardo, çizimin nasıl görmek gerektiğini öğrenmenin temeli olduğunu vurgular. Ona göre çizmek görüntülemenin ötesinde bir şey olup, yaratmayı ve yaratıcılığı anlamanın anahtarıdır. Buna göre Da Vinci problemlerini daha iyi anlamak, uygulamada zorlukları aşabilmek için çizmeyi öğrenmek, görme ve yaratma yeteneğini bileyecek en iyi yöntemdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder