EDEBİ MEKTUP ÖRNEĞİ
Ankara, 4 Ekim 1964
Sevgili Kardeşim Orhan,
Belki bu mektubum oraya vardığı zaman, sen bir çocuk hastanesine kavuşmuş olacaksın. Böylece huzurunun bir bölüğü gerçekleşmiş olacak. Bütün sıkıntılarım sanatçı-hekim ikiliğinden doğuyor. Şimdi Ankara'da tiyatrolar perdelerini açıyor. Gözüm o kadar alışmış ki, Orhan Asena adı altında bir oyun arıyorum, bulvarları dolduran afişlerde. Bu yıl, yerli oyun bakımından tiyatrolar oldukça dolgun. Geçen yılın en güzel başarısı Haldun Taner'in "Keşanlı Ali Destanı" oldu. Bu Türk oyun biçiminden yararlanan -toplumsal yergiyi- temel alan ve Türk opereti geleneğine dayalı güzel bir oyundu. Gılgamış sergisi üzerine yazdıklarını okudum. Orhan, burada da ayırd ettiğim bir kusurun - kusur denebilirse buna- var senin, başkalarının yargısına çok değer veriyorsun. Otuz yıla varan yazarlık hayatımda ben, kimin ne dediğine pek önem vermedim: yapabileceğim, yapmak istediğim şeyi yaptım. Bir az gelişmiş toplumda, onun bunun yetersiz -çoğu kez bilgisiz ve dayanaksız- yargılarına hiç aldırmadım. Bir az gelişmiş toplumun sanat eserleri karşısında eleştiri ve yargı gücü de az gelişmiş oluyor: tozdan, dumandan ve -manevi eresiondan- gerçek ölçüler kayıp gidiyor.
Bu yıl, Tahsin Saraç'ın "Günümüz Fransız Şiiri" kitabı, Türk Dil Kurumu "Çeviri Ödülü"nü kazandı. Bundan Türk Kültür Derneklerinde attığımız adımın güzelliğini ve yararını anla. "Pusuda", bütün Türkiye'de oynanıyor. Yalan ve Ocak öyle... Ama ne oldu, -az gelişmiş toplumun ürettiği o yetersizler kadrosu- işlerimize ve yaptıklarımıza engel oldular. Peki kendileri bir şey yapabildiler mi? Neden ki, yetersizdiler ve bizimle temel anlaşmazlıkları bundan doğuyordu.
Basılı Eğitim Malzemeleri Hazırlama Merkezi'nden iki ay önce kadar ben de ayrıldım. Şimdi kitap verirlerse yazacağım. Her şey - her yer, az gelişmiş bir ülkede yetersizlerin, sığların eline geçiyor. Bir kurumu hızla bir (yemlik) haline getirmenin yolunu buluyoruz. Bunların dışında soyut diye beğenmediğimiz halk yönetimi ortamında Türkiye hızla uyanıyor: güzel bir demokrasi savaşı. Türkiye'nin geleceğine umutlarla, iyimserlikle bakıyorum. Düşüncenin uyandığı her yerde, umut ve yapıcılık da boy atar.
Gözlerinden sevgiyle öperim.
KİŞİSEL (ÖZEL) MEKTUP ÖRNEĞİ
Knokke-Le Zoute, 30 Ağustos 1974, Cuma
Sevgili Huriye, Selma, Ayşe,
Saat öğleden sonra dördü çeyrek geçiyor. Evvelki gün öğle üstü Brüksel'e gelmiştik. Binbir telâş içinde, sora soruştura gideceğimiz yeri öğrendik. Valizleri hava alanında emanetçiye bırakmıştık, orta halli bir lokantada 200 franga bir kap yemekle iki bardak bira içerek gene havaalanına döndük trenle. Bavulları alıp tekrar Brüksel. Oradan başka trene binip Knokke-Le Zoute denilen yere geldik. Bize ayrılan oteli bulduk. Ayrı odalara yerleştik. Gece dokuz buçuğa geliyordu. Sokakları tarayıp lokanta vitrinlerindeki yemek fiyat listelerine bakarak, en ehvenini seçip karnımızı doyurduk.
Dün öğleden sonra Bienal Sekreterliğini bulduk. Geldiğimizi bildirdik, 500 frankımızı alıp bize birer dosya verdiler. İçinde katılanların listesi, hangi otellere dağıtıldıkları ve başka şeyler. Her milletten şöyle böyle dört yüz kişi. Gece, saat sekizde büyük bir salonda büfe vardı. Yakalarımızda adımızı, milletimizi belirten küçük plakalar, ellerimizde davetiyeler girdik içeri. Dörder kişilik masalardan birine çöktük. Masadaki öteki iki kişi Japon idi. Gece öyle geçti.
Şiir toplantıları bu sabah onda başladı. Açış konuşmaları saat 12:00'ye kadar sürdü. Saat 3'te tekrar toplanılmak üzere öğlen tatili yapıldı. Konuşmalar Fransızca. Ben hep Avusturya heyetine bakındım, gece bulamamıştım kimseyi, öğle üzeri yakalara baka baka, on sene kadar önce birkaç şiirini çevirip Türk Dili dergisinde bastırdığım Ernst Jandl'ı yakaladım, iki de arkadaşı vardı. Tanıttım kendimi. Meğer onlar da Fransızca bilmezlermiş. Bunu öğrenince içim rahat etti.
Yol çok uzun, Beşiktaş-Ortaköy yolundan uzun. Tahsin'le döndük otele, ne verdilerse yedik çekildik odalara. Üçteki toplantıya dörtte katılırız diyorduk. Şimdi saat beşe geliyor. Vazgeçtik.
Şurda cumartesi, pazar, pazartesi, iç gün kaldı. O da geçer. 4 Eylül çarşamba günü Brüksel'den İstanbul'a uçacağız herhalde. Belçika müthiş pahalı. Tahsin'le vitrinlere bakıyoruz hep. Tahsin mukayeseler yapıyor. Fransa'dan sonra en pahalı yeriymiş Avrupa'nın. 3170 franktan 1200 frank kaldı üç gün içinde. Ortada alınmış birşey yok. Gideriz, ederiz, Paris, Londra deyip duruyorduk. Şimdi arpacı kumrusu gibi düşünüyoruz. Tahsin önce şöyle şöyle diyor, sonunda benim dediğime geliyor, düşünmeye başlıyor. Hiç değilse ben her gece gömlek yıkıyorum, Tahsin onu bile yapmıyor. Hasılı boşa koyuyoruz dolmuyor, doluya koyuyoruz almıyor.
Dur bakalım!..
Gene yazarım.
Kimseye kart gönderemedim, üşeniyorum, içimden gelmiyor.
Gene yazarım.
Kimseye kart gönderemedim, üşeniyorum, içimden gelmiyor.
Her şey önce iç rahatlığına bağlı. Siz benim için Beşiktaş'a kapanmayın, benim ne zaman döneceğim belli değil. Kumburgaz'da da bulurum sizi.
Gene yazarım. Gün ola, hayrola! Gözlerinizden öperim.
Gene yazarım. Gün ola, hayrola! Gözlerinizden öperim.
B. Necatigil
YAZINSAL VE DÜŞÜNSEL MEKTUP ÖRNEĞİ
Herhangi bir düşüncenin, duyuşun belirli bir kişiye değil, belirli bir okur kitlesine ya da tüm insanlara ulaşması için mektup şeklinde kaleme alınmasıdır. Bazan bir gazetede ya da dergide yayınlanabilir(Örnek: Nurullah Ataç, Okuruma Mektuplar) bazan da toplumsal, düşünsel, sanatsal nitelikli mektuplar bir kitap halinde toplanabilir(Örnek Descartes- Ahlak Üzerine Mektuplar).
Örnek metin: Descartes, Ahlak Üzerine Mektuplar, (Çev. Mehmet Karasan), İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1992: 53-54, 62.
Descartes, Ahlâk üzerine Mektuplar, (Çeviren Mehmet Karasan), İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1992, sf.53-54, 620
Prenses Elisabeth'e
Prenses Elisabeth'e
Egmond, 6 ekim 1645 Madam,
Bazen şöyle bir şüpheye düştüğüm oluyor: elimizde bulunan nimetleri olduğundan daha büyük ve daha değerli hayal ederek, elimizde bulunmayan nimetleri de bilmeyerek veya gözden geçirmek için üzerinde durmayarak, memnun ve neşeli olmak mı yoksa her ikisinin de gerçek değerini tanımak için, fazla bilgili ve düşünceli olarak, kederli olmak mı daha iyidir? Üstün iyinin neşe olduğuna inansaydım ne pahasına olursa olsun, neşeli olmaya çalışmak gerektiğinden şüphe etmezdim ve can sıkıntısını şarapta boğan yahut tütünle uyuşturanların kabalığını doğrulardım. Fakat fazileti işlemekten yahut da (aynı şey olan) elde edilmesi irademize bağlı bulunan bütün nimetlere sahip olmaktan ibaret olan üstüm iyi ile, bu nimetleri elde etmeden sonra gelen memnunluğu birbirinden ayırıyorum. Bundan ötürü, zararımıza da olsa, hakikati bilmenin, bilmemekten daha büyük bir olgunluk olduğunu göz önüne alarak, az neşeli fakat çok bilgili o1manın daha iyi olduğunu kabul ediyorum: Böylece ruhumuzun en memnun olduğu an, en neşeli olduğumuz zaman değildir; tersine büyük neşeler genel olarak donuk ve ciddidir, kahkahalı neşelerse, ufak ve geçicidir: Bunun için boş, hayaller peşinde koşarak yanılmaya düşmeyi asla doğru bulmam; zira bundan gelen bütün zevk ancak ruhun dışına dokunabilir, halbuki içi, yalancılıklarını görerek, acı duyar. Ruhumuz durmaksızın başka şeylerle uğraşırken, bunun farkına varmayabilir, fakat o zaman da adı geçen saadete kavuşamaz, çünkü saadet hareketimize -bağlıdır, halbuki böyle bir hal ancak talihten gelebilir..
Fakat, bazıları bizi memnun olmaya götüren, bazıları da tersine, memnun olmaktan alıkoyan aynı derecede doğru, birçok düşüncelerle karşılaşmak imkanı olduğu yerde, bana öyle geliyor ki, tedbir daha çok memnunluk verenleri kabul etmemizi emrediyor; hatta dünyadaki şeylerin hemen hepsine iyi veya kötü görünen bir yandan bakmak mümkün olduğuna göre, herhangi bir şeyde maharetimizi göstermek gerekiyorsa; o da onlara, bilhassa en çok lehimizde görünen seviyeden bakmayı bilmektir, sanırım, elverir ki bunu aldanmadan yapalım.
... İnsanın kendinden çok başka insanlara iyilik etmesi daha yüksek ve daha şerefli bir şey olduğuna göre, buna en fazla meyledenler ve sahip oldukları nimetlerden en az bahsedenler, gene en yüksek ruhlardır. Ancak zayıf ve alçak ruhlardır ki kendilerine gerektiğinden fazla değer verir, ve üç damla su ile ağzına kadar dolan vazolara benzerler. Altesinizin bunlardan olmadığını biliyorum, bu alçak ruhları ancak, kendileri için bir menfaat göstererek, başkaları için zahmete teşvik etmek mümkün olduğu halde, Altesinizin menfaati için, kendilerine, ancak kendisini ihmal ettiği takdirde, sevdiklerine uzun zaman faydalı olamayacağını göstermek; ve sağlığıma bakmasını yalvarmak gerektir. Benim de yaptığım budur.
DESCARTES
RESMİ MEKTUPLAR, İŞ MEKTUP ÖRNEKLERİ
Bir talebi ya da siparişi bildirmek, bir soruna açıklık getirmek, iş başvurusunda bulunmak, bir üst makama belirli bir durumla ilgili bilgi iletmek vb. amaçlarla kişiler ile kişiler, kişiler ile kurumlar ya da kurumlar ile kurumlar arasında yapılan yazışmalardır.
Özellikleri:
-Kuruma ya da kişiye yönelik hitapla başlanmalıdır.
-Ad, adres, tarih belirtilmelidir.
-Açık, temiz, düzgün bir Türkçe’yle kaleme alınmalıdır.
-Amaç açıkça belirlenmelidir.
-Birden fazla sorun söz konusuysa maddeler ya da paragraflar halinde belirtilmelidir.
-Saygılı, ciddi bir dil ve üslup kullanılmalıdır.
-Mektup bir kurum tarafından yazılıyorsa, kurumun antetli kâğıdı ve zarfı kullanılmalıdır.
-Daha önce yazılmış bir mektuba karşılık olarak yazılıyorsa, “ilgi” başlığı altında hangi tarih ve hangi sayılı, hangi konuyla ilgili yazıya karşılık olduğu belirtilmelidir.
-Sorun, durum ya da dilek açıkça ve kısa cümlelerle belirtilmelidir.
-Sonuç cümlesinde makamlar arasındaki hiyerarşik düzene dikkat edilmelidir. Üst makam alt makama yazıyorsa ya da makamlar arasında denklik varsa “rica ederim”, alt makam üst makama yazıyorsa “saygılarımla arz ederim” ifadesiyle cümle tamamlanmalıdır(“...durumu bilgilerinize saygılarımla arz ederim”, “... gereğini saygılarımla arz ederim” gibi).
-Kurumdan kişiye ya da kuruma yazılıyorsa kurumun en üst makamı tarafından, kişiden kişiye yazılıyorsa yazan tarafından imzalanmalıdır.
-Ek belgeler mektubun sonunda “Ekler” başlığı altında ve maddeler halinde belirtilmelidir.
-Bilgisayarla ya da daktiloyla yazılmalıdır.
-Çizgisiz beyaz kâğıt kullanılmalıdır.
-Yazım ve noktalama kurallarına uyulmalıdır.
Örnek metin: Atatürk ile İsmet İnönü arasında İkinci İnönü Meydan Savaşı hakkındaki yazışma, Türk Dili Dergisi, Mektup Özel Sayısı, 274, Temmuz 1974: 14-15.
Metristepeden
1.4.1921
1.4.1921
Saat 6,30 sonrada Metristepeden gördüğüm durum: Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri direnen ve artçı olduğu sanılan bir düşman birliği sağ kanat grubunun saldırısı üzerine, dağınık olarak çekiliyor. Yakından kovalanıyor. Hamidiye yönünde karşılaşma ve çatışma yok. Bozüyük yanıyor. Düşman, binlerce ölüleriyle doldurduğu savaş alanını silâhlarımıza bırakmıştır.
Batı Cephesi Komutanı
İsmet
Ankara
1.4.1921
İsmet
Ankara
1.4.1921
İnönü Savaş Meydanında Metristepede Batı Cephesi Komutanı ve Genelkurmay Başkanı İsmet Paşa'ya,
Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü Meydan Savaşlarında yüklendiğiniz görev kadar ağır bir görev yüklenmiş komutanlar pek azdır. Ulusumuzun bağımsızlığı ve varlığı, çok üstün yönetiminiz altında şerefle görevlerini yapan komuta ve silâh arkadaşlarınızın duyarlığına ve yurtseverliği-ne büyük güvenle dayanıyordu. Siz orada yalnız düşmanı değil, ulusun ters alınyazısını da yendiniz. Düşman çizmesi altındaki karayazılı topraklarımızla birlikte bütün yurt bugün, en kıyıda köşede kalmış yerlerine dek utkunuzu kutluyor. Düşmanın yurdumuzda sonsuz yayılma isteği, dayancınızın ve yurtseverliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak paramparça oldu.
Adınızı tarihin övünç yazıtları arasına geçiren ve bütün ulusta size karşı sonsuz bir saygı ve bağlılık duygusu uyandıran büyük savaşınızı ve utkunuzu kutlarken, üstünde durduğunuz tepenin, size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir şeref alanı gösterdiği kadar, ulusumuz ve kendiniz için yükseliş parıltılarıyla dolu bir geleceğin çevrenini de gösterdiğini söylemek isterim.
Büyük Millet Meclisi BaşkanıMustafa Kemal
SİPARİŞ MEKTUBU ÖRNEĞİ
Örnek:
25.5. 2000 Kardeş Yayınevi, Ankara İlgi: 19.09.2005 tarihli yazınız. Yayıneviniz tarafından yayınlanmış olan Çocuklara En Güzel Türk Masalları adlı kitabınızdan okul kitaplığımız için beş adet gönderilmesini rica ederim. Saygılarımla. (İmza) Murat AKINCI Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu Türkçe Öğretmeni Ek: Söz konusu kitabın beş adedinin bedeli olan -25.000.000TL’nın yayıneviniz adına açılmış olan hesaba yatırıldığına dair makbuz. |
ZARF YAZIMI
Gönderenin adı ve soyadı Pul Açık adresi Sayın: Alıcının adı ve soyadı Açık adresi Posta kodu Semt/Kent (Ülke) |
-Alıcının adresi zarfın ortasına yazılmalıdır.
-Gönderenin adı ve adresi zarfın sol üst köşesine yazılmalıdır.
-Tam ve açık adres yazılmalıdır.
-Büyük harflerle ve okunaklı yazılmalıdır.
-Alıcı adresinin posta kodu belirtilmelidir.
-Özellikle yurtdışına gönderilen mektuplarda posta pullarının ülkeyi temsil edici bir değer olduğu unutulmamalı ve posta pulu kullanılması yeğlenmelidir.
Pul Yonca Aslan 1775/5.Sokak No: 56/4 Pul Karşıyaka/İZMİR Sayın Deniz ASLAN Hale Sokağı Güzelgünler Apt. No: 23/8 06570 Anıttepe/ANKARA |
DİLEKÇE (OSM. ARZ-I HAL) ÖRNEĞİ
Bir dilek ya da şikâyeti ilgili makama iletmek amacıyla resmi kuruluşlara yazılan kısa mektup.
Özellikleri:
- Sorun hangi kurumu ilgilendiriyorsa ona hitap edilerek başlanmalıdır.
- Yer ve tarih belirtilmelidir.
-Çizgisiz beyaz kâğıt kullanılmalıdır. Kâğıdın arka yüzüne geçilmemeli, çok gerekliyse ikinci kâğıt kullanılmalıdır.
- Bilgisayarla ya da daktiloyla yazılmalı; el yazısı kullanılması halinde yazının kitap harfleriyle, açık, okunaklı olmasına özen gösterilmelidir.
- Ciddi, resmi, saygılı bir dil ve üslup kullanılmalıdır.
- Nesnel olunmalıdır.
- Sorun/durum ya da dilek kısa ve açık olarak ifade edilmelidir. Gereksiz ayrıntılara ve kişiselliğe yer verilmemelidir.
- İstenen şey yasalara uygun olmalı; yasal çerçeve kesinlikle aşılmamalıdır. Bir şikâyet söz konusuysa sorun mutlaka belgelere ve tanıklara dayandırılarak açıklanmalıdır.
- Dalkavukluğa ve yalvarmacılığa asla yer verilmemelidir.
- Hiyerarşik düzene dikkat edilmelidir.
- Bir konuda üst makamın bilgilendirilmesi amaçlanmışsa "....durumu bilgilerinize saygılarımla arz ederim",
üst makamın bir sorunu çözmesi, bir işlemi başlatması isteniyorsa "gereğini saygılarımla arz ederim",
yapılacak bir işlem için izin isteniyorsa "izninizi saygılarımla arz ederim"
gibi saygı ifadeleriyle son bulmalıdır.
üst makamın bir sorunu çözmesi, bir işlemi başlatması isteniyorsa "gereğini saygılarımla arz ederim",
yapılacak bir işlem için izin isteniyorsa "izninizi saygılarımla arz ederim"
gibi saygı ifadeleriyle son bulmalıdır.
- Doğru, düzgün, özenli ve temiz bir Türkçeyle yazılmalıdır.
- Yazım ve noktalama kurallarına dikkat edilmelidir.
- Mutlaka imzalanmalıdır.
- Dilekçe sahibi adını ve açık adresini belirtmelidir.
- Dilekçeye eklenecek ek belgeler yazının sonunda "ekler" başlığı altında maddeler halinde sıralanmalıdır.
Biçim:
Hitap edilen makam, KENT Sorunun, durumun ya da dileğin ifade edildiği paragraflar (İmza) Tarih Ad- Soyad Ekler: Adres: |
Örnek:
Sanat Tarihi Bölümü Başkanlığı'na ANKARA Bölümünüz 9346789 no'lu öğrencisiyim. 1999-2000 ders yılı güz döneminde alarak F2 notuyla kaldığım SANT 237 kodlu XX.Yüzyıl Sanatı adlı dersi bu yıl tekrar almam gerekmektedir. Devam zorunluluğunu daha önce yerine getirdiğimden, 2000-2001 ders yılı güz döneminde bu derse ait devam zorunluluğumun kaldırılması için gereğini saygılarımla arz ederim. (İmza) 12.10.2000 Arzu YILDIRIM 9346789 Ek: 1999-2000 ders yılı güz dönemine ait karne örneği. |
DAVETİYE ÖRNEKLERİ
Toplantı, düğün, açılış gibi tören ve etkinliklere katılması arzu edilen kişilere çağrı amacıyla yazılan çok kısa mektuplardır.
Özellikleri:
- Çok kısa ve açık olmalıdır.
- Kişinin ne tür bir toplantıya davet edildiği açıklanmalıdır.
- Toplantının yeri (adresiyle), zamanı, süresi mutlaka bildirilmelidir.
- Saygılı ve nazik bir dil ve üslupla yazılmalıdır.
- Davetiyeler, o toplantı için özel hazırlanmış kart ve zarflara basılmış olarak iletilir. Kimi kişisel davetler için -çok özel durumlarda- el yazısıyla da kaleme alınmalıdır. O durumda açık, özenli bir el yazısıyla, çizgisiz beyaz kâğıda yazılmalı, özenle zarflanmalıdır.
- Davet eden kişi veya kurumun adı mutlaka belirtilmelidir.
- Gerekirse toplantının içeriği "Gündem" başlığı altında bildirilmelidir.
- Gerekirse "LCV" (Lütfen Cevap Veriniz) notuyla birlikte bir telefon numarası eklenmelidir. Davetiyeyi alan kişi bu notu gördüğü takdirde verilen telefon numarasını mutlaka aramalı ve toplantıya katılıp katılamayacağını bildirmelidir. Bu, çok önemli bir nezaket kuralıdır.
- Doğru, açık, temiz ve düzgün bir Türkçe kullanılmasına özen gösterilmelidir.
- Yazım ve noktalama kurallarına titizlikle uyulmalıdır.
Örnek: TDK tarafından düzenlenen konferans davetiyesi
ATATÜRK KÜLTÜR-DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK DİL KURUMU BAŞKANI Prof. Dr. Ahmet B. ERCİLASUN Kurumumuz aslî üyesi Doç. Dr. Nejat BİRİNCİ’nin vereceği “Millî Mücadele Dönemi Şiiri” adlı konferansa şeref vermenizi diler. Tarih : 01 Şubat 1996, Saat : 14.30 Yer : Türk Dil Kurumu Konferans Salonu Atatürk Bulvarı, 277 Kavaklıdere/ANKARA |
KUTLAMA (TEBRİK) ÖRNEĞİ
Düğün, yaşgünü, yılbaşı, bayram, doğum, mezuniyet gibi mutlu günler için çoğunlukla kartlara yazılan kısa mektuplardır.
Özellikleri:
- Kısa ve içtendir.
- Kutlanan kişi ile kutlayan kişi arasındaki yakınlık derecesine göre içeriği değişebilir. Yine kişiler arasındaki yakınlığa bağlı olarak kalıplaşmış ifadelerden kaçınılmalı, sevicin ve kutlamanın içtenliği hissettirilmelidir.
- Kişiler arasındaki ilişkiye bağlı bir hitap ile başlanmalıdır.
- Yer ve tarih belirtilmelidir.
- İmzalanmalıdır.
- Doğru, temiz, akıcı bir Türkçeyle yazılmalıdır.
- Yazım ve noktalama kurallarına özen gösterilmelidir.
Örnek:
15.4.2004/Ankara Biricik Kardeşim, Üniversiteyi, üstelik de istediğin bölümü kazandığını öğrenmek beni ne kadar sevindirdi, bilemezsin. Bir ağabey olarak, seninle gurur duyuyorum. Başarının ve mutluluğunu yaşam boyu sürmesini dilerim. Gözlerinden ve yanaklarından özlemle öpüyor, tekrar tekrar kutluyorum. Sevgilerimle. (İmza) Murat AKINCI |
26.9.2000/Ankara Hamza Yerlikaya, XXVII. Yaz Olimpiyatları'nda ikinci kez olimpiyat şampiyonu olarak elde ettiğin büyük başarıdan dolayı seni kutluyor, gözlerinden öpüyorum. (İmza) Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder