Menü

ADS

29 Ekim 2010 Cuma

Savaş yaşama hakkını nasıl tehdit eder?

Savaş yaşama hakkını nasıl tehdit eder,Savaşların insanların en temel hakkı olan yaşama hakkını elinden alması,savaşın yaşama hakkını tehdit etmesi,Savaş İnsanların Yaşama Hakkını Elinden Alır,''Savaş İnsanların Yaşama Hakkını Elinden Alır'' sözünü açıklarmısınız,savaşın yaşama hakkını tehdit ettiğine insananların dikkatini çekmek için poster,savaşın yaşama hakkınmı tehdit ettiğine dair söz yaz,savaşın hayata etkileri nelerdir,Savaşın yaşama hakkını tehtit ettiğine,insanların dikkatini çekmek için poster,Savaşın yaşama hakkını tehtit ettiğine,insanların dikkatini çekmek için afiş,savaşın insan haklarını nasıl etkideğine dair poster,Savaş yaşama hakkını tehtit ettiğini insanların ilgisini çekmek için ne yapabiliriz


Savasın Yasama Hakkını Tehdit Etmesi ;


Hepimizin bildiği gibi, ülkeler arası birçok savaş meydana geliyor. Bunun sebebi sadece petrol,toprak v.b fakat bu gibi sorunlar konusarak çözülemez mi ?
Tabii ki çözülür , fakat bu olayları konusarak çözmek yerine savaşarak çözmek herkese daha uygun geliyor. Peki O savaş esnasında kaç milyon insan ölüyor ?
Kaç milyon çocuk , erkek , bayan ölüyor ? Günümüzde ''Savaş'' kavramı bir çok kişi tarafından futbol maçı olarak görülüyor. Skorlar ise öldürdükleri insanlar oluyor. Ne kadar acı bir durum ! Savaş zorbaların acımasızca ve zalimce kullandığı bir araçtır. Sadece bir kaç litre petrol için binlerce hatta milyonlarca masum insan ölüyor. Savaşın olduğu bir yerde kim olmak ister ? Genel olarak herkes ''Kimse istemez'' diyecektir çünkü orada belirli bir mutluluk yoktur. Mutsuz olduğunuz bir yerde durmak ister misiniz ? Savaş , oldukca acımasız bir araçtır ve bu gereksiz araç o bölgede yaşayan bütün insanların yaşama hakkını tehdit ediyor. Savaş ortamında iseniz , emin olun bu savaştan sizlerde etkilenirsiniz . Savaşın olduğu yerde yaşama hakkının olması gerçekleşen savaşlara göre çok küçük bir orandır. Savaşların Tek Sorunu ihtiyaçlardan mı çıkıyor. Bazen de siyasi , ekonomik , ve tarihsel bakımdan daha gelişmiş ülkeleri devirmek için kullanılan bu acımasız araç (savaş) tercih ediliyor. Bunu Unutmayalım Kavgayla , Savaşla , Küfürle , Kırıcı Sözle (v.b) ile hiç bir yere varılmaz. Bu gibi sorunları çözmek için konuşmak , tartışmak , eleştirmek gerekir.


bu cevap yeterli midir bilmyiorum fakat benim katkim bukadar simdilik..

Savaş, insanların yaşama hakkını elinden almaya kadar ileri boyutlara varır.

Nice insanlar ölür, niceleri sakat kalır, evsiz barksız kalır, ailesini kaybeder, sevdiklerinden uzak kalır vs vs.

İnsan yaşamı üzerinde ki tehditlerini saymakla bitiremeyiz herhalde. Televizyonu açıp ana haber bültenlerini 1-2 gün izleyin. Savaş halindeki ülkeler, savaş sonrası ülkelerin durumları ile ilgili haberleri takip edin böylece cevabı siz de bulacaksınız.

Savaş ekonomik düzeni alt üst eder. Bu da bölge insanlarını doğrudan etkiler. İnsanlar aç susu kalır. İlaç sıkıntısı baş gösterir. Hastalar ilaç hatta hastane bulamaz. Aç kalırlar vs. vs.


Savaşın insan sağlığı üzerindeki tehdidi yalnızca savaş sırasında görülmüyor. Amerika'da askeri atıklar yüzünden, askeri tesislere yakın yerleşim yerlerinde yaşayanlarda kanser vakası giderek artıyor.
Asker ve Savaş Karşıtı Komitesi'nin (COMD) web sitesinde yer alan bir rapora göre, bu yerleşim yerlerinde doğan çocukların % 100'ü savaş kirliliğine maruz kalarak dünyaya geliyor. Bu sanayi bölgesindeki yetişkinlerin %90'ı, çocuklarınsa %80'i buna bağlı sinir sistemi, solunum yolları hastalıklarına sahipler. Kısacası savaşın doğrudan etkisinin asla görülmediği Amerika'da savaş endüstrisinin doğurduğu sonuçlar, savaşın etkisini nesiller boyu taşıyan savaş mağduru toplumları nasıl etkileyebildiğini göstermeye yarıyor.
Savaşın yol açtığı hastalıklar
Kanser: Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombasından sonra yakın tarihin en yakın savaşlarından Körfez Savaşı'nın olumsuz sonuçları, son beş yılda etkisini göstermeye başladı. Son bir kaç yıldır 12-13 yaşında meme kanserine yakalanan Iraklı çocukların sayısı giderek artıyor. Iraklı çocuklarda yaygın olarak görülen bir diğer kanser türü ise lösemi.
Uzmanlık alanı �radyasyon ile kanser arasındaki ilişki� olan Boston Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü Profesörlerinden Dr. Richard Clapp, 1995 yılında yayımladığı raporda savaştan sonra tiroid kanseri riskinin 2.5, testis kanserinin 2.2, beyin tümörünün 1.5, meme kanserinin görülme olasılığınınsa 1.3 kat arttığını belirtti.
Bağışıklık sistemi hastalıkları: Savaşın ve savaş artıklarının verdiği zarar yalnızca kanser türlerinin çoğalmasıyla sınırlı değil. Zira savaş sonrası doğan çocukların bağışıklık sistemi son derece zayıf olduğundan, buna bağlı hastalıklar da savaş mağduru çocuklarda bolca görülüyor. Hava, su ve yiyeceklerdeki atıklar anne karnından bebeğe geçip, anne ve babadaki pasif etkiyi aktif hale getirebiliyor. Yani anne ve babası sağlıklı olan bir çocuk, savaşa maruz kalan bir anne babadan dünyaya geldiği için savaşın ağır yükünü çekmek zorunda kalabiliyor.
Solunum yolu hastalıkları: Çeşitli kimyasal silahların ya da patlayıcıların yapımında kullanılan kimyasal maddeler, atıklar solunum sistemini etkiliyor. Bronşit va astım hastası çocukların oranı bir hayli fazla. Ayrıca doğrudan savaşa maruz kalan çocukların nefes borusu ve ciğerlerinde kimyasal maddelerin yol açtığı ciddi yaralar gözleniyor.
Dermatolojik problemler: Savaşın insan sağlığındaki olumsuz etkilerinden biri de cilt yüzeyinde baş gösteriyor. Savaş sırasında kullanılan kimyasal maddeler, cilt yüzeyinde ciddi yaralanmalara yol açıyor. Uzun süreli bir tedavi gerektiren yaralanmalar, savaş döneminde hijyenik bir ortamın olmaması sebebiyle diğer mikrobik hastalıklara davetiye çıkarıyor.
Sıcak savaş kadar savaş sendromu da halk sağlığını tehdit ediyor. Özellikle piskolojik yönden insanları olumsuz etkileyen savaş sendromu sebebiyle Baş ağrısı Tansiyon Bulantı Kalp çarpıntısı görülmeye başlıyor.
Savaşta kadın ve çocuk olmak...
Göç ve cinsel şiddet
Savaşın psikolojik boyutu
Savaşın toplumsal yaşamdaki etkileri



SAVAŞIN YAŞAMA HAKKINI TEHDİT ETMESİ;
Hepimizin bildiği gibi, ülkeler arası birçok savaş meydana geliyor. Bunun sebebi sadece petrol,toprak v.b fakat bu gibi sorunlar konusarak çözülemez mi ?
Tabii ki çözülür , fakat bu olayları konusarak çözmek yerine savaşarak çözmek herkese daha uygun geliyor. Peki O savaş esnasında kaç milyon insan ölüyor ?
Kaç milyon çocuk ,erkek bayan ölüyor ? Günümüzde ''Savaş'' kavramı bir çok kişi tarafından futbol maçı olarak görülüyor. Skorlar ise öldürdükleri insanlar oluyor. Ne kadar acı bir durum ! Savaş zorbaların acımasızca ve zalimce kullandığı bir araçtır. Sadece bir kaç litre petrol için binlerce hatta milyonlarca masum insan ölüyor. Savaşın olduğu bir yerde kim olmak ister ? Genel olarak herkes ''Kimse istemez'' diyecektir çünkü orada belirli bir mutluluk yoktur. Mutsuz olduğunuz bir yerde durmak ister misiniz ? Savaş oldukca acımasız bir araçtır ve bu gereksiz araç o bölgede yaşayan bütün insanların yaşama hakkını tehdit ediyor. Savaş ortamında iseniz , emin olun bu savaştan sizlerde etkilenirsiniz . Savaşın olduğu yerde yaşama hakkının olması gerçekleşen savaşlara göre çok küçük bir orandır. Savaşların Tek Sorunu ihtiyaçlardan mı çıkıyor. Bazen de siyasi ekonomik ve tarihsel bakımdan daha gelişmiş ülkeleri devirmek için kullanılan bu acımasız araç (savaş) tercih ediliyor. Bunu Unutmayalım Kavgayla , Savaşla , Küfürle , Kırıcı Sözle (v.b) ile hiç bir yere varılmaz. Bu gibi sorunları çözmek için konuşmak tartışmak eleştirmek gerekir.
Yaşama Hakkı, kişinin fiziksel varlığının sürdürebilmesinin güvencesini oluşturan insan hakkıdır. 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinde herkesin yaşama hakkının yasayla korunacağı, yasanın ölüm cezasını öngördüğü bir suçtan dolayı mahkemece verilmiş bir cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimsenin kasten öldürülemeyeceği belirtilmiştir.
İnsanın sağlıklı olarak doğması, bedensel bütünlüğünü psikolojik-entelektüel gelişim olanaklarına sahip olarak sürdürebilmesi, insan olarak varlığının -tüzesel kişilik yanı ile birlikte- doğa yasalarının zorunluluğundan başka hiçbir dünyevi bağ, önlem, zor yaptırım ile sınırlanmaması, etkilenmemesi, zarara uğratılmaması, yok edilmemesidir. Kısaca yaşama hakkı, ‘insanın öldürülmezliği’ hakkıdır. Kişinin beden bütünlüğünün doğal ölümüne kadar korunmasına da ‘yaşam hakkı’ denilmektedir. Devlet yetkesinin, toplumumuz bireylerinin, ‘yaşama hakkı’konusunda bugüne kadar yüzeysel de olsa bilgisi ve bilinçliliğinin olması, bu anlayış düzeyine ulaşması sağlanamamıştır.
Savaş, yukarıda tanımı yapılan, insanların yaşama haklarına, varlıklarını sürdürebilme güvencelerine tamamen ayrı ve aykırı bir durumdur. Hangi sebeple olursa olsun savaşlar masum insanların ölmesi ve öldürülmesi, yaşama haklarının ellerinden alınması demektir. Bir ülke veya bölgede çıkacak bir savaş, o bölge veya ülke insanlarının her an ölme ve öldürülme tehdit ve tehlikesi altında olmaları sonucunu doğuracaktır.
Felsefecilerin, tarihçilerin ve bilim adamlarının deyimiyle, savaşlar kaynakları ele geçirmek için gündeme getiriliyor ve savaş öncesinde basın aracılığıyla manüplasyon yapılarak, insanlar acı günlere hazırlanıp, gerçekleşebilecek saldırıların sahibinin de haklı gösterilmesi için çalışılıyor. SAVAŞIN DOĞASI VE TARİHÇESİ
Savaş nedir? Bir zorunluluk mudur? Tarih derslerinde okuduğumuz, filmlerde izlediğimiz, sıkça karşılaştığımız savaşlar, bugün sınırların değişmez olduğu söylenen bir ortamda neden yapılır? Tüm bu soruların cevabına yine yazılı kaynaklarda ulaşılıyor ve ilk savaşın Adem peygamberin oğulları Habil ile Kabil arasında başladığını görüyoruz.
Batı düşünce tarihinde savaşı evrene egemen bir güç olarak ilk kez dile getiren Herakleitos olmuş. Ona göre, savaş evrensel döngüyü sağlar ve olmazsa oluş durur. Savaş her şeyin kralı, babasıdır. Hegel ise savaşı tarihe özgü olarak görür. Darwin, savaşı canlılar dünyasında hayat savaşı ya da varolma savaşı olarak ele alır. Darwin, varolma savaşı genel terimini, “Birbiriyle iç içe olan bu anlamlarda kolaylık olsun diye kullanıyorum. İnsan, bitki ya da hayvan olsun savaş, varlığı sürdürme adına yapılır. Çünkü, doğadaki denge ve ölçü savaşla sağlanmaktadır. Böyle olmasaydı doğadaki bir canlı geometrik çoğalım prensibine dayanarak tüm doğaya hakim olurdu. Savaş, canlı doğada türün ve bireyin varlığını koruyup, sürdürmesi amacıyla vardır. Bu bağlamda artık yaşama ve varolma savaşı söz konusudur. Yaşama savaşı aynı türün bireyleri arasında, ayrı türlerin bireyleri arasında ve doğaya karşı yapılmaktadır. Yaşama savaşı, birlikte varolmak için vardır. Yaşama savaşı, en uygun en yetkin olanların kalmasını sağladığı için canlı doğadaki gelişme için vardır. Yaşama savaşı, bazı türlerin ortadan kalkmasına sebep olsa da bütün açıdan baktığımızda olumludur, yararlıdır” der.
İLK TOPLUMLAR VE SAVAŞ
Tarihte, özellikle alt düzeylerdeki toplumlarda savaş ne merkezi olarak örgütlenebiliyor ne de değişmez şefler tarafından yönetilebiliyordu. Nispeten seyrek yapılıyordu. Çok insan öldürmeyi de amaçlamıyordu. Oysa, uygar dünyada savaşlar kurumsallaştırılmış, değişmez şeflerce üretilir ve örgütlenir hale gelmiş. D. Pilbeam, arasıra görülen düşmanlıklara karşın avcı bir toplumun önderleri arasında kaba güçten çok örnek olmanın oynadığı rolü veya savaşın bulunmadığını karşılıklı cömertlik ile işbirliğinin oynadığı ana rolü vurgulamaktadır. Yapılan araştırmalardan, ilkel toplumlarda çatışmalardan bahsedilip, savaşın olmadığı anlaşılıyor ve savaşın bazı özellikleri şekilleniyor. Savaşın bazı özellikleri, “İş bölümü ve işbirliğinin yüksek oluşu, sınıf sistemi ve bu sistemin yoğunluğu, grupların gruplarla veya fiziki çevre ile arasındaki dengenin kararlılığı” olarak ortaya çıkıyor.
SAVAŞ NEDİR?
Savaş, Yunan atasözüne göre, “Yok ettiğinden daha fazla kötü insan ortaya çıkardığı için berbattır”, Sokrates’e göre, “Kötüyü iyiye yeğlemek insan doğasında yoktur ve bir insan iki kötüden birini seçmeye zorlandığında, kimse azını seçmek varken çoğunu seçmeyecektir.” Büyük Larousse savaşı, “Uluslar veya aynı ülkelerdeki iki teşkilatın (iç savaş) arasında, başka bir yolla elde edemediği şeyi kuvvet zoruyla almak, istediklerini kabul ettirmek ve başkasının isteklerine boyun eğmemek amacıyla girişilen kuvvet denemesi” olarak tanımlar. Günümüz akademisyenleri de savaşın, politik ilişkilerin başka araçların desteği ile sürdürülmesinden başka bir şey olmadığına işaret eder. Akademisyenler, “Savaşlar insan öldürmek için değil, kaynakları, hammaddeleri ve pazarları ele geçirmek için, başka bir deyişle kar için yapılır. Kar eksenli bir iç politikanın dışa yansıması da kar amaçlı olacaktır. Savaş, politikanın bir parçası olmaktan kurtulamaz. Politika beyindir, savaş sadece bir alettir, yoksa tersi değil. Bu durum itibariyle savaşın hiçbir zaman öz yasaları olamaz, dilbilgisi, mantığı olamaz. Politika bugün de eline kalem yerine, ikna yerine silahları almıştır. Suçlanması gereken savaşın etkileri değil, politikacılardır” der.
DAKİKADA 1.9 MİLYON DOLAR ASKERİ HARCAMA
Bugün dünyada 2000 yılı verilerine göre, sadece bir dakikalık askeri harcamaya 1.9 milyon dolar ayrılıyor ve bu miktar harcanıyor. Yani herhangi bir yerde 2 saatlik zamanda 230 milyon dolar silahlanmaya gidiyor. Sadece yere döşeli mayınlardan haftada 800 kişi ölüyor. 2 saatlik zaman diliminde dünyanın değişik yerlerinde 10 insan patlayan mayınla ölüyor. Şimdiye kadar gerçekleşen savaşlarda dünyada milyarlarca insanın öldüğü biliniyor. Yine açıklamalara göre, savaş çığırtkanlığı yapılarak beyinler yönlendiriliyor. Yapılan manüplasyonlar, savaeşı haklı hale getiriyor. 2023 dergisinde yer alan bilgilere göre, parasal gücü elinde bulunduran ülkelerin manüplasyon yoluyla dünyaya hakim olmaya çalıştığına değinilirken, kişinin kendi iradesiyle bunlardan kurtulabileceğine, topyekun de ülkelerin idarecilerinin devreye girmesiyle yönlendirilemeyeceğine değiniliyor.
DÜNYANIN SAVAŞ RAPORLARI
- Dünyada 5 bin 600 yılda toplam 15 bin 500′ün üzerinde bölgesel ya da ulusal savaş yaşandı, 3.7 milyar insan öldü.
- 1. Dünya Savaşı’nda ölen her 100 kişiden 14′ü, 2. Dünya Savaşı’nda ölen her 100 kişiden 70′i, 1990′lardaki savaşlarda ölen 100 kişiden 90′ı sivildi.
- 1945-1992 yılları arasında gerçekleşen 149 savaşta 23 milyondan fazla insan öldü. Bunun yalnızca 3 milyonunu askerler oluşturdu. Bilinen o ki, savaşlarda genellikle 1 askerin ölümüne karşılık 1 sivil doğrudan, 14-15 sivilse açlık, susuzluk, bulaşıcı hastalıklar gibi nedenlerden ölmektedir.
- Birinci Dünya Savaşı 50 milyon kişinin ölmesine, 90 milyon kişinin de sakat kalmasına yol açtı.
- Son 10 yıldaki savaşlarda 2 milyon çocuk öldü. 6 milyon çocuk sakat kaldı. 12 milyon çocuk evsiz, 1 milyondan fazla çocuk anasız-babasız kaldı. 10 milyon çocuk psikolojik sarsıntı geçirdi ve on binlerce çocuk tecavüz ve işkenceye uğradı.
- Balkan savaşında Bosna’da 20 bin kadına tecavüz edildi.
- Körfez Savaşı’nda ABD müttefiki devletler, Irak-Kuveyt sınırına ve Basra kenti etrafına 1 milyon, Balkan Savaşları’nda da 64 ülkede 110 milyon patlamamış kara mayınının üzerine basacak insanları beklediği biliniyor.
- Dünyada bugün 500 bini bilim adamı olmak üzere 15 milyon kişi silah ve silah geliştirme endüstrisinde çalışıyor.
- ABD’de silahlanma ve savaş çılgınlığı artarak sürüyor. Bush, 2003 bütçesinde silahlanmaya 396.1 milyar dolar ayırmaya çalışıyor. Bu rakam ABD’nin potansiyel düşman gördüğü 7 ülkenin silahlanma harcamaları toplamına Rusya ve Çin’in harcamaları da eklendiğinde, toplam 117 milyar dolarla ABD’nin silahlanma harcamalarının ancak 3′te biri büyüklüğüne ulaşıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder