Menü

ADS

13 Aralık 2010 Pazartesi

Bir gazi ile yapılmış İngilizce röportaj

Bir gazi ile yapılmış İngilizce röportaj, bir gazi ile roportaj, gazi ile roportaj, gazi ile roportaj ingilizce, gazilerle roportaj, ingilizce roportaj


BAHSETTİĞİNİZ ŞEY ''BİR GAZİ ''DEĞİL.''GAZİ'' DİR.. YANİ ATATÜRK..
İşte Atatürk'ün bilinmeyen röportajı! - AntikPaylasim | Gelişen ve Güzelleşen Forum

İşte Atatürk'ün bilinmeyen röportajı!
Sayfa: (1/1)

Picallo™:


Atatürk'le 1923'te yapılan bir röportaj, o'nun şimdiye kadar hiç bilinmeyen görüşlerini ortaya koyuyor. İşte Atatürk'le yapılan röportajın tam metni...



Amerikan 'The Saturday Evening Post' Dergisi'nden Isaac F. Marcosson, Temmuz 1923'te Ankara'ya gelmiş, Mustafa Kemal Atatürk ve Latife Hanım ile bir röportaj yapmıştı. Çok az bilinen bu görüşmeyle Marcosson'un izlenimlerinden oluşan yazı sadece Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi'nin 1 Kasım 1984 tarihli birinci sayısında Prof. Ergun Özbudun'un Türkçe çevirisiyle yayımlandı. İşte 20 Ekim 1923 tarihli "Kemal Paşa" başlıklı röportajın tam metni ve Mustafa Kemal'in ağzından bugüne kadar belki de hiç okumadığınız açıklamalar!



Demir maskesi onun tabii yüzüydü



"O, insanlara ve meclislere hâkim olacak tipteydi. Bir defa hemen hemen 1.80'lik boyu, mükemmel göğsü, omuzları ve askerce tavrıyla insanı etkileyen fizik yapısıyla; sonra, bir insanda gördüğüm en dikkate değer gözlerin esrarengiz kudretiyle. Kemal'in gözleri çelik mavisi, sert, taş gibi, affetmez olduğu kadar nüfuz ediciydi. Pek az kişi Kemal'i gülerken görmüştür. Kendisiyle geçirdiğim iki buçuk saat içinde hatları, ancak bir defa bir parça gevşer gibi oldu. Demir maskeli bir adama benziyordu; maske de, onun tabiyüzüydü..."



"Bir zamanlar Ankara, sadece kedileri ve keçileriyle ünlüydü. Bugün, Anadolu'nun uzak tepelerindeki bu eski, hantal şehrin dünya çapında başka bir önemi var. O, sadece yeniden kurulmuş Türk Devleti'nin başkenti ve dolayısıyla bütün çağdaş demokrasi deneyimlerinin en renklisinin merkezi değil, aynı zamanda Dünya Savaşı'nın acı sonuçlarının ortaya çıkardığı birçok önemli şahsiyet arasında sivrilen

-tam unvanıyla- Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın da yaşadığı yer" diye başlıyor Marcosson yazısına. Lozan Konferansı'nın dağılmak üzere olduğu, gerginlik ve belirsizlik dolu havada kendi ifadesiyle "Parlayan cami ve minareleriyle perişanlık içindeki haşmetine rağmen hâlâ şehirlerin kraliçesi olan istanbul'dan" yola çıkar MarcossonVe "her aşaması eşit derecede güçlüklüklerle doluydu" dediği 55 saatlik zorlu yolculuğun ardından Ankara'ya, Kemal Paşa'nın konutuna ulaşır. Gerisini Marcosson'un satırlarından aktarıyoruz



Kemal'in konutuna yaklaştıkça askerlere rastlamaya başladık; ilerledikçe sayıları arttı. Bu askerler, Kemal'in hayatını korumak için alınan birçok tedbirlerden biriydi; çünkü her an kızgın bir Yunanlı veya Ermeni tarafından öldürülme tehlikesindeydi. Onu öldürmek için birkaç teşebbüste bulunulmuş, bir seferinde yanındaki bir Türk subayı suikastçi tarafından ağır yaralanmıştı.

Az sonra yeşil bir tepe üzerinde, düzenli bir bahçe ve badem ağaçlarıyla çevrili, cephesi kırmızı, güzel bir beyaz taş bina göründü. Sağda daha küçük bir taş evcik vardı. Daha önce buraya gelmiş olan Reşat Bey (tercüman), bunun Türk milletince Kemal'e hediye edilmiş ev olduğunu söyledi. Giriş kapısına vardığımızda bir çavuş bizi durdurup ne işimiz olduğunu sordu. Reşat Bey adama, Gazi ile randevum olduğunu söyledi; o da, kartımı alıp içeri götürdü.



Çavuş birkaç dakika sonra dönerek bizi beraberinde küçük taş evciğe götürdü; Kemal burayı kabul odası olarak kullanıyordu. Burada Gazi'nin kayınpederi olan Muammer UşakBey'i gördüm; kendisi, İzmir'in en zengin tüccarı, aynı zamanda New York ve New Orleans pamuk borsalarının ilk Türk üyesiydi. Amerika'yı sık sık ziyaret etmiş olduğundan İngilizce biliyordu. Kemal'in kabine toplantısında olduğunu ve beni az sonra göreceğini söyledi.

Tam Muammer Bey'le Türkiye'nin ekonomik geleceği hakkında bir tartışmaya başlamıştım ki, Kemal'in yaveri, hâküniformalı, iyi giyimli genç bir teğmen içeri girerek, Gazi'nin beni görmeye hazır olduğunu söyledi. Onunla birlikte küçük bir avludan ve dar bir geçitten geçtik ve kendimi esas konutun kabul salonunda buldum. En makbul Avrupa stilinde döşenmişti. Bir köşede bir kuyruklu piyano vardı; karşısında, birçok ciltleri Fransızca bir sıra dolu kitap rafı bulunuyordu; duvarlarda da başka hediye kılıçlar asılıydı.

Bitişik odada, geniş yuvarlak bir masa etrafında oturmuş, hızlı hızlı konuşan bir grup insan görüyordum. Bu, toplantı halindeki Türk kabinesiydi ve Lozan'dan gelen son telgrafları tartışıyorlardı; Hariciye Vekili ve kabinenin orada bulunmayan tek üyesi olan ?smet Pa?a, bir gün önce Chester imtiyaz? ve Türk d?? borçlar? hakk?ndaki Türk ültimatomunu vermi?ti. Ekonomik sava??n ak?beti havadayd?.



Ben yakla??nca Rauf Bey d??ar? ç?kt? ve beni kabinenin topland??? odaya götürdü. Grupla k?sa bir tan??ma oldu. Ama gözlerim tek bir ki?inin üzerindeydi. O da, masan?n ba??ndaki yerinden kalk?p elini uzatarak bana do?ru gelen uzun boylu ki?iydi. Kemal'in say?s?z resimlerini görmü? oldu?umdan görünü?üne a?inayd?m. O, insanlara ve meclislere hâkim olacak tipteydi. Bir defa, hemen hemen 1.80'lik boyu, mükemmel gö?sü, omuzlar? ve askerce tavr?yla insan? etkileyen fizik yap?s?yla; sonra, bir insanda gördü?üm en dikkate de?er gözlerin esrarengiz kudretiyle. Kemal'in gözleri çelik mavisi, sert, ta? gibi, affetmez oldu?u kadar nüfuz ediciydi. Pek az ki?i Kemal'i gülerken görmü?tür. Kendisiyle geçirdi?im iki buçuk saat içinde hatlar?, ancak bir defa bir parça gev?er gibi oldu. Demir maskeli bir adama benziyordu; maske de, onun tabiyüzüydü...



Onu üniformal? görece?imi zannediyordum. Oysa çizgili gri pantolon ve rugan ayakkab?larla siyah bir jaketataydan (kuyruklu ceket) olu?an çok ??k bir k?yafet içerisindeydi. Kanat yaka ve mavili sar?l? bir kravat ta??yordu.

Rauf Bey kabine oda-s?nda beni Kemal'e takdim etti. Mûtad selamla?malar? Frans?zca olarak teati ettikten sonra ?öyle dedi: "Belki konu?mak için biti?ik odaya geçip, kabineyi tart??malar?yla ba? ba?ab?raksak daha iyi olur." Bunlar? söylerken biti?ik salonu gösterdi. Rauf Bey sa??mda, Kemal solumda küçük bir masaya oturduk. Efendisinden daha az ??k olmayan bir erkek hizmetkâr her zamanki gibi koyu Türk kahvelerini ve sigaralar? getirdi. Mülakat ba?lad?.



Gazi Frans?zca ve Almanca bilmekle beraber, bir tercüman arac?l???yla Türkçe konu?may? tercih ediyordu. Ben, gene sözde Frans?zca'mla, onunla tan??maktan duydu?um büyük memnuniyeti ifade ettikten sonra, Rauf Bey araya girerek, büyük adam?n kendi diliyle konu?mas?n?n belki en iyisi olaca??n? söyledi. Bunda mutab?k kal?nd? ve o andan itibaren Ba?vekil tercümanl?k yapt?.



Kemal, nas?lsa, Ankara yolculu?umda ba??ma gelen güçlükleri ve gecikmeleri i?itmi?ti. Ankara gibi bir yerde yönetimin etraf?n? saran güçlükler içinde böyle ?eylerin olabilece?ini söyleyerek hemen özür diledi. Sonra ?unlar? ekledi: "Geldi?inize çok memnun oldum. Biz, Amerikal?lar? Türkiye'de görmek istiyoruz; çünkü özlemlerimizi en iyi onlar anlayabilirler."



"Kamu hizmetinin en yükse?i bencil olmayan çabad?r!"



"Biliyor musunuz; Washington ve Lincoln niçin beni daima etkilemi?tir?

Onlar sadece Birle?ik Devletler'in ?erefi ve kurtulu?u için çal??t?; oysa öbür ba?kanlar?n ço?u, öyle görünüyor ki kendilerini tanr?la?t?rmaya çabalad?. Kamu hizmetinin en yüksek ?ekli bencil olmayan çabad?r."

Dobra dobra, k?sa ve aç?k ifadesiyle adeta emir veren bir subay gibi sordu: "Size ne söylememi istiyorsunuz?" "?lkin" diye cevap verdim, "bana, Amerikan halk? için bir mesaj verebilir misiniz?" Bu metodik bir soruydu; çünkü onun Amerikal?lar'a kar?? dostça duygular? oldu?unu ve böyle bir sorunun, konu?man?n ak???n? serbestle?tirece?ini biliyordum. Bu, az konu?an ki?ilerle mülâkat yaparken kulland???m ve konu?ma dalgalar? do?urmakta nadiren ba?ar?s?z kalan bir manevrayd?.



En ufak bir tereddüt geçirmeksizin -?unu da ekleyebilirim ki bütün konu?ma s?ras?nda bir cevap için hiçbir zaman duraklamad?- ?öyle dedi: "Memnuniyetle. Birle?ik Devletler'in ideali, bizim de idealimizdir. Büyük Millet Meclisi'nin Ocak 1920'de ilân etti?i MillMisak?m?z (Ulusal Sözle?me), sizin Ba??ms?zl?k Beyannamenize çok benzer. O, sadece, Türk ülkesinin istilâdan kurtulmas?n? ve kendi kaderimize hâkim olmam?z? ister. Ba??ms?zl?k, hepsi bu. O, halk?m?z?n misak?, anayasas?d?r ve ne pahas?na olursa olsun, bu misak? korumaya kararl?y?z. Türkiye de, Amerika da demokratik rejimlerdir. Gerçekten ?u andaki Türk Hükümeti, dünyadaki en demokratik hükümettir. Halk?n mutlak egemenli?ine dayan?r ve onun temsilcisi olan Büyük Millet Meclisi yarg?, yasama ve yürütme organ?d?r. Karde? demokrasiler olarak, Türkiye ile Amerika aras?nda en s?k? ili?kiler olmal?d?r.



Ekonomik ili?kiler alan?nda Türkiye ile Birle?ik Devletler, her iki taraf için de en büyük yarar sa?layacak ?ekilde birlikte çal??abilirler. Zengin ve çe?itli millkaynaklar?m?z?n, Amerikan sermayesi için çekici olmas? gerekir. Biz, geli?memizde Amerikan yard?m?n? memnuniyetle kar??lar?z; çünkü bütün ba?ka ülkelerin sermayesinden farkl? olarak Amerikan paras?, Avrupa milletlerinin bizimle ili?kilerine can veren siyasal entrikalardan uzakt?r. Ba?ka bir ifadeyle Amerikan serma-yesi, yat?r?l?r yat?r?lmaz bayra??n? çekmeye kalkmaz. Amerika'ya olan inanç ve güvenimizin somut bir delilini Chester ?mtiyaz?'n? vermek suretiyle gösterdik. Gerçekten bu, Amerikan halk?na bir teveccühtür.



Hayat?m boyunca, Washington ve Lincoln'ün hayat ve eserlerinden ilham ald?m. ?lk 13 devletle yeni Türkiye aras?nda ilginç bir benzerlik vard?r. Sizin atalar?n?z, ?ngiliz boyunduru?unu kald?r?p att?. Türkiye de, üzerindeki bütün rü?vet ve yiyicilikle birlikte ta??d??? eski imparatorluk boyunduru?unu, daha da kötüsü ba?ka milletlerin bencil müdahalelerini kald?r?p att?. Biz ?imdi yeni bir milletin do?u?una ?ahit olan bir do?um sürecinin içindeyiz. Amerikan yard?m?yla amac?m?za ula?aca??z." Sonra öne do?ru e?ilip, bütün mülakat s?ras?nda yapt??? tek hareketle ?unlar? söyledi: "Biliyor musunuz, Washington ve Lincoln niçin beni daima etkilemi?lerdir? Söyleyeyim size. Onlar, sadece Birle?ik Devletler'in ?erefi ve kurtulu?u için çal??t?lar; oysa, öbür ba?kanlar?n ço?u, öyle görünüyor ki, kendilerini tanr?la?t?rmaya çabalad?lar. Kamu hizmetinin en yüksek ?ekli, bencil olmayan çabad?r."



Küçük çapl? siyaset dünyan?n ba? belas?d?r!



"Demokrasi, insan ?rk?n?n ümididir. Bir Türk'ün ve sava? için yeti?mi? benim gibi bir askerin böyle konu?mas? size garip gelebilir. Oysa yeni Türkiye'nin temelindeki fikir aynen budur. Biz zor kullanma, fetih istemiyoruz. Yaln?zb?rak?lmam?z? ve kendi ekonomik ve siyasal kaderimizi kendimizin tayin etmesine müsaade edilmesini istiyoruz. Yeni Türk demokrasisinin tüm yap?s? bunun üzerine kuruludur. ?unu da ilâve edeyim ki, bu demokrasi, Amerikan dü?üncesini temsil eder; ?u farkla ki, siz 48 devletsiniz, biz bir tek büyük devletiz.



"Sizin için devlet yönetiminde ideal nedir" diye sordum; ba?ka bir deyi?le "Pan-?slâmizm ve Pan-Turanizm fikirlerine hâlâ inan?yor musunuz?"

"K?saca söyleyeyim" dedi; "Pan-?slâmizm, din ortakl???na dayanan bir federasyon demekti. Pan-Turanizm ise ?rka dayanan ayn? çe?it bir çaba ve ihtiras ortakl???n? temsil ediyordu. Her ikisi de yanl??t?. Pan-?slâmizm fikri, as?rlar önce Viyana kap?lar?nda, Türkler'in Avrupa'da ula?t?klar? en kuzey noktada öldü. Pan-Turanizm de, Do?u ovalar?nda mahvolup gitti. Bu hareketlerin her ikisi de yanl??t?; çünkü, kuvvet ve emperyalizm anlam?na gelen fetih fikrine dayan?yorlard?. Uzun y?llar emperyalizm Avrupa'ya hâkim oldu. Ancak emperyalizm ölüme mahkûmdur. Bunun cevab?n? Almanya'n?n, Avusturya'n?n, Rusya'n?n ve geçmi?teki Türkiye'nin y?k?l???nda bulursunuz. Demokrasi, insan ?rk?n?n ümididir.



Bir Türk'ün ve sava? için yeti?mi? benim gibi bir askerin böyle konu?mas? size garip gelebilir. Oysa yeni Türkiye'nin temelindeki fikir aynen budur. Biz zor kullanma, fetih istemiyoruz. Yaln?zb?rak?lmam?z? ve kendi ekonomik ve siyasal kaderimizi kendimizin tayin etmesine müsaade edilmesini istiyoruz. Yeni Türk demokrasisinin tüm yap?s? bunun üzerine kuruludur. ?unu da ilâve edeyim ki, bu demokrasi, Amerikan dü?üncesini temsil eder; ?u farkla ki, siz 48 devletsiniz, biz bir tek büyük devletiz.



Yüzlerce y?l boyunca Türk ?mparatorlu?u, Türkler'in az?nl?kta oldu?u karma??k bir insan y???n?yd?. Daha ba?ka, sözde az?nl?klar?m?z da vard? ve bunlar s?k?nt?lar?m?z?n büyük k?sm?n?n kayna?? olmu?lard?. Bu ve eski fetih dü?üncesi... Türkiye'nin gerilemesinin bir sebebi, bu güç yönetim i?i yüzünden kendisini tüketmi? olmas?yd?. Eski imparatorluk çok büyüktü ve her an kendisini problemlere aç?k buluyordu. Oysa eski kuvvet, fetih ve yay?lma fikri Türkiye'de ebediyen ölmü?tür. Eski imparatorlu?umuz Osmanl?'yd?. Bu da kuvvet ve zor demekti. Bu art?k anlam?n? kaybetmi?tir. Biz ?imdi Türk'üz, yaln?zca Türk.



??te bunun içindir ki Woodrow Wilson'un gayet iyi ifade etti?i self-determinasyon (kendi kaderini tayin) idealine dayanan, Türkler'e ait bir Türkiye istiyoruz. Bu milliyetçilik demektir ama Avrupa'n?n pek çok yerlerinde self-determinasyon'u engelleyen bencil türden bir milliyetçilik de?il. Ne de keyfgümrük duvarlar? ve s?n?rlar demek. Bizim milliyetçili?imiz ticarette aç?k kap?y?, ekonominin yeniden canland?r?lmas?n?, bir vatanda beliren gerçek anlamda ülkesel bir vatanseverli?i ifade eder. Kan ve fetihle dolu bunca y?ldan sonra nihayet Türkler bir anavatana kavu?mu?lard?r. Bunun s?n?rlar? belirlenmi?, dert kayna?? olan az?nl?klar da??t?lm??t?r; i?te bu s?n?rlar?n içinde mevkiimizi korumak ve kendi kurtulu?umuz için çal??mak istiyoruz. Kendi evimizin efendileri olmak istiyoruz."



Gene bana do?ru e?ildi ve keskin, kesik kesik üslubuyla ?unlar? söyledi: "Biliyor musunuz, Avrupa'da bar??? ve yeniden in?ay? engellemi? olan ?ey nedir? Sadece ?u: Bir milletin di?erine müdahalesi. Daha önce bahsetti?im haris, bencil milliyetçili?in bir parças?. Bu, ekonominin yerine siyasetin geçmesi sonucunu do?urmu?tur. Alman tamirat tazminat? kördü?ümü, bunun yaln?zca bir örne?idir. Küçük çapl? siyaset, dünyan?n ba? belas?d?r.

Bizim güçlükle kazand???m?z Türk ba??ms?zl???n? engellemeye çal??an, milliyetçili?imizi kötüleyen, bunun do?u kom?ular?m?z? fethetme arzusunu maskeleyen bir kamuflajdan ibaret oldu?unu söyleyen, ekonomiyi yönetecek yetenekte olmad???m?z? ileri süren milletler var. Bakal?m, görece?iz. Yeni Türkiye'nin ilk ve en önemli dü?üncesi, siyasal de?il, ekonomiktir. Biz, dünya üretiminin de, tüketiminin de bir parças? olmak istiyoruz."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder