Kutlamalar, törenlerdeki uygulamalar Türk kültürünün zenginliğiyle ilgili hangi bilgileri vermektedir?
Dört mevsimin yaşandığı, binlerce doğal bitkinin yetiştiği, verimli topraklara sahip Türkiye, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biridir. Antalya yakınlarındaki Karain mağarasında yapılan arkeolojik kazılarda Paleolitik Çağ'ın alt, orta ve üst evrelerine ilişkin eserler bulunmuştur. Paleolitik Çağ'ın, genellikle günümüzden iki milyon yıl önce başlayıp on bin yıl önce son bulduğu kabul edilmektedir. Aşağı Fırat havzasında, Yarımburgaz mağarasında yapılan kazılarda da Paleolitik Çağ'la ilgili yeni buluntulara rastlanılmıştır. Mağaralardaki renkli duvar resimleriyle tanınan Mezolitik Çağ'a ait buluntular. Tekeköy, Belbaşı ve Beldibi kazılarında elde edilmiştir. Eski Yakındoğu ve Ege'nin en gelişmiş Neolitik Çağ yerleşim merkezi ise Konya'nın 52 km. güneydoğusundaki Çatalhöyük'tür. Burada yapılan arkeolojik kazılarda M.Ö. 6800-5700 yıllarına ilişkin evler, eşyalar, heykeller ve duvar resimleri bulunmuştur. Burdur'un 25 km. güneybatısındaki Hacılar da Anadolu'daki diğer bir Neolitik Çağ yerleşim merkezidir. Hacılar'da Neolitik Çağ eserlerinin yanı sıra Erken Kalkolitik Çağ'dan kalma bakır-taş eserler ve boyalı çanak çömleklere de rastlanılmıştır. Denizli'de Beycesultan, Yozgat'ta Alişar, Çorum'da Alacahöyük'te yapılan kazılarda Geç Kalkolitik Çağ'a ait eserler elde edilmiştir. Van Tilkitepe ise Orta Kalkolitik Çağ'a ait eserleriyle tanınmıştır. Karaman yakınlarındaki Canhasan'da da Kalkolitik Çağ'ın erken, orta, geç evrelerine ilişkin eserler bulunmuştur.
Anadolu, M.Ö. IV. binin sonu ile III. binin başlarında Eski Tunç Çağı'na girmiştir. Her türlü maddenin işlendiği bu döneme ait Alacahöyük, Eskiyapar, Arslantepe, Kültepe, Mahmatlar, Kayapınar, Horoztepe, Dündartepe, Alişar, Beycesultan, İkiztepe, Ahlatlıbel ve Karaoğlan'dan elde edilen birbirinden güzel eserler müzelerimizde sergilenmektedir.
M.Ö. 1950 yılından itibaren Anadolu yazılı tarih dönemine girdi. Asur Ticaret Kolonileri döneminde (M.Ö. 1950-1750) Asurlular ile Anadolu'daki Geç Hattilerin oluşturduğu şehir devletleri arasında zengin bir ticaret ve kültür alışverişi yaşandı. Sayıları yirmiye yaklaşan pazar (Karum) kuruldu. Kültepe'deki Kaniş Karumu en önemli merkez durumundaydı. Kültepe, Acemhöyük, Alişar ve Boğazköy kazılarında bu döneme ait zengin malzeme bulunmuştur.
Hititler, M.Ö. 1750 yılında Anadolu'nun merkezi sistemle yönetilen ilk devletini kurdular. Eski Hitit Krallığı adı verilen bu devletin başkenti Hattuşaş-Boğazköy'dü. Zamanla zayıflayan Eski Hitit Krallığı, M.Ö. II. binin ikinci yarısında yeniden kuvvetlendi ve bir imparatorluk durumuna geldi. Hitit İmparatorluğu M.Ö. 1200'lerde Ege göçlerinin etkisiyle yıkıldı. Saldırılardan kaçan Hititlerin bir bölümü, Toroslarda Hitit Beylikleri olarak varlıklarını M.Ö. 700 yıllarına kadar sürdürdüler. Hititlere ait eserler Boğazköy, Alacahöyük, Eskiyapar, İnandık, Maşathöyük, Kargamış, Zincirli, Arslantepe, Karatepe, Sakçagözü ve Hitit egemenliği altındaki diğer yerlerde yapılan arkeolojik kazılarda elde edilmiştir.
Hitit İmparatorluğu'nu yıkan Frigler, M.Ö. 1200-700 yılları arasında Anadolu'nun bir bölümüne egemen oldular. Yönetim merkezleri Ankara yakınlarındaki Gordion'du. M.Ö. VIII. yüzyılın ikinci yarısında en parlak dönemlerini yaşadılar. M.Ö. VII. yüzyılın başlarında Kimmer akınları sonucu zayıfladılar. Önce Lidya egemenliğine girdiler ve M.Ö. 550 yıllarında Persler tarafından tarih sahnesinderı silindiler. Friglere ait en önemli eserler başkent Gordion'da yapılan kazılarda bulunmuştur. Frig uygarlığının etkisini sürdürdüğü dönem M.Ö. 750-300 yılları arasıdır.
Van Gölü çevresinde M.Ö. I. binin başlarında başkent Tuşba (Van) olmak üzere bir devlet kuran Urartular, kültürel mirasımıza önemli eserler kattılar. En parlak dönemlerini M.Ö. IX-VIII. yüzyıllarda yaşayan Urartulara ait eserler Altıntepe, Toprakkale, Çavuştepe, Adilcevaz, Patnos, Kayalıdere ve diğer Urartu yerleşim yerlerindeki kazılar sonucu elde edilerek müzelerimize konmuştur. Fildişi işçiliği Urartu sanatı içinde ayrı bir önem taşımaktadır. M.Ö. 600 yıllarında Urartu devletinin egemenliği sona erdi, bir süre sonra Persler Anadolu'ya sahip oldular. Pers egemenliği M.Ö. 545-333 yılları arasında devam etti.
M.Ö. II. binin sonlarındaki Dor göçleriyle Batı Anadolu'da ilk Hellen kolonileri kurulmaya başladı. Batı Anadolu'da M.Ö. 1050'den itibaren İon Uygarlığının etkisi arttı. Karya, Likya ve Lidya Uygarlıkları M.Ö. VII- VI. yüzyıllarda en parlak dönemlerini yaşadılar. Ege Bölgesi'nin orta bölümünde başkentleri Sardes olmak üzere M.Ö. 700 yıllarına doğru bir devlet kuran Lidyalılar altın ve gümüşten tarihte ilk sikkeleri bastılar. Lidya Devleti, M.Ö. 546'da Persler tarafından yıkıldı. Ancak, Lidya uygarlığı M.Ö. 300'e kadar etkisini sürdürdü. Perslerin Batı Anadolu'daki egemelikleri sırasında Yunan ve Pers kültürlerinin kaynaşması sonucu Greco- Pers Stili eserler ortaya çıktı.
Büyük İskender'in Anadolu'yu işgaliyle Anadolu'da Hellenistik Dönem (M.Ö. 333-30) başladı.
Bu dönemde Ege Bölgesi kentleri mimarî eserlerle donatıldı. Heykel sanatı gelişti. M.Ö. 30 yıllarından itibaren Roma egemenliği altında büyük bir kültürel gelişme görüldü. 395 yılında Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasından sonra Anadolu'da Bizans dönemi eserleri ortaya çıktı. Hıristiyanlığın yayılmasına paralel olarak dinî yapılarda ve eserlerde büyük artış görüldü. Bizans dönemi 1453 yılında İstanbul'un Türkler tarafindan fethiyle son buldu. Bu dönemde Ege Bölgesi kentleri mimarî eserlerle donatıldı. Heykel sanatı gelişti. M.Ö. 30 yıllarından itibaren Roma egemenliği altında büyük bir kültürel gelişme görüldü. 395 yılında Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasından sonra Anadolu'da Bizans dönemi eserleri ortaya çıktı. Hıristiyanlığın yayılmasına paralel olarak dinî yapılarda ve eserlerde büyük artış görüldü. Bizans dönemi 1453 yılında İstanbul'un Türkler tarafından fethiyle son buldu.
Türkler, Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde XI. yüzyılın başlarından itibaren Anadolu'ya yerleşmeye başladılar. Bizanslılara karşı 1071 tarihinde kazanılan Malazgirt Zaferi Anadolu'nun kapılarını Türklere açtı. Büyük Selçukluların devamı olan Türkiye Selçukluları döneminde (1075-1318) bir yandan eski şehirler onarıldı, yeni yapılarla donatıldı, diğer yandan da yeni yerleşim merkezleri kuruldu. İslâmiyet'in gerektirdiği dinî yapılanma, öğretim kuruluşlarına, hastanelere öncelik verildi. Moğol istilâsı sonucu zayıflayan Türkiye Selçukluları Devleti'nin yıkılması üzerine Türkiye'de Beylikler Dönemi (1318-1453) başladı. Selçuklu sanatının sürdürüldüğü bu dönemde önemli eserler yapıldı. Çinicilikte büyük gelişme görüldü. 1299'da önce devlet, daha sonra da imparatorluk kuran Osmanlılar, Fatih Sultan Mehmet döneminde Anadolu'da birliği sağladılar. Fatih Sultan Mehmet'le başlayan yükseliş döneminde imparatorluk Orta Avrupa'dan İran içlerine, Kırım'dan Kuzey Afrika kıyılarına kadar genişledi. Osmanlı İmparatorluğu, kendi kültürünü yeni topraklarına taşırken oralardan da beğendiği unsurları aldı. Böylece zengin bir kültür mozaiği ortaya çıktı.
XVIII. yüzyıldan itibaren Osmanlı kültüründe Avrupa etkisi görülmeye başladı. 1789 Fransız İhtilâli'nin dünyaya yaydığı milliyetçilik akımı sonucu, her ulus kendi kültürünü koruma ve vatanları üzerinde siyasal egemenliklerini kazanma yolunda çalışmalar yaptı. Osmanlı Devleti bünyesindeki uluslar birer birer egemenliklerini kazanırlarken Türk kültürüne önem verilmeye başlandığı görüldü.
1914-1918 I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti müttefikleriyle birlikte yenildi. Toprakları işgal edildi.
Yüce Atatürk'ün önderliğinde kazanılan Türk Kurtuluş Savaşı'ndan sonra 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti'nden zengin bir kültürel miras devralmıştı. Atatürk, bu zengin mirası gün ışığına çıkarma, koruma ve tanıtma konusunda önemli çalışmalar başlattı. Türk Dil ve Tarih Kurumlannı kurdu. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ni öğrenime açtı. Müzeciliğe önem verdi. Topkapı Sarayı'nı, Ayasofya'yı müze haline getirdi. Arkeolojik kazılara önem vererek pek çok eserin müzelerimize girmesini sağladı. Günümüzde, 1994 yılı itibariyle ören yeri sayısı 525'e, kamu müzesi sayısı 184'e, özel müze sayısı 80'e, müzelerdeki eser sayısı da 2.456.691'e yükselmiştir.
Türkiye, bir uygarlıklar beşiği ve kültürler mozaiği olarak dünyanın kültür zengini ülkeleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Doğal güzelliklerini, kültürel zenginliğiyle bütünleştirerek turizm alanında büyük atılımlar yapmıştır.
Ülkemizde eski uygarlıklara ait eserlere en az Türk eserleri kadar önem verilmektedir. Bugün Balkanlarda, Orta Avrupa'da Türk eserlerinin pekçoğu yok edilmişken, Türkiye'de sanat değeri taşısın taşımasın tüm yabancı kökenli eserler koruma altına alınmıştır.
Türkiye, şaheser niteliğinde binlerce esere sahiptir. Dünyanın 7 Harikası'ndan Efes Artemis Tapınağı ve Halikarnas Bodrum Mausoleumu da vaktiyle Türkiye topraklarında bulunuyordu. Türkiye'nin kültürel zenginliklerinin bir bölümüyle birlikte bu iki şahesere ait parçalar da bugün dünyanın önemli müzelerinde sergilenmektedir. Türkiye'de sadece şaheser nitelikli çiniler bir araya.getirilmeye çalışılsa ciltler dolusu eser ortaya çıkar. Yalılar, köşkler, camiler, medreseler, şadırvanlar, çeşmeler, ahşap minberler, kıyafetler müstakil kitaplara sığmaz. Ne mutlu ki, birbirinden güzel, şaheser niteliğinde binlerce esere sahip bir ülkeyiz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder