Mustafa Kemal Atatürk, Türk dilinin gelişmesi için yapığı çalışmalar; Yeni Türk Alfabesi'nin ortaya çıkarılması, kullanıma başlanması ve Türk Dil Kurumu'nun kurulmasıdır. Yeni Türk Alfabesi'nin yani günümüz Türkiye Türkçesi için talimat vermiş ve Harf İnkılabı yapılmıştır. Bir diğer önemli çalışma ise Türk Dil Kurumu'nun kurulmasıdır. Bu kurumla beraber Türk dilinin tarihi geçmişi ve Türk dilinin milli kültürüne kazandırmıştır.
Atatürk ayrıca Güneş Dil Teorisi ile ilgili çalışmalarda yapmış ve benimsemiştir.
Atatürk ayrıca Güneş Dil Teorisi ile ilgili çalışmalarda yapmış ve benimsemiştir.
Yeni Türk Alfabesi (Harf inkılabı)
Harf Devrimi, Türkiye'de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı "Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun"un kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleştirilmesi sürecine genel olarak verilen isimdir. Bu yasayla o güne kadar kullanılan Arap Alfabesi'nin yerine, Latin Alfabesi'nin Türkçe'ye uyarlanmış bir biçimi kabul edildi.
Türk Dil Kurumu
Atatürk, Türk dilini milli benliğine kavuşturmak ve zenginleştirerek, bir kültür dili haline getirmek için, Semih Rıfat, Ruşen Eşref (Ünaydın), Celal Sahir (Erozan), Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) ile birlikte 12 Temmuz 1932'de Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni (Türk Dil Kurumu) kurmuştur.
Atatürk, Türk Dili Tetkik Cemiyetini kurduğu 1932 yılında TBMM'nin dördüncü dönem, ikinci toplanma yılının açılış konuşmasında; "Milli kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türk Cumhuriyeti'nin temel dileği olarak temin edeceğiz. Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet teşkilatımızın, dikkatli, alakalı olmasını isteriz." , diye konuşmuş, bu konuda devletin de üzerine düşen vazifeleri yerine getireceğini belirterek hassasiyetlerini bildirmiştir.
26 Eylül 1932'de Dolmabahçe Sarayında toplanan Birinci Türk Dil Kurultayı, kurumun çalışma programını kapsayan şu maddeleri tespit etti:
Atatürk, Türk Dili Tetkik Cemiyetini kurduğu 1932 yılında TBMM'nin dördüncü dönem, ikinci toplanma yılının açılış konuşmasında; "Milli kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türk Cumhuriyeti'nin temel dileği olarak temin edeceğiz. Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet teşkilatımızın, dikkatli, alakalı olmasını isteriz." , diye konuşmuş, bu konuda devletin de üzerine düşen vazifeleri yerine getireceğini belirterek hassasiyetlerini bildirmiştir.
26 Eylül 1932'de Dolmabahçe Sarayında toplanan Birinci Türk Dil Kurultayı, kurumun çalışma programını kapsayan şu maddeleri tespit etti:
1. Türk dilinin başka dil aileleriyle karşılaştırılması
2. Türk dilinin tarihi ve karşılaştırmalı gramerlerinin yazılması
3. Anadolu ve Rumeli ağızlarından olan kelimelerin derlenmesi, Osmanlıca kelimelere Türkçe karşılıklar bulunması,
4. Türkçe bir sözlük hazırlanması,
5. Kurumun organı olarak bir derginin yayımlanması,
6. Türk dili üstüne yazılmış yerli ve yabancı eserlerin toplanması ve gerekenlerin çevrilmesi,
7. Terimlerin Türkçeleştirilmesi.
Güneş Dil Teorisi
Güneş Dil Teorisi, bütün dillerin Türkçeden geldiğini ileri süren dilbilim kuramı. Kuram, 1930'lu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk tarafından desteklendi ve bizzat geliştirildi, ancak dilbilimciler tarafından kabul görmedi ve kısa sürede önemini yitirdi. Atatürk'ün 1938 yılında vefatının ardından İbrahim Necmi Dilmen Ankara Üniversitesindeki Güneş-Dil Teorisi ile ilgili derslerine son verdi. Öğrencileri bunun sebebini sorduklarında Güneş öldükten sonra onun teorisi nasıl hayatta kalabilirdi diye cevap vermişti.1990'lı yıllarda bazı yazarlar tarafından, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkeleri, ilk yıllarındaki icraatları ve Atatürk İlkeleri hakkında, Güneş-Dil Teorisi çalışmaları örnek verilerek, resmi devlet ideolojisi, Kemalist ırkçılık ve etnisitenin inkâr edilmesi gibi tanımlama ve yorumlar getirilmiştir. Bu amaçla Atatürk'ün sahiplendiği Güneş-Dil Teorisi ve Türk Tarih Tezi hakkında akıl dışı rivayetler uydurulduğu ve Atatürk'ün, safsatalara inanan biri olarak gösterilmek istendiği yazılmıştır. Bunların, Atatürk Devrimlerini ve onların etkilerini eleştirme maksadı taşıdığı ve postmodernist dalganın etkisiyle yapılan yayınlar olduğu savunulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder