Hz. Muhammed çocukluk ve gençlik yıllarını Annesi Amine, Dedesi Abdulmuttalip, Amcası Ebu Talip'in yanında geçirmiştir.
Hz. Muhammed'in Çocukluk Hayatı
Hz. Muhammed (s.a.s.) Milâddan sonra 571 senesi, Fil Yılı'nda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan) pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke'de doğdu.
Arapların takvim başı olarak kullandıkları "Fil Vak'ası", Peygamberimiz (s.a.s.)'in doğumundan 52 gün kadar önce olmuştu.
Abdülmuttalib, torununun doğumu şerefine verdiği ziyâfette çocuğun adını soranlara:
Abdülmuttalib, torununun doğumu şerefine verdiği ziyâfette çocuğun adını soranlara:
"–Muhammed adını verdim. Dilerim ki, gökte Hakk, yeryüzünde halk, O'nu hayırla ansınlar..." cevâbını verdi. Annesi de ona "Ahmed" dedi.
Muhammed, üstünlük ve meziyetleri anılarak çok övülen demektir. Ahmed ise Cenab-ı Hakk'ı yüce sıfatları ile öven, hamt eden kimse demektir.
Hz. Muhammed Sütanne Yanında
Başlangıçta çocuğu (3 veya 7 gün) annesi Âmine emzirdi. Sütü yetmediği için, daha sonra amcası Ebû Leheb'in azatlı câriyesi Süveybe tarafından emzirildi. Fakat Hz. Muhammed (s.a.s.)'in devamlı süt annesi Hevâzin Kabîlesinin Sa'doğlulları kolundan Halîme oldu.
Mekke'nin havası ağır olduğu için, Mekkeliler yeni doğan çocuklarını çölden gelen süt annelere verirlerdi. Çöl ikliminde çocuklar hem daha gürbüz yetişiyor, hem de bozulmamış (fasih) Arapça öğreniyorlardı. Hz. Muhammed (s.a.s.)'de bu âdete göre süt annesi Halîme'ye verildi. Halîme, yetim bir çocuğu emzirmenin kârlı bir iş olmayacağı düşüncesiyle, başlangıçta tereddüt göstermişse de, daha sonra bu çocuğun evlerine uğur ve bereket getirdiğini görmüş ve O'nu öz çocuklarından daha çok sevmiştir. Süt kardeşi Şeyma da bakımında annesine yardımcı olmuştur.
Hz.Muhammed (s.a.s.) süt annesi ve süt kardeşleri ile sonraki yıllarda dâima ilgilenmiştir. Halîme kendisini ziyârete geldiği zaman onu "anacığım" diyerek karşılamış, altına hırkasını yayarak, saygı göstermiştir.
Hz. Muhammed (s.a.s.) dört yaşına kadar, süt annesinin yanında çölde kaldı. Dört yaşında Halîme, çocuğu Mekke'ye götürerek annesine teslim etti. İslâm târihçileri, bu esnada "şakk-ı sadr" (Peygamberimizin göğsünün yarılması) olayının meydana geldiğini, çocukta görülen bu gibi olağanüstü hallerin Halîme'yi endişelendirdiğini, bu yüzden çocuğu annesine teslime mecbûr kaldığını naklederler.
Hz. Muhammed'in Gençlik Hayatı
Peygamberimizin gençlik dönemi, doğduğu şehir olan Mekke’de geçmiştir. Gençlik döneminde de Peygamberimiz tutum ve davranışlarıyla belirgin bir kişilik olmuştur. O dönemde gençler için normal karşılanan pek çok kötü adet ve işlerden uzak durmuştur.
Müslümanlıktan önce (Câhiliyet Döneminde) Araplar arasında iç savaşlar eksik olmazdı. Yalnızca "Eşhür-i hurum" denilen dört ayda savaşmak haram sayılırdı. Bu dört ayda (Zilka'de, Zilhicce, Muharrem, Receb) savaş yapılacak olursa buna "Ficâr Savaşı" denirdi.
Kureyş kabîlesi ile Hevâzin kabîlesi arasında kan davası yüzünden bir savaş başlamış, dört yıl sürmüştü. Savaş, kan dökülmesi haram olan aylarda da devâm ettiği için "Ficâr Savaşı" denildi.
Peygamberimiz (s.a.s.) yirmi yaşlarında iken, kabilesi savaşa girdiği için kendisi de katılmak zorunda kaldı. Fakat kimseye ok atmamış, kimsenin kanını dökmemiştir. Sâdece karşı taraftan atılan okları toplayıp, amcalarına vermiştir.
Bütün Mekkeliler gibi Hz. Muhammed (s.a.s.) de amcasıyla birlikte ticâret yapıyordu. Gerek çocukluğunda, gerekse ticâret hayâtında, dürüstlüğü ile tanınmıştı. Sözünde durmadığı, yalan söylediği, başkalarına zarar verecek bir davranışta bulunduğu, bir kimseyi incittiği asla görülmemiş; dürüstlüğü dillere destan olmuştu. Bu yüzden Mekke'liler O'na "el-Emîn" (her konuda güvenilir kişi) diyorlardı. O'nun bu yüksek ahlâkını öğrenen Kureyş’in zengin kadınlarından Hatice, kendisine sermâye vererek ticâret ortaklığı teklif etti. Böylece Peygamber (s.a.s.) ile Hatice arasında ticâret ortaklığı başlamış oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder