ARİF NİHAT ASYA
(7 Şubat 1904, İstanbul - 5 Ocak 1975, Ankara),
Türk şair, öğretmen, siyasetçi
Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin önemli temsilcilerindendir. Sade bir üslupla milli değerleri ve dini heyecanları işleyen şiirler yazmıştır. Bayrak, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, Fetih Davulları, Selimler, Kubbeler, Süleymaniye en tanınmış şiirleridir. Bayrak şiirinden dolayı Türk edebiyatında Bayrak şairi olarak da anılır. 19 dönem TBMM'de milletvekili olarak görev yapmıştır.
ESERLERİ
Şiirleri
Düz yazıları
BAYRAK
DUA
(7 Şubat 1904, İstanbul - 5 Ocak 1975, Ankara),
Türk şair, öğretmen, siyasetçi
Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin önemli temsilcilerindendir. Sade bir üslupla milli değerleri ve dini heyecanları işleyen şiirler yazmıştır. Bayrak, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, Fetih Davulları, Selimler, Kubbeler, Süleymaniye en tanınmış şiirleridir. Bayrak şiirinden dolayı Türk edebiyatında Bayrak şairi olarak da anılır. 19 dönem TBMM'de milletvekili olarak görev yapmıştır.
YAŞAMI
1904'te Çatalca'nın İnceğiz köyünde
dünyaya geldi. Asıl adı Mehmet Arif'tir. Tokatlı Zîver Efendi ile Tırnovalı Zehra Hanım'ın tek çocuğu
idi. Şairin bilinen en büyük
dedesi Kapusuz Hacı Ahmet, Tokat'a bağlı Kapusuz Köyü'nden İstanbul'a göçmüş ve orada deri
işiyle uğraşmış olan bir âhî ustasıdır.
Henüz bebekken babası veba hastalığından
hayatını kaybetti; annesi yeni bir evlilik yapıp Filistin'e gitmesi üzerine üç
yaşından itibaren akrabalarının yanında yetiştirildi.
Öğrenim hayatı Örçünlü Köy mektebinde
başladı. Babaannesinin ölümünden sonra onun bakımını üstlenen halası ile
birlikte Balkan Savaşı'ndan kısa bir süre önce
İstanbul'a göçtü; Kocamustafapaşa ve Haseki mahalle mekteplerinde öğrenim
gördükten sonra I. Dünya Savaşı yıllarında Gülşen-i Maarif Rüştiyesi'ne devam etti. Bu dönemde
hakim olan milliyetçi duyguların etkisiyle şiire başladı. Bazı destancıların
Haseki’de okuyarak sattıkları harp destanları onu şiire yönelten ilk
örneklerdi.
Orta tahsilini parasız yatılı olarak Bolu ve Kastamonu liselerinde tamamladı. Milli
Mücadele'ye destek verenlerin durağı haline gelen
Kastamonu'daki öğrencilik dönemi onun kişiliğini ve sanatını etkiledi. Bu döneme şiire ilgisi
arttı, hocası Enver Kemal Bey'in yönettiği Gençlik adlı dergide ilk şiirlerini yayımladı.
Öğrenimine Dârü'l-Muallimîn-i Âliye (sonraki adı Yüksek Muallim Mektebi, bugünkü İstanbul Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulu)
Edebiyat Bölümü'nde devam etti. İlk şiir kitabı olan Heykeltıraş, 1924 yılında bu okulda
öğrenci iken yayımlandı. Yüksek Muallim Mektebi son
sınıfındayken ilk eşi olan Hatice Semiha Hanım'la evlendi. Bu evlilikten iki çocuğu
oldu.
1928'de mezun olduktan sonra edebiyat öğretmeni
olarak Adana'ya tayin oldu Adana Kız
Lisesi ve Erkek Lisesi'nde öğretmenlik ve idarecilik yaptı.
Adana'da öğretmenlik yaptığı dönemde
1933 yılında Üsküdar Mevlevihanesi'nin son şeyhi Ahmet Remzi Akyürek'le tanışan Arif Nihat,
dervişlik çilesini çekip Mevlevilikte şeyhlik makamına kadar yükseldi; milli
şiirlerin yanı sıra tasavvufi şiirler yazdı. Şair, 1940 yılında, Adana'nın
düşman işgalinden kurtuluşunun kutlandığı 5 Ocak günü yapılan tören için Bayrak adlı şiiri ile tanındı ve Bayrak Şairi olarak anılır oldu. Şiir, önce Görüşler dergisinde yayımlanmış;
daha sonra da Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor adlı şiir kitabının 1946'da
çıkan ilk baskısında yer almıştır.
1941 yılında ilk evliliğini sonlandıran
şair, kimya öğretmeni Servet Akdoğan ile ikinci evliliğini yapmış ve bu
evlilikten de bir kız, bir erkek çocuk sahibi olmuştur.
Malatya Lisesi'ne müdür olarak atanıp
Adana'dan ayrılan şair, Malatya Lisesi Müdürü iken Maarif Vekili Hasan Ali Yücel ile yaşadığı sert tartışma
nedeniyle huzursuzluk yaşadı. Üç yıl kadar Malatya'da çalıştıktan sonra yeniden
edebiyat öğretmeni olarak Adana Erkek Lisesi'ne döndü. 1948'de Edirne Lisesi'ne
sürgün edildi.
1950 Türkiye genel seçimlerinde Demokrat
Parti'nin
listesinden Seyhan (Adana) adayı oldu. Seçimleri Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. Dönemin sonunda
aktif politikayı bıraktı, öğretmenliğe döndü. Kısa bir süre Eskişehir Lisesi’nde
öğretmenlik yaptı. Çok uzun bir zaman kalmamış olmasına rağmen şiirinde Eskişehir'in çok yer alması ve bu
şehirde çok benimsenmiş olması onun 5. dönem Eskişehir milletvekilliği yaptığı, Bayrak şiirinin Eskişehir'de
yazıldığı gibi yanlış bilgilerin günümüzde birçok kaynakta yer almasına yol
açmıştır. Arif Nihat Asya, 1955
yılından itibaren Ankara Gazi Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. Kıbrıs'ta görevlendirilip iki yıl
da Lefkoşa Erkek Lisesi'nde görev yaptıktan sonra 1962'de Ankara'ya döndü ve
Gazi Lisesi'nden emekliye ayrıldı.
Emekliye ayrıldıktan sonra Yeni
İstanbul ve Babıâli’de Sabah gazetelerinde yazılar
yazdı. Aralık 1974'ün sonlarında hastalanarak hastaneye kaldırıldı; 5 Ocak
1975'te vefat etti. Kabri, Ankara Karşıyaka Mezarlığı'ndadır.
EDEBİ YAŞAMI
Milliyetçi şiirleriyle tanınan Arif
Nihat Asya, yurdun güzelliklerini, doğasını anlatan, kimi zaman yergici ama
Türklüğü yücelten şiirler yazmıştır. Şiirlerinde halk ve divan edebiyatı nazım
şekilleri yanında modern edebiyatın nazım şekilleri de yer almıştır. En çok
kullandığı nazım şekli ise Rubaidir; rubailerden oluşan beş
ayrı kitap yazmıştır.
İşlemiş olduğu başlıca temalar
kahramanlık ve tarih duygusu, din, aşk, tabiat ve memleket güzellikleridir. Şiirleri arasında, Ebced hesabı'yla tarih düşürdüğü manzumeler
de önemli bir yer tutar.
Şiirlerinde günlük Türkçeyi bir sanat
dili haline getirerek kullanan Arif Nihat'ın rahat, özentisiz ve sade bir
üslubu vardır. Şiirleri üzerinde Yahya
Kemal'in açık
tesiri görülmektedir.
Sosyal ve siyasal konuları, yurt
gözlemlerini, arkadaşlarını, yakın çevresini, tarihi konuları, dini meseleleri,
aşkı, tabiatı konu alan nesir türünde eserleri bulunur.
ESERLERİ
Şiirleri
Ø Heykeltıraş
(1924)
Ø Yastığımın
Rüyası (1930)
Ø Ayetler
(1936)
Ø Bir
Bayrak Rüzgar Bekliyor (1946)
Ø Kubbe-i
Hadrâ (Mevlana üzerine, 1956)
Ø Kökler
ve Dallar (1964)
Ø Emzikler
(1964)
Ø Dualar
ve Aminler (1967)
Ø Aynalarda
Kalan (1969)
Ø Bütün
Eserleri (1975-1977)
Ø Rubaiyyat-ı
Ârif (rubailer, 1956)
Ø Kıbrıs
Rubaileri (rubailer, 1964, 1967)
Ø Nisan
(rubailer, 1964)
Ø Kova
Burcu (rubailer, 1967)
Ø Avrupa'dan
Rubailer (1969)
Ø Şiirler
(Ahmet Kabaklı derledi, 1971)
Ø Bütün
Eserleri (1975-1977, Ötüken Yayınları)
Ø Bayrak
(1940)
Düz yazıları
Ø Kanatlar
ve Gagalar (özdeyişler, 1946)
Ø Enikli
Kapı (makaleleri, 1964)
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yeryüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yeryüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim
BİR
BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzgâr bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Destanını yapmış, kasideye kanmış.
Bir el ki; ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer öpsün diye fâniler!
Öpelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.
Rüzgârını kesmesin gövdeler
Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar,kasîdeler.
Geri gitsin alkışlar geri,
Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!
Ona oğullardan, analardan dilekler yeter,
Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter!
Söyledi söyleyenler demin,
Gel süngülü yiğit alkışlasınlar
Şimdi sen söyle, söz senin.
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgâr bekliyor!
Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?...
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzgâr bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Destanını yapmış, kasideye kanmış.
Bir el ki; ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer öpsün diye fâniler!
Öpelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.
Rüzgârını kesmesin gövdeler
Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar,kasîdeler.
Geri gitsin alkışlar geri,
Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!
Ona oğullardan, analardan dilekler yeter,
Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter!
Söyledi söyleyenler demin,
Gel süngülü yiğit alkışlasınlar
Şimdi sen söyle, söz senin.
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgâr bekliyor!
Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?...
Biz,
kısık sesleriz... Minareleri,
Sen, ezansız bırakma Allah’ım! Ya çağır şurda bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma Allah’ım! Mahyasızdır minareler... Göğü de, Kehkeşansız bırakma Allah’ım! Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah’ım! Bize güç ver... cihad meydanını, Pehlivansız bırakma Allah’ım! Kahraman bekleyen yığınlarını, Kahramansız bırakma Allah'ım! Bilelim hasma karşı koymasını, Bizi cansız bırakma Allah'ım! Yarının yollarında yılları da, Ramazansız bırakma Allah'ım! Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, Ya çobansız bırakma Allah'ım! Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız Ve vatansız bırakma Allah'ım! Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah'ım! |
İNANMAK
Bardaktan seni içmek
Seni teneffüs etmek havada...
Dolaşmak,dolaşmak sana dönmek
Seni bulmak yuvada...
Yolumuzda aylar, yıllar
Basamak basamak...
Basamakların çıkamadığı yere
Kanatlarınla çıkmak...
Boşaltmak takvimden günleri
Günlerin üstünden yollara bakmak
Rüzgârla esmek, sularla akmak...
Baharı yollamak yollara
Alıkoymak bir nisanın tadını...
Dışarda herkes gibi seslenmek sana
Ve koynunda söylemek asıl adını...
İnanmak, inanmak, inanmak
Ninnilerinle uyuyup, türkülerinle uyanmak...
Seni teneffüs etmek havada...
Dolaşmak,dolaşmak sana dönmek
Seni bulmak yuvada...
Yolumuzda aylar, yıllar
Basamak basamak...
Basamakların çıkamadığı yere
Kanatlarınla çıkmak...
Boşaltmak takvimden günleri
Günlerin üstünden yollara bakmak
Rüzgârla esmek, sularla akmak...
Baharı yollamak yollara
Alıkoymak bir nisanın tadını...
Dışarda herkes gibi seslenmek sana
Ve koynunda söylemek asıl adını...
İnanmak, inanmak, inanmak
Ninnilerinle uyuyup, türkülerinle uyanmak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder