Menü

ADS

18 Ocak 2017 Çarşamba

Arif Nihat Asya'nın Hayatı ve Eserleri

ARİF NİHAT ASYA
(7 Şubat 1904,  İstanbul - 5 Ocak 1975, Ankara), 
Türk şair, öğretmen, siyasetçi
       

Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin önemli temsilcilerindendir. Sade bir üslupla milli değerleri ve dini heyecanları işleyen şiirler yazmıştır. Bayrak, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, Fetih Davulları, Selimler, Kubbeler, Süleymaniye en tanınmış şiirleridir.                                         Bayrak şiirinden dolayı Türk edebiyatında Bayrak şairi olarak da anılır. 19 dönem TBMM'de milletvekili olarak görev yapmıştır.
YAŞAMI
       1904'te Çatalca'nın İnceğiz köyünde dünyaya geldi. Asıl adı Mehmet Arif'tir. Tokatlı Zîver Efendi ile Tırnovalı Zehra Hanım'ın tek çocuğu idi. Şairin bilinen en büyük dedesi Kapusuz Hacı Ahmet, Tokat'a bağlı Kapusuz Köyü'nden İstanbul'a göçmüş ve orada deri işiyle uğraşmış olan bir âhî ustasıdır.
       Henüz bebekken babası veba hastalığından hayatını kaybetti; annesi yeni bir evlilik yapıp Filistin'e gitmesi üzerine üç yaşından itibaren akrabalarının yanında yetiştirildi.
       Öğrenim hayatı Örçünlü Köy mektebinde başladı. Babaannesinin ölümünden sonra onun bakımını üstlenen halası ile birlikte Balkan Savaşı'ndan kısa bir süre önce İstanbul'a göçtü;  Kocamustafapaşa ve Haseki mahalle mekteplerinde öğrenim gördükten sonra I. Dünya Savaşı yıllarında Gülşen-i Maarif Rüştiyesi'ne devam etti. Bu dönemde hakim olan milliyetçi duyguların etkisiyle şiire başladı. Bazı destancıların Haseki’de okuyarak sattıkları harp destanları onu şiire yönelten ilk örneklerdi. 
       Orta tahsilini parasız yatılı olarak  Bolu ve Kastamonu liselerinde tamamladı. Milli Mücadele'ye destek verenlerin durağı haline gelen Kastamonu'daki öğrencilik dönemi onun kişiliğini ve sanatını etkiledi. Bu döneme şiire ilgisi arttı, hocası Enver Kemal Bey'in yönettiği Gençlik adlı dergide ilk şiirlerini yayımladı.
Öğrenimine Dârü'l-Muallimîn-i Âliye (sonraki adı Yüksek Muallim Mektebi, bugünkü İstanbul Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulu) Edebiyat Bölümü'nde devam etti. İlk şiir kitabı olan Heykeltıraş, 1924 yılında bu okulda öğrenci iken yayımlandı. Yüksek Muallim Mektebi son sınıfındayken ilk eşi olan Hatice Semiha Hanım'la evlendi. Bu evlilikten iki çocuğu oldu.
       1928'de mezun olduktan sonra edebiyat öğretmeni olarak Adana'ya tayin oldu Adana Kız Lisesi ve Erkek Lisesi'nde öğretmenlik ve idarecilik yaptı.
        Adana'da öğretmenlik yaptığı dönemde 1933 yılında Üsküdar Mevlevihanesi'nin son şeyhi Ahmet Remzi Akyürek'le tanışan Arif Nihat, dervişlik çilesini çekip Mevlevilikte şeyhlik makamına kadar yükseldi; milli şiirlerin yanı sıra tasavvufi şiirler yazdı. Şair, 1940 yılında, Adana'nın düşman işgalinden kurtuluşunun kutlandığı 5 Ocak günü yapılan tören için Bayrak adlı şiiri ile tanındı ve Bayrak Şairi olarak anılır oldu. Şiir, önce Görüşler dergisinde yayımlanmış; daha sonra da Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor adlı şiir kitabının 1946'da çıkan ilk baskısında yer almıştır.
       1941 yılında ilk evliliğini sonlandıran şair, kimya öğretmeni Servet Akdoğan ile ikinci evliliğini yapmış ve bu evlilikten de bir kız, bir erkek çocuk sahibi olmuştur.
      Malatya Lisesi'ne müdür olarak atanıp Adana'dan ayrılan şair, Malatya Lisesi Müdürü iken Maarif Vekili Hasan Ali Yücel ile yaşadığı sert tartışma nedeniyle huzursuzluk yaşadı. Üç yıl kadar Malatya'da çalıştıktan sonra yeniden edebiyat öğretmeni olarak Adana Erkek Lisesi'ne döndü. 1948'de Edirne Lisesi'ne sürgün edildi.
       1950 Türkiye genel seçimlerinde Demokrat Parti'nin listesinden Seyhan (Adana) adayı oldu. Seçimleri Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. Dönemin sonunda aktif politikayı bıraktı, öğretmenliğe döndü. Kısa bir süre Eskişehir Lisesi’nde öğretmenlik yaptı. Çok uzun bir zaman kalmamış olmasına rağmen şiirinde Eskişehir'in çok yer alması ve bu şehirde çok benimsenmiş olması onun 5. dönem Eskişehir milletvekilliği yaptığı, Bayrak şiirinin Eskişehir'de yazıldığı gibi yanlış bilgilerin günümüzde birçok kaynakta yer almasına yol açmıştır. Arif Nihat Asya, 1955 yılından itibaren Ankara Gazi Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. Kıbrıs'ta görevlendirilip iki yıl da Lefkoşa Erkek Lisesi'nde görev yaptıktan sonra 1962'de Ankara'ya döndü ve Gazi Lisesi'nden emekliye ayrıldı.
       Emekliye ayrıldıktan sonra Yeni İstanbul ve Babıâli’de Sabah gazetelerinde yazılar yazdı. Aralık 1974'ün sonlarında hastalanarak hastaneye kaldırıldı; 5 Ocak 1975'te vefat etti. Kabri, Ankara Karşıyaka Mezarlığı'ndadır.
EDEBİ YAŞAMI
     Milliyetçi şiirleriyle tanınan Arif Nihat Asya, yurdun güzelliklerini, doğasını anlatan, kimi zaman yergici ama Türklüğü yücelten şiirler yazmıştır. Şiirlerinde halk ve divan edebiyatı nazım şekilleri yanında modern edebiyatın nazım şekilleri de yer almıştır. En çok kullandığı nazım şekli ise Rubaidir; rubailerden oluşan beş ayrı kitap yazmıştır.

       İşlemiş olduğu başlıca temalar kahramanlık ve tarih duygusu, din, aşk, tabiat ve memleket güzellikleridir. Şiirleri arasında, Ebced hesabı'yla tarih düşürdüğü manzumeler de önemli bir yer tutar.

      Şiirlerinde günlük Türkçeyi bir sanat dili haline getirerek kullanan Arif Nihat'ın rahat, özentisiz ve sade bir üslubu vardır. Şiirleri üzerinde Yahya Kemal'in açık tesiri görülmektedir.

       Sosyal ve siyasal konuları, yurt gözlemlerini, arkadaşlarını, yakın çevresini, tarihi konuları, dini meseleleri, aşkı, tabiatı konu alan nesir türünde eserleri bulunur.

ESERLERİ

Şiirleri

Ø Heykeltıraş (1924)
Ø Yastığımın Rüyası (1930)
Ø Ayetler (1936)
Ø Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor (1946)
Ø Kubbe-i Hadrâ (Mevlana üzerine, 1956)
Ø Kökler ve Dallar (1964)
Ø Emzikler (1964)
Ø Dualar ve Aminler (1967)
Ø Aynalarda Kalan (1969)
Ø Bütün Eserleri (1975-1977)
Ø Rubaiyyat-ı Ârif (rubailer, 1956)
Ø Kıbrıs Rubaileri (rubailer, 1964, 1967)
Ø Nisan (rubailer, 1964)
Ø Kova Burcu (rubailer, 1967)
Ø Avrupa'dan Rubailer (1969)
Ø Şiirler (Ahmet Kabaklı derledi, 1971)
Ø Bütün Eserleri (1975-1977, Ötüken Yayınları)
Ø Bayrak (1940)

Düz yazıları

Ø Kanatlar ve Gagalar (özdeyişler, 1946)
Ø Enikli Kapı (makaleleri, 1964)




BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, 
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
 
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
 
Senin destanını okudum, senin destanını  yazacağım.
 

Sana benim gözümle bakmayanın
 
Mezarını kazacağım.
 
Seni selâmlamadan uçan kuşun
 
Yuvasını bozacağım.
 

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
 
Gölgende bana da, bana da yer ver.
 
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
 
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
 

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
 
Kızıllığında ısındık;
 
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
 
Gölgene sığındık.
 

Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
 
Barışın güvercini, savaşın kartalı
 
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
 
Senin altında doğdum.
 
Senin altında öleceğim.
 

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
 
Yeryüzünde yer beğen!
 
Nereye dikilmek istersen,
 
Söyle, seni oraya dikeyim

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR
Şehitler tepesi boş değil, 
Biri var bekliyor.
 
Ve bir göğüs, nefes almak için;
 
Rüzgâr bekliyor.
 
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
 
Yattığı toprak belli,
 
Tuttuğu bayrak belli,
 
Kim demiş meçhul asker diye?
 

Destanını yapmış, kasideye kanmış.
 
Bir el ki; ahretten uzanmış,
 
Edeple gelip birer birer öpsün diye fâniler!
 
Öpelim temizse dudaklarımız,
 
Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.
 
Rüzgârını kesmesin gövdeler
 
Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar,kasîdeler.
 

Geri gitsin alkışlar geri,
 
Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!
 
Ona oğullardan, analardan dilekler yeter,
 
Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter!
 
Söyledi söyleyenler demin,
 
Gel süngülü yiğit alkışlasınlar
 
Şimdi sen söyle, söz senin.
 

Şehitler tepesi boş değil,
 
Toprağını kahramanlar bekliyor!
 
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
 
Rüzgâr bekliyor!
 
Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;
 
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
 
Yattığı toprak belli,
 
Tuttuğu bayrak belli,
 
Kim demiş meçhul asker diye?...

DUA
Biz, kısık sesleriz... Minareleri, 
Sen, ezansız bırakma Allah’ım!
 
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
 
Ya kovansız bırakma Allah’ım!
 
Mahyasızdır minareler... Göğü de,
 
Kehkeşansız bırakma Allah’ım!
 
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
 
Müslümansız bırakma Allah’ım!
 
Bize güç ver... cihad meydanını,
 
Pehlivansız bırakma Allah’ım!
 
Kahraman bekleyen yığınlarını,
 
Kahramansız bırakma Allah'ım!
 
Bilelim hasma karşı koymasını,
 
Bizi cansız bırakma Allah'ım!
 
Yarının yollarında yılları da,
 
Ramazansız bırakma Allah'ım!
 
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
 
Ya çobansız bırakma Allah'ım!
 
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız
 
Ve vatansız bırakma Allah'ım!
 
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
 
Müslümansız bırakma Allah'ım!

İNANMAK

Bardaktan seni içmek 
Seni teneffüs etmek havada...
 
Dolaşmak,dolaşmak sana dönmek
 
Seni bulmak yuvada...
 

Yolumuzda aylar, yıllar
 
Basamak basamak...
 
Basamakların çıkamadığı yere
 
Kanatlarınla çıkmak...
 

Boşaltmak takvimden günleri
 
Günlerin üstünden yollara bakmak
 
Rüzgârla esmek, sularla akmak...
 

Baharı yollamak yollara
 
Alıkoymak bir nisanın tadını...
 
Dışarda herkes gibi seslenmek sana
 
Ve koynunda söylemek asıl adını...
 

İnanmak, inanmak, inanmak
 

Ninnilerinle uyuyup, türkülerinle uyanmak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder